04 Mayıs 2017

“Haberin yok mu, Osmanlı’ya dönüyoruz”

Osmanlı, bayrağın şifreleri, kuvvet ve kudret kavramlarıyla karışık, “Osmanlı’ya özendirme” manevraları...

Mavi zemin üzerinde üç işaret, beyaz renkte:

“I.. Y.. I..”

Bunlar harf değil, işaret ya da simge.

“I” gibi duran, ama “I” olmayan, o iki simge “iki ok”  anlamında.

Ortadaki “Y” gibi duran ama, “Y” olmayan, o simge “yay” anlamında.

Mavi zemin üzerinde bu beyaz simgeler bir bayrak.

Kayı Boyu Bayrağı.

Kayı Boyu, Oğuzların Bozok kolundan bir boy, Osmanlı bu boydan geliyor, Kayı Boyundan.

Kayı Boyu bayrağı

Kudret ve kuvvet

 

Kayı Boyunun simgesi şahin. Ancak, bayraklarında bulunan iki ok ve bir yay başka bir anlam taşıyor:

“Kuvvet ve kudreti” temsil ediyor.

Kayı Boyu tarih sahnesine “kuvvet ve kudret” sahibi olarak çıkıyor, Osmanlı’nın yüzünü kara çıkarmıyor. Osmanlı o “kuvvet ve kudretten” aldığı ilhamla üç kıtada altı yüz yıl hüküm sürüyor.

 

Çeşitli boylarda

 

Mavi zemin üzerinde beyaz renkli “I.. Y.. I” simgeleriyle bütünleşmiş bayrak günümüzde moda.

Bayrağın çeşitli büyüklükleri var:

50 x 75 santim,

70 x 105 santim,

200 x 300 santim.

Boy boy, fiyatları da, ona göre.

Internette 19.99 liradan başlıyor, 26.98 ve büyük boyu da 149.90 liraya satılıyor.

Bayrak raşel kumaştan yapılıyor, yani rüzgarı rüzgar gibi geçiriyor ki, iyi dalgalansın. Rüzgar ok ve yay içinden geçince, öff be, ne biçim dalgalanma.

Bayraklar hem işportada satılıyor, hem Internette. Internetteki satışlarda reklamlar sekmiyor. Boy boy bayraklar çeşitli yerlere asılı, pencerelere, evin tamamına ya da caddenin iki tarafına bağlanıyor, ortada mavi zeminde beyaz simgelerle koca bir “I...Y...I..”.

Al sana Kayı Boyu.

Kayı Boyu kesmez, al sana Osmanlı.

 

Tahtakale’de

 

İşportada satışlar daha ucuz.

Örneğin, İstanbul’da Eminönü’nden yukarı çıkarken, Tahtakale’de “al vatandaş al, daha ucuzunu bulamazsın”.

En küçük boy on beş lira, biraz pazarlık, on lira.

Adam öyle bağırıyor, vatandaş yaklaşıyor, satıcı ile diyalog başlıyor:

-“Ne satıyorsun, ne bu?”

-“Bilmiyor musun, Osmanlı Bayrağı”.

-“Ne alaka Osmanlı Bayrağı?”

Adam patlatıyor bombayı:

“Haberin yok mu, artık Osmanlı’ya dönüyoruz, bu da Osmanlı Bayrağı”.

Bilerek mi söylüyor bilinmez, “Osmanlı’ya dönüyoruz”, hani bazılarının söylemiyle, “doksan yıllık parantez kapanıyor”.

Cumhuriyet’in sonu.

Yok ya, o kadar kolay mı?

 

Osmanlı’ya özendirme

 

İnsanın kulaklarına inanaması geliyor.

“Osmanlı’ya mı dönüyoruz?”

Ne diyor bu adam, bu adamlar? Ne satıyor bunlar?

Nerede yaşıyoruz?

Hangi çağdayız?

Bu adamlar nasıl bu düşünceye geliyor?

Bu bayraklar nereden çıkıyor?

Kimler yapıyor bu bayrakları?

Satın alan var mı?

Kimler satın alıyor?

Bugüne kadar ne kadar satılıyor?

Sadece Tahtakale, Internet filan değil, bazı TV kanallarında da, bayrağın tanıtımına ilişkin programlar yayınlanıyor. Kayı Boyu, Osmanlı, bayrağın şifreleri, kuvvet ve kudret kavramlarıyla karışık, “Osmanlı’ya özendirme” manevraları.

“Yeniden Osmanlı’ya dönersek, dünyayı titretiriz” saçmalıkları.

Bayraklarla bu saçmalığı halka kabul ettirme provaları.

Tahtakaledeki gariban, herhalde durup dururken bu bayrakları satmaya kalkmıyor ya da bu bayraklar durup dururken üretilmiyor.

Arkada bu özendiren bir güç olmalı ki, bunlar bu kadar ortalığa dökülüyor.

 

Saat, kolye, bileklik

 

Kaldı ki, alıştırmanın başka malzemeleri de var.

“I.. Y.. I.. simgeleri işlenmiş Kayı Boyu saat, Kayı Boyu kolye, Kayı Boyu bileklikler”.

Onlar da satılıyor. Bayrak saat, kolye ve bilekliklerle tamamlanıyor.

Onların fiyatı da, üretildikleri malzemeye göre değişiyor.

Saat, kolye, bileklik, hani bir iddianamede karşılaşmıştık, “subliminal”, bunlar da subliminal aksesuar olsa gerek, yani “bilinç altı hazırlık”, Osmanlı’ya dönüşün hazırlıkları.

 

“Diriliş Ertuğrul”

 

TRT’de oynayan bir dizi var, “Diriliş Ertuğrul”, Osmanlı’yı anlatıyor.

O dizi ayrı bir “subliminal”, insanların aklına Osmanlı’yı talim ettiren, özendiren, “iki ok ve bir yay” ile Viyana kapılarına dayanan, Mohaç Ovasında at koşturan atalarımızın torunları olarak bizler...

Ve ona dönük muhafazakar tavırlar, dinsel motifler, çağdaş adımlarla birlikte çoktan kaybolmuş adetler, geride kalmış insan ilişkileri.

Hiç birinin günümüz teknolojisi ve üretim ilişkileri ve buna dayalı gelişmiş dünya ile uzak yakın ilgisi yok.

Boşuna yayınlanmıyor bu gibi diziler, hem de TRT’de.

“Diriliş” : “Kuruluş ve Kurtuluşun Beşiği”.

İki ok ve bir yaya çok denk düşüyor.

Adam bas bas bağırıyor:

“Osmanlı’ya dönüyoruz, haberin yok mu?”

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"