Bunca haber bombardımanı arasında, iç ve dış yüzlerce haber arasında, bir adım ötesi, sabah yazdığının öğlen, öğlen yazdığının akşam eskidiği bir ülkede, dün en ilgi çekici haberlerden biri de, T24’deki çarpıcı bir gözlem haberi:
“Reza Zarrab’ın Amerika’da tutulanması haberini AKP’ye yakın on dört gazete birinci sayfasında görmedi.”
İktidar medyasının bu refleksi bile, Reza Zarrab’ın tutuklanmasından dolayı, “birilerinin ne kadar rahatsızlık duyduğunu” göstermeye yetiyor.
Anasına bak, kızını al, misali, iktidar medyasına bak, iktidar sahiplerinin nabzını ölç.
Zarrab’ın tutuklanma haberini birinci sayfada görmeyen iktidar medyası bu reflekse kendiliğinden mi geliyor yoksa, genellikle aynı manşetler, aynı yorumlar, aynı haber değerlendirmeleri ile “aynı makamdan” mı direktif alıyor?
İster kendiliğinden, ister emirle, sonuçta Zarrab’ın tutuklanmış olmasından Türkiye’deki iktidar sahipleri rahatsız, belli ki, bu tutuklamadan hiç hoşlanmamışlar, iktidar medyasının bu tavrı, o rahatsızlığın kanıtı.
Neden hoşlanmamışlar, neden rahatsızlar, asıl soru orada. İşin ucu 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarına kadar uzanır mı, tedirginliği.
Yeni Milliyet
Bu arada iktidar medyası arasında artık Milliyet de girmiş bulunuyor.
Zarrab’ın yakalanması Milliyet’in de ilk sayfasında yer almıyor. Uzun bir süredir Türkiye için önemli ama, iktidarın hoşuna gitmeyen haberler Milliyet’in ilk sayfasında ya yok ya da örneğin, Can Dündar ile Erdem Gül’ün tahliye haberinde olduğu gibi, aşağıda tek sütun veriliyor.
Bir zamanlar yönetiminde bulunduğum, yıllarca yazarlığını yaptığım Milliyet’i artık para verip almak bir yana, bedava bulsam bile, okumuyorum.
Başından beri, ideolojik olarak, AKP ile işbirliği halindeki dinci medya ile AKP’ye yakın duran, çıkarları bütünleşen havuz medyası bile daha ilginç, çünkü onların tavrı daha orijinal.
Milliyet ise, “bakın ha, ben de sizinle birlikteyim” diye, iktidar yanlısı olma telaşında, iktidarla işbirliği hevesinde. Evin üvey evladı gibi.
İktidara biat süreci içinde Milliyet’in başında Fikret Bila var.
Benim yirmi beş yıl öncesinden tanıdığım, Milliyet’in saygın Ankara temsilcisi Fikret gitmiş, yeni bir Fikret gelmiş.
Yeni Fikret ile birlikte yeni Milliyet gelmiş.
Yazıklar olsun sana Fikret. Abdi İpekçi ile Çetin Emeç’in kemiklerini sızlatmak, demek sana düşmüş.
Ne ise, asıl konu bu değil. Bu bir parantez.
Asıl konu, Zarrab’ın tutuklanmasını iktidar medyasının saklama, gözlerden kaçırma, birilerini rahatsız etmeme çabası.
Saklama ihtiyacını neden hissediyorlar, mesele bu. Neden?
Arka arkaya kapatma
Türkiye demokrasiye aykırı rejimle yönetiliyor, hukuk devleti niteliğini kaybediyor. Temel hak ve özgürlükleri sürekli ihlal ediyor. Bu haliyle Avrupa’dan, demokratik dünyadan uzaklaşıyor. Bu birinci uzaklaşma nedeni.
İkinci neden, terör. Tipik Orta Doğu ülkesi, Irak ve Suriye’den farksız. Pek çok Afrika ülkesi bile, Türkiye’den daha huzurlu.
Terör nedeniyle, Türkiye Avrupa’dan fiilen uzaklaşmaya başlıyor. Avrupa ülkeleri birer birer İstanbul’daki konsolosluklarını kapatmaya başlıyor. Almanya’yı Belçika ve Hollanda izliyor. Her ne kadar bu kapatmalar temelli olmasa bile, yine de bir uzaklaşmanın işareti.
Avrupalı turistler ise, Türkiye’yi zaten çoktan boşlamış bulunuyor.
Tavırları ayıp
O Avrupa ki, o kadar uygarlık, demokrasi, o kadar insan hakları filan.
Tamam da, terör karşısında yaptıkları ayrım neyin nesi?
Brüksel’de bombalar patladığında, Avrupa’nın pek çok başkentinde bayraklar yarıya iniyor, ünlü kuleleri, meydanları, binaları Belçika bayrağının rengine bürünüyor, iki günlük, üç günlük dayanışma yasları ilan ediliyor, Ankara ve İstanbul’da patlayan bombalara karşı, sadece tepeden taziye telefonları ile yetiniliyor.
Tek kelimeyle, ayıp.
Terör karşısında bu iki farklı duruş bile, Türkiye’nin artık Avrupa’dan koptuğunu gösteriyor.
Reza Zarrab’ın sorgulanması sonrasında ise, onun söylediklerinden sonra, Türkiye’nin Avrupa ve Amerika ile ilişkileri ne olur, orası da ayrı.
Bugün iktidar medyasının Zarrab’la imtihanı, Zarrab’ın sorgusundan sonra Zarrab’la iktidarın imtihanı.