03 Şubat 2022

İntihar, tekme, kaçış... "Çocuktan al haberi"

"Ülkeyi terk ederek, başka ülkelere giden doktor sayısı yıldan yıla artıyor. 2012'de 59 doktor yurt dışına giderken, bu sayı 2018'de 802'e, 2021 yılında ise, bin 361'e yükseliyor"

28 yaşında, Mustafa Kaya, genç bir öğretmen. Bir not bırakıyor:

"Dört yıldır atama bekliyorum ama, bana sıra bir türlü gelmiyor, ailemi geçindiremiyorum ve onlardan özür diliyorum."

Bu not öğretmen Mustafa Kaya'nın son yazısı.

"İntihar ediyor."

Mustafa Kaya intihar ederken, meslektaşları olan diğer öğretmenler dilekçe vermek için TBMM'ye gidiyor. Yirmi bin imzalı dilekçe. 

Meclis'te öğretmenlerle ilgili bugün - yarın görüşülmesi beklenen tasarıda öğretmenlerin özlük hakları aleyhinde düzenlemeler var. Yirmi bin imzalı dilekçe bu maddelerin tasarıdan çıkartılmasını istiyor.

Öğretmen Mustafa Kaya intihar ederken...

"Dilekçe vermek üzere TBMM'ye giden öğretmenler polis tarafından tekmeleniyor.

Polis kendilerini yetiştiren öğretmenlerini tekmeliyor, aldığı emir gereği.

O emri verenler de, kendilerini öğretmenlerin yetiştirdiğini unutuyor."

Yeni bir kuyruk

Öğretmenler intihar eder ve tekmelenirken...

Ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu derken, yeni bir kuyruk çıkıyor ortaya:

"Doktorların ve sağlık çalışanlarının oluşturduğu bir sıra."

Konsoloslukların önünde ve yabancı dil kurslarında sıralar oluşmuş durumda.

"Doktorlar ve sağlık çalışanları yurt dışına gitmek için yabancı dil öğreniyor, çeşitli ülkelerin konsoloslukluklarına vize için başvuruyor."

Dünya Bankası verilerine göre:

"Ülkeyi terk ederek, başka ülkelere giden doktor sayısı yıldan yıla artıyor. 2012'de 59 doktor yurt dışına giderken, bu sayı 2018'de 802'e, 2021 yılında ise, bin 361'e yükseliyor."

Öğretmenler intihar eder ve tekmelenirken, doktorlar yurt dışına kaçıyor.

Çiftçi de kaçıyor

Sanayileşmek isteyen, güzelim tarım ülkesi... Türkiye... Bir zamanlar tarım ürünleriyle kendine güvenen güzelim ülke... Türkiye...

AKP le birlikte tarım çöküyor. Bir yandan AKP yıllarında "Hollanda büyüklüğünde tarım arazisi kaybolurken..."

Diğer yandan, SGK verilerine göre:

"2009 yılında 1 milyon 16 bin çiftçi sayısı, 2021 Haziran ayında 541 bine düşüyor."

2009 - 2021, on iki yılda çiftçi sayısı yarı yarıya azalıyor. Köylerdeki nüfus 2002'de toplam nüfusun yüzde 20'si iken, bugün yüzde 8'e düşüyor.

Tarımdaki çöküşü bundan daha iyi ne anlatabilir?..

Öğretmenler intihar eder ve tekmelenirken, doktorlar ve sağlık çalışanları yurt dışına gitmek isterken, çiftçiler de, mesleklerini bırakıyor.

"Bir ülke böyle çöküyor."

Çiftçiler tarımdan vazgeçerken, Tayyip Erdoğan'da her zamanki gibi, "müjde" eksik değil:

"Çiftçilere 3.2 milyar lira destek veriyoruz."

Alay eder gibi!..

"Bu destek dekar başına 50 liraya geliyor. 50 lira ile çiftçi ancak üç litre mazot alabiliyor, son zamla birlikte, yarın 2.5 litre alabilecek."

Hangi "destek", ne "müjdesi?.."

Sanayicinin çilesi

Ülkede en temel uğraşlar birer birer çökerken, son olarak bundan nasibini "sanayiciler" de, alıyor:

"Doğalgaz ve elektrik kesintileri nedeniyle fabrikalarda üretim duruyor."

Milyarlarca liralık zarar var. Üretim duruyor, üretim, daha ne olsun?..

