05 Ocak 2016

HDP’yi suçlama, önce aynaya bak

HDP söyleyince, dokunulmazlıklar kalksın, AKP söyleyince, hayat normal akışını sürdürsün. Tam günümüze uygun “de, ..,de…, demokrasi”

AKP’nin getirdiği o yasayı dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto ediyor. Tarih 15 Temmuz 2004.

AKP’nin on iki yıl önce getirdiği o yasadaki ilkeler, bugün HDP’nin yayınladığı  “demokratik özerklik bildirgesine” çok benziyor. O tarihte, AKP imzası olunca, “özerklik” türküleri, bugün HDP yayınlayınca, kıyamet.

Hatta, bugün Tayyip Erdoğan hızını alamıyor, HDP yöneticilerini dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclise ve yargıya talimat veriyor. Her zamanki gibi, yetkisini çoktan aşarak.

2004’te AKP’nin getirdiği yasanın adı “Kamu Yönetimi Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Kanun”.

Sezer’in veto ettiği bu yasayı HDP Gurup Başkan Vekili İdris Baluken geçen hafta Meclis’te yaptığı konuşmada hatırlatıyor, “elimde tam metni var” diyerek.

 

Sezer'in gerekçesi

 

O metin Meclis tutanaklarında da var. Görüşmelerde CHP ve MHP yasaya ciddi muhalefet ediyor, “bu yasa ile Türkiye’de bölgelere özerklik veriliyor, yasa açıkça Anayasaya aykırıdır” diyerek.

AKP oralı bile olmuyor, Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak yasayı Meclis’ten geçiriyor, fakat Sezer’in vetosuna takılıyor. Sezer’in de gerekçesi, “anayasaya aykırılık”.

 

Yasadaki geçici madde

 

Yasa kamu yönetiminde merkezi hükümetin yetkilerini belirlerken, merkezi hükümet ile belediyeler arasındaki ilişkileri de düzenliyor.

AKP’nin getirdiği o yasanın geçici birinci maddesi, HDP’nin bugün açıkladığı demokratik özerklik bildirgesine tam olmasa bile, büyük ölçüde benzerlikler taşıyor.

Şimdi sıkı durun, geçici birinci maddeye göre;

“Sağlık, Sanayi, Bayındırlık, Kültür, Turizm, Tarım, Orman, Gençlik ve Spor Bakanlıklarının taşra örgütleri ve yetkileri il özel idarelerine devrediliyor”. Yani, yerel yönetimlere.

AKP burada Adalet, Milli Savunma, Maliye, Milli Eğitim, İçişleri, Dışişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının taşra örgütlerini ve yetkilerini yine merkezi hükümette bırakıyor.

HDP bildirgesinde bir ileri adım var, o yasadan farklı olarak, “Maliye, Adalet ve Milli Eğitimin yetkilerinin” de yerel yönetimlerine devredilmesini istiyor.

Bazı istisnaları ile 2004’teki AKP yasası ile bugünkü HDP bildirgesi aynı paralelde.

 

Cicim ayları

 

Bu benzerliğe rağmen, başta Tayyip Erdoğan ve AKP bugün neden feryat figan ya da 2004’te neden bu kadar anlayışlı (!).

Çünkü, 2004’te çözüm süreci hazırlıkları var, o yıllarda Kürt siyasal hareketi ve partisi ile iyi geçinmek, onlara kendilerini yönetecek yetkiler tanımak gerekir ki, çözüm süreci başarıya ulaşsın.

Yasanın Meclis’e getirildiği tarih ile PKK ile görüşmelere doğru yol alınan tarih birbirine denk düşüyor. AKP’nin Kürt siyasal hareketi ile “cicim ayları”.

Bunun sonucu olarak, o yasa ile onlara şeker ikram ediliyor. “Biz çözümde kararlıyız, sizinle anlaşabiliriz” mesajı.

Bugün ise, bildiriyi açıklayan ve tartışan HDP’lilere verilen gözdağı, çözüm sürecinin çoktan rafa kalkmış olmasının, iç savaşın yeniden başlamasının sonucu.

Çözüm süreci konuşulurken şeker, iç savaşa geçildiğinde, dokunulmazlık tehdidi. Hiçbir orijinal yönü olmayan, hiçbir düşünce eleğinden geçmeyen, kaba bir politika.

 

Baluken doğru söylüyor

 

Meclis’te geçen hafta İdris Baluken:

“Biz tek taraflı çağrıda bulunmuyoruz. (…) Demokratik özerklik projemiz hem bizim parti programımızda, hem seçim bildirgemizde, hem de Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verdiğimiz anayasa önerilerinde var. DTK’da ele aldığımız bu metin bizim seçim meydanlarında söylediğimiz sözlerdir. Bunları anayasa teklifi olarak da vermişiz,  hiç biri yeni değil. Durum böyle iken, şimdi bize yöneltilen linç kampanyasını anlamıyoruz”. (Meclis Tutanakları, 29 Aralık 2015).

Doğru, özerklik bildirgesindeki isteklerin hiç biri yeni değil. Anayasa Uzlaşma Komisyonu tutanakları bu tekliflerle dolu. Ve de seçim meydanlarındaki konuşmalar da, öyle.

Kaldı ki, HDP yöneticileri şunu da söylüyor:

“Biz bu bildirgeyi dogmatik doğru kabul edip, Türkiye’ye dayatmıyoruz. Gelin, tartışalım, diyoruz. Her türlü eleştiriye de açığız”. (İ. Baluken, aynı tutanaktan).

 

Her yere emir

 

Bütün bunlar ortada iken, hele de AKP’nin Sezer’in vetosuna uğrayan yasası tarih kayıtlarına geçmiş iken, şimdi “vayyy, sen misin bunları söyleyen, kaldırın dokunulmazlıkları” demek, hiçbir temel doğrultusu olmayan, gününe göre politika izlemekten öteye geçmiyor.

Ayrıca, yok YÖK’e talimat, yok yargıya emir, yetmiyor şimdi de, yok Meclis’e emir, kim anayasa aykırı davranıyor, ortada.

Madem şimdi özerklik bildirgesi nedeniyle HDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor, o zaman 2004’teki yasa nedeniyle, o tarihte o yasaya kabul oyu veren ve bugün hala AKP’de milletvekili olanların da dokunulmazlıklarının kaldırılması gerek.

Ve o tarihte milletvekili olup, bugün olmayanlar hakkında da soruşturma açılması gerek.

HDP söyleyince, dokunulmazlıklar kalksın, AKP söyleyince, hayat normal akışını sürdürsün.

Tam günümüze uygun “de, ..,de…, demokrasi”. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"