29 Ocak 2016

Huzurunuzda Davos’taki asıl Türkiye

"Türkiye'yi kim yönetiyor?"

İlk soruyu İngiliz gazeteci patlatıyor.

Patrona şikayet, işsiz kalma, yandaşlar tarafından linç edilme, soru sorduğu için en yüksek yerlerden hakkında soruşturma emri, terör örgütü üyeliği ve iktidarı devirmeye teşebbüsten tutuklanma gibi kaygılardan uzak, gayet rahat, serbestçe sorusunu soruyor:

“Türkiye’yi kim yönetiyor?”

Bu da nereden çıkıyor şimdi? Hangi kim? Ne yönetmesi? Nereyi yönetim? Kim yönetiyor? Ne zaman yönetiyor?

Bir hafta önce Davos. Her yıl düzenlenen “Dünya Ekonomik Forumu” etkinlikleri.

O gün ilgi çekebilecek iki panel ve tek bir kişinin konuşmacı olarak katılacağı bir toplantı var.

İlk panele Yunan Başbakanı Çipras, Fransa Başbakanı Manuel Vals, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Alman Maliye Bakanı Schaeuble katılıyor. Konu Avrupa’nın şu sıralardaki en can alıcı sorunu, Suriyeli ve Iraklı sığınmacılar. Avrupa onlarla nasıl baş edecek?

Salon tıklım tıklım dolu. Konu Avrupa için cazip, konuşmacılar daha cazip. Herkes merakla dinliyor. Paneli izleyenler arasında, salonu terk eden tek bir kişi yok.

 

Kıbrıs paneli

 

İlk panel sona eriyor, sıra ikinci panelde, Kıbrıs üzerine.

Katılımcılar en üst düzeyde, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis.

Akıncı Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk kez uluslararası arenaya çıkıyor.

Buna rağmen, salonda dinleyici sayısı yarı yarıya azalıyor. İlk panel kadar cazip değil. Kıbrıs paneller yerine, daha çok devletler arasındaki tartışmalarda daha cazip.

 

Derken Davutoğlu

 

Kıbrıs paneli de sona eriyor, sıra Ahmet Davutoğlu’nda. Orada panel yok, Davutoğlu tek başına. “Türkiye’nin G20 İçin Vizyonu” başlıklı bir konuşma.

Ohooo, nerede o ilk ve hatta ikinci panel, nerede Davutoğlu konuşurken o salon.

Salon iyice boşalıyor, en çok bir kaç sıra, onun da yarısı Türk resmi görevliler, AKP’ye karşısında hazır ola geçen iş adamları ve yine esas duruştaki bizim medyanın malum temsilcileri. Davos’u izlemeye gelen yabancıları ara ki, bulasın. Sadece birkaç yabancı gazeteci.

Kimse iltifat etmiyor, Davutoğlu ne söyler, ne söylemez, ne yapar, ne eder, yabancılar hiç mi, hiç merak etmiyor.

Türkiye’nin dünyada nasıl algılandığına ilişkin tipik bir görüntü.

Eski yıllarda bu gibi uluslararası toplantılarda kürsüye bir Somalili, bir Sudanlı, Bir Angolalı, bir Libyalı çıksa, kimse nasıl umursamaz ise, şimdi de Türkiye’yi kimsenin taktığı yok.

 

Ve o soru

 

Davutoğlu konuşmasını bitiriyor, daha bir bardak su içerken, İngiliz gazeteci Davutoğlu’nu on ikiden vuran sorusunu çakıyor, tam bam telinden:

“Who rules in Turkey?”, “Türkiye’yi kim yönetiyor?”

Bu da soru mu şimdi? Tövbe tövbe. Buna rağmen, Davutoğlu pek bocalamıyor, iyi kıvırıyor ama, yine de muhtemeldir ki, soru midesine oturuyor, yüzünün şekli değişiyor:

“Böyle bir soru sormak için bir algı yaratıldı. Bu soru böyle bir algının sonucu.”

Ardından Allah’ına sığınarak, cini şişeden çıkartıyor:

“Son seçimde ben yüzde 49,5 oy aldım. Ve şu anda Başbakan benim.”

Helal olsun sana, en büyük Davutoğlu başka büyük yok.

İyi yine, cesaretle verilen bir yanıt. Birilerini kızdırmak pahasına, pabuç pahalı olsa bile, eloğlunun o hin sorusuna savunma yerine, hücuma kalkarak yanıt veriyor.

İşin asıl üstünde durulacak yanı, yüzde 49.5 oyu Davutoğlu’nun kendisine mal etmesi.

Algı malgı bir yana, bu laf kavgada bile söylenmez. Cesur adammış doğrusu.

Neyse, Davutoğlu’nu kendi haline bırakalım, o soru Türkiye’nin dışarıda nasıl göründüğünü çok net gösteriyor. İstediği kadar, “ben yüzde 49,5 oy aldım” desin, elin oğlunu inandırması mümkün değil.

 

Göbekli tepe

 

Davos’ta Türkiye’nin bir başka etkinliği Göbekli Tepe.

Urfa yakınlarında dünyanın en eski tapınağı bulunuyor. On bir bin yıl öncesine uzanan bir uygarlığın kalıntısı. Göbekli Tepe UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde. 1995’ten bu yana Urfa’da yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan bir tapınak.

Onun tanıtımı için bir kokteyl veriliyor. Ne yazık ki, yine aynı manzara.

Ortada sadece Türkler var, yabancılar pek iltifat etmiyor, katılmıyor. Göbekli Tepeyi biz bize tanıtıyoruz Davos’ta.

Oysa, Dünya Kültür Mirası, bilinen en eski tapınak, bu gibi kültür kalıntılarına yabancıların merakı, ilgisi her zaman çok yüksek.

Ama…

Bugünün Türkiye’si… Tam izolasyona uğramış bir ülke… Dış politikasında her adımı çuvallayan, içerde otoriter baskının her gün arttığı bir ülke…

Kokteyl başladıktan kısa süre sonra Davutoğlu geliyor, ı-ıhhh, gelen giden yabancı yine yok.

80’lerde, 90’larda ben Davos’a çok gittim. O yıllarda Türkiye’ye gösterilen ilgiyi yakından biliyorum. AKP döneminde hiç gitmedim, bu yıl yine gitmedim.

Bu yazdıklarım orada bulunanların acı ifadelerle aktardıkları. Oraya gidenlerin yazdıkları yazılarda, TV’lerdeki görüntülerde pek göremediğim ayrıntılar.

“2016 Davos ve Türkiye” adına bu notları kayda geçmek gerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"