Bir kaç ay önce doğalgaz sözleşmeleriyle ilgili yeni bir yasa getiriyor AKP.

"Serbest piyasadan, (spot piyasadan) doğalgaz satın almak amacıyla."

Ancak, alamıyor, çünkü döviz yok!..

Şu andaki kesinti için İran'ı bahane ediyor. Oysa, İran bizdeki toplam doğalgaz tüketiminin sadece yüzde 10'unu karşılıyor.

Gerisi?..

"Gerisi beceriksizlik, parasızlık, yönetim aczi, hepsi toptan bir iktidarın çöküşünün uzantısı."

Türkiye ikinci

Öğretmeni intihar eder ve tekmelenirken, doktoru kaçarken, çiftçisi üretimden vazgeçerken, sanayicisi fabrikasında üretimi durdurmak zorunda kalırken...

Böyle bir ülkede "hak - hukuk" olabilir mi?..

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) geçenlerde 2021 verilerine açıklıyor, buna göre:

"Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülke arasında AİHM'e en çok başvuru Rusya'dan, 17 bin başvuru var. İkinci sırada Türkiye, 15.251 başvuru var.

AİHM Türkiye hakkında 2021 yılında 78 karar veriyor. Hepsi de, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma haklarının ihlali nedeniyle."

Manzara bu iken...

"Çocuktan al haberi"

Dört gün önce Trabzon...

Trabzon'da AKP mitinginde Tayyip Erdoğan on yaşlarında bir çocuğa mikrofon veriyor, o çocuk da, Kemal Kılıçdaroğlu'na ‘hain' diye sesleniyor.Yanındakiler bu vahim tablo karşısında gülüyor, gülüyor, gülüyor...

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu milyonlarca insanın canını acıtan sahneyi destekleyerek, diyor ki:

"Çocuktan al haberi." 

Dün "haberi çocuktan" alıyoruz, O çocuk, Kemal Kılıçdaroğlu'nu kastederek:

"Kendisinden özür dilerim, söylediğime pişmanım. Babamı çok özledim, hapisten çıkmasını bekliyorum. İnşallah Sayın Cumhurbaşkanımız sözünü tutar, benim dileğim babamın dışarı çıkması."

Böylelikle, kırk yıl düşünse, kimsenin aklına gelmeyecek "tezgah" birinci ağızdan ortaya çıkıyor.

"Sen öyle söyle, biz babanı hapisten çıkartırız" tezgahı.

Yazıklar olsun...

O bakan bu bakan

Yangın yerine dönmüş bu ülkede günümüzde bir tartışma var:

"O Bakan istifa etmiş ya da alınmış, öteki Bakan gelmiş, bir başkası gitmiş, diğeri gelmiş!.."

Filan...

Ne ifade ediyor?..

Kıymet -i harbiyesi ne?..

Biri gitse ne olur, öteki gelse ne olur?..

Hepsi gitse ne olur, hiçbiri gitmese ne olur?..

O Bakanlar:

"- Halk tarafından mı seçilmiş?..

- Siyasi sorumlulukları mı var?..

- Sözlerini dinleyen mi var?..

- Kendi iradeleriyle karar mı alabiliyorlar?.."

Trabzon vahim bir örnek, daha ne "tezgahlar" göreceğiz, kim bilir?..

Yazarın Diğer Yazıları

Uçaktakilere küpe: Pınar Türenç bombaladı, Vali özür diledi

Vali Gül: "Sayın Bakanımız oradaydı, ben oradaydım, emniyet müdürümüz oradaydı, hiç kimse 'süpürün' diye talimat vermedi. Oldu mu böyle bir şey, bilmiyorum ama, olmuşsa maksadı aşmıştır, ben sizlerden özür diliyorum. Benim kapım sizlere 7 - 24 açıktır, ne zaman isterseniz görüşebiliriz"

Taksim yasağı 1 Mayıs yasağı değil!..

31 Mart seçimlerini genel olarak kaybetmenin hazımsızlığı var, derin yoksulluk ve ekonomik krizin hırçınlığı var, İktidarın sallandığı korkusu var...

"Hava kurşun gibi ağır", "demokratik ve sivil anayasa" mı!..

Sıkıyönetim ve OHAL'i andıran türde, 1 Mayıs'ın bir gün öncesinden her yer polis kaynarken... Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken... Bir de demezler mi: "Demokratik ve sivil anayasa yapacağız!.."