25 Şubat 2020

İlkokul birde çakarken Ukrayna’ya çarpmak

Teknolojiyi geçin, o bizim için "lüks", sen önce şu eğitimin çöküşüne bak!..

"Bugünden sonra gelen gün doğru olarak nasıl yazılır?"

Üniversiteli genç kıza "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasında gelen soru bu. Şıklar şöyle:

"Yağrın... Yarın... Yaaarın... Yağarın..."

Kısaca, "yarın" doğru olarak nasıl yazılıyor, sorusu. İlkokul birinci sınıf sorusu.

Soru üniversiteli genç kıza geliyor! Üniversiteli kız gülüyor, ağlaması gerekirken gülüyor, hiç sıkılmadan seyirciye soruyor. Ya seyirci? Yüzde doksanı "yarın" diyerek, doğru şıkkı gösteriyor, yüzde yüzü değil, yüzde doksanı! Seyircinin kalan yüzde onu ile o üniversiteli kız, ilkokul birinci sınıfta çakıyor! Üstelik gülerek! Gülünecek ne varsa!

Bu kepazeliğe dönük o kadar çok örnek var ki, hepsi de aynı gerçeği gösteriyor, eğitimin tam bir faciaya dönüştüğünü... Bu facia Türkiye’nin geleceği için kaygıları da beraberinde getiriyor. Türkiye’yi yönetenler bu facia karşısında ne düşünüyor?

AB ve Rusya ve Amerika’nın çeşitli açıklamaları ve çalışmaları var, "bu yüzyılda ayakta kalmak isteyen ülkeler eğitime yatırım yapmalı, eğitim üzerinden teknolojiyi geliştirmeli."

Teknolojiyi geçin, o bizim için "lüks", sen önce şu eğitimin çöküşüne bak!..

Kurumların tasfiyesi

Neden böyle?

Türkiye’nin çok köklü kurumları birer birer tasfiye ediliyor da, ondan.

En köklü kurumlar, fabrikalar, santrallar özelleştiriliyor... O özelleştirmeler ya da satışlarla birlikte, o kurumlar ve fabrikalar artık üretemez hale düşüyor. Okullar rayından çıkıyor, eğitim ters yüz ediliyor. Tarım çöküyor, bir zamanlar tarımıyla övünen ve kendine yeterli olan bu ülke şimdi 128 tarım ürünü ithal ediliyor. Çeşitli sektörlerde üretim geriliyor.

Köklü kurumlar... Örneğin...

Devletin kurumları ile özel firmaları denetleyen maliye müfettişliği ile hesap uzmanlığı AKP tarafından kaldırılıyor. Devleti devlet yapan asırlık kurumlar artık yok, o kavrama ve zihniyete sahip olması gereken insanlar yetişmiyor... Onlar yetişmeyince, ülke yönetilemez hale düşüyor.

Örneğin...

Şu anda görevde olan büyükelçilerin 23’ü meslekten yetişen insanlar değil, altısı AKP eski milletvekili, üçü Türk vatandaşlığı yanı sıra, Belçika, Amerikan ve Alman vatandaşı.

Bir yabancı dile ne ölçüde hakimler, orası ayrı da, eğer varsa, sahip oldukları yabancı dille diplomatik ve teknik bir "müzakereyi" ne ölçüde yürütebilirler, orası da tartışmalı. Dışişlerinin girdisini çıktısını bilmeyen, o kültüre yabancı, dış politika tarihine uzak, meslekten yetişmeyen bu insanlar bir iç yazışmayı ya da bir ülkeye yapılacak diplomatik bir girişimi nasıl kaleme alabilirler, nasıl adım atabilirler, o sorular askıda.

Maliyeden sonra Dışişleri'nin de tasfiyesidir bu adımlar.

"Osmanlı" diye o kadar tutturuyorlar, "Osmanlı’yı Osmanlı yapan", devlet yapan bu kurumları tasfiye ediyorlar.

Ukrayna'da soykırım tasarısı

Bakın o "tasfiye" nasıl ortaya çıkıyor? Son örnek...

Tayyip Erdoğan kısa süre önce Ukrayna’ya gidiyor. Orada içli dışlı olduğu, doğalgazdan petrole, nükleer santraldan turizme, S - 400’ler üzerinden hava savunma sistemlerine kadar, kendi elleriyle "Türkiye’yi Rusya’ya bağımlı" hale getirdiğine aldırış etmeden, Rusya’nın ayağına basıyor, "biz Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımıyoruz".

Tamam olabilir. Ama, o zaman karşına aldığın Rusya’ya o kadar bağımlı olmayacaksın! Dış politika bunu affetmez ve böyle böyle çöker.

Daha da beteri var, yine Ukrayna ile ilgili.

Türkiye Ukrayna’ya 200 milyon lira yardım ediyor, yardım ettiği Ukrayna’nın parlamentosunda şu anda Ermeni Soykırım tasarısı gündeme geliyor!

Tam skandal! Skandallardan geçilmeyen dış politikada yeni bir çuvallama! Nerede dış politika? Nerede Dışişleri? Nerede o ülkede görev yapan büyükelçi? Böyle bir tasarının geleceğinden haberi yok mu? Madem ufukta böyle bir tasarı var, o zaman o yardım ya da Kırım’la ilgili desteğin anlamı ne?

Çevre

"Çöküşün" diğer temel ayağı çevre!..

Yok edilen ormanlar, yok edilen göletler, büyük kentlerde insanları nefes almaz hale getiren gökdelenler, kentlerde parklara dikilen AVM’ler, yanlış yerlere yapılan hava alanları, yok edilen su kaynakları, kıyı yağması...

Çöken hukuk sistemini, iflas eden eğitimi, işlemez hale gelen devlet kurumlarını belli bir süre içinde yeniden ayağa kaldırmak mümkün ama, çevreyi yeniden düzenlemek için en az yüz yıl gerek.

Çok kabaca, nasıl bir Türkiye manzarası ama!..

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..