Yılın son günü 2020’nin habercisi gibi, yandaş medya çökmekte olduğunu ilan ediyor. En azından yandaş medyadan parçalar kopmaya başlıyor.
Star ve Güneş gazeteleri yayın hayatını Internet üzerinden sürdürmeye karar veriyor, basılı kağıt anlamında Akşam gazetesinin bir eki gibi yayınlanacaklarını bildiriyor. Sonuçta o iki gazete artık yok.
Sanki AKP’nin de sona yaklaşmakta olduğunun işareti gibi.
Yandaş medyada kendini 'büyük' sanan gazetelerin tirajlarını, kendilerini nasıl bir kader bekliyor, onu da göreceğiz. AKP’nin kendi milletvekilleri raporlara döküyor, "Yandaş medya artık bize katkı sağlamıyor" diye. Sağlamadığı şimdi çok net doğrulanıyor, işte ikisi yayın hayatına son veriyor.
S-400 bilmecesi
2019’un dış politikada en yoğun ve uzun süreli tartışma yaratan konularından biri Rusya’dan satın alınan hava savunma sistemi, S-400’ler.
Bu sistem kendi sırrını hâlâ koruyor. Ne zaman, nasıl savunacak, çalışmaya ne zaman başlayacak gibi soruların yanıtları henüz yok. Bu sorulara geçenlerde Meclis’te yenileri ekleniyor. İyi Parti milletvekili Ahmet Erozan kürsüden şu soruları soruyor:
"Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a kaç kere sorduk ancak, yanıtını alamadık. Biz hangi tip S-400 füzelerini alıyoruz? Füze tipi açısından, 40 kilometre ile 400 kilometre arasında değişen farklı menzilde dört tipi var. 9M96 tipinin menzili 40 kilometre. 9M96-E2 tipinin menzili 150 kilometre, 48N6 tipinin menzili 200-250 kilometre, 40N6 tipinin menzili ise, 400 kilometre. Biz hangisini alıyoruz?"
Öyle ya, madem hava savunma, nereye kadar savunacak? Ne ölçüde savunacak? Bir ara "Geldi, geliyor" gürültüleri arasında gündeme oturan bu füzelerden son zamanlarda pek haber yok. Sadece Amerika’nın yaptırımları üzerinden, o da sistemin ne zaman ve nasıl çalışacağı bilgisi içermeyen sözler var, o kadar.
Savunma sistemi? Ahmet Erozan soruyor, "Biz bu füzeleri neden alıyoruz?" İlk bakışta açık ve basit gibi görünüyor ama, arkasında ciddi sorular yatabilir.
Havaalanı
Pek çok konuda pek çok soru var. Bunlardan biri İstanbul Havaalanı ile ilgili. Örneğin:
- Atatürk Havaalanında iken, uçaklar inişte ve kalkışta en çok elli litre akaryakıt harcarken ve daha fazla harcadıkları zaman, pilotlar bu nedenle sorgulanırken, şimdi iniş ve kalkışta uçaklar kaç litre akaryakıt harcıyor? Mesela, bu miktar çok yükseliyor mu? Dolayısıyla, sorgudan vaz mı geçiliyor? Acaba, alana iniş ve kalkışların pek uygun olmamasından mı?
- Uçaklar indikten sonra neden o kadar uzun tur atıyor?
- Uçakların hepsi körüklere yanaşıyor mu?
- Havaalanı içinde neden o kadar uzun yürünüyor? Hatta, bunun için özel taşıyıcılar mı bulunuyor, yolcuları 20 lira karşılığında taşımak için?
- Son on gün içinde kaç uçak bu havaalanına inebiliyor, kaçı başka alanlara yönlendiriliyor?
- Bazı devlet büyükleri bu havaalanını kullanıyor mu, yoksa zaman zaman Atatürk Havaalanından mı yararlanıyor?
- Bugüne kadar kuşların çarpması sonucu, kaç uçak motoru devre dışı kalıyor? Bir motorun maliyeti ne kadar?
Ne iklim koşullarını, ne zemini, ne kuşların göç yollarını ve ne de bilimsel raporları dinlemeden, "Ben yaptım oldu" mantığı ile yapılan İstanbul Havaalanı'nı insanların kullanmak istemeyişi çok normal.
Kanal İstanbul için yine "Ben yaptım oldu, dediğim dedik" mantığı ile yola çıkılırsa, işte havaalanı örneği ortada.
2020... Yandaşlık artıkça, iktidar çatırdıyor... Yok Kanal İstanbul, yok değerli konut vergisi, yok şirket kurtarma... Bunlar çatırtının ayak sesleri. Yok araba üretmek, yok Libya, bunlar da çatırtıyı gizlemek amacıyla düzenlenen algı operasyonları...