Japonu, Brezilyası, Hırvatı, İspanyolu, Yunanlısı ve yetmiş iki olmasa da, otuz, otuz iki milletin temsilcisi Atina’da çevremi sarıyor, hepsinin yüzü sapsarı, “Ne diyeceğimizi bilmiyoruz, halkınıza çok geçmiş olsun, neler oluyor sizin ülkenizde?”
Soruların biri bitmeden, diğeri başlıyor:
“-Türkiye nereye gidiyor?
-Ülkeniz Irak ve Suriye gibi oldu, hükümetiniz terörle mücadele diyor ama, terörü durduramıyor, bu gidişle nasıl durduracak?
-İnsanlar günlük hayatlarını bu koşullarda nasıl geçiriyor?
-Hemen her gün onca insan ölüyor, halk buna nasıl tahammül ediyor?
-Yeni bir seçim çözüm getirir mi?”
Atina’da katıldığım seminerin son gününde hepimiz, orada bulunun her milleten insan, felaket bir haberle sarsılıyoruz.
On sekiz şehit.
Bırakın beni, adamların bile kimyası bozuluyor.
X-ray yok
Acılı konuşmaların ardından Atina Havaalanına geliyorum. Şaşkınım. Neden mi?
Havaalanına girerken valizimi herhangi bir X-ray cihazından, yani aramadan geçirmiyorum. Kimse elektronik aramadan geçmiyor, herkes elini kolunu sallaya sallaya geçiyor.
Terör gibi bir kavram yok. Hemen yanı başımızda, Yunanistan’da.
Ama, Yunanistan’da başka bir şey var. Hak arama var.
Ülke ciddi ekonomik sıkıntıdan geçerken, demokratik haklarda en küçük bir törpülenme yok.
Grev
Hükümetin hazırladığı bir yasa tasarısına havaalanlarında çalışan kule kontrolörleri karşı çıkıyor, hükümet dinlemiyor, çalışanlar da greve gidiyor.
Yunanistan havaalanlarına ne tek bir uçak inebiliyor, ne tek bir uçak kalkabiliyor, grev nedeniyle. Aslında beş gün planlanan grev birinci günün sonunda sona eriyor, hükümet geri adım atıyor ve kontrolörlerin isteklerini kabul etmek zorunda kalıyor.
Grev amacına ulaşıyor.
O grevden biz de etkileniyoruz. Bizim uçak dahil, THY Atina seferlerini iptal ediyor. Atina’da bir gün daha kalmak zorunda kalıyoruz, nasıl döneceğiz, otobüsle mi, trenle mi derken, grev bitiyor, havaalanlarında hayat normale dönüyor ve uçak seferleri yeniden başlıyor.
THY'nin refleksi zayıf
Şimdi dikkat.
Grevin sonlanmasının ertesi günü, iki gün önceki pazar, bütün hava yollarına ait uçaklar sabahın ilk saatlerinden gece yarısına kadar normal seferlerine dönüyor, THY hariç.
O nedenle bir gece daha kalıyoruz, herhalde o kalmanın maliyetini THY üstlenir, çünkü diğer uçaklar seferlerini yapıyor, THY yapmıyor.
Bütün yabancı hava yolları hemen ertesi gün normale seferlerine dönerken, THY o refleksi neden gösteremiyor?
Öğrendiğime göre, Yunan havayolu yetkilileri “grevin ertesi günü THY’ye tek bir sefere izin veriyor.”
THY yetkililerinin söylediği bu.
Herkes normale dönerken, eğer bu söylenen doğru ise, THY’ye neden böyle bir sınırlama getiriliyor? THY bunu neden çözemiyor? Sınırlamadan THY zarar görüyor, yolcular da mağdur oluyor.
Akla ister istemez takılan bir soru var:
THY bir kriz durumunda, kendisinden kaynaklansın ya da kaynaklanmasın, krizi çözmek için gerekli refleksi gösteremiyor mu? Hantal mı kalıyor?
Türkiye'nin resmi
On gün kaldığım Yunanistan’da, yabancılar Türkiye’yi inanılmaz biçimde yakından izliyor, onların ortak görüşü:
“Demokrasisi ağır yara almış, otoriter rejime doğru atılan adımlar her geçen gün biraz daha perçinlenmiş, evet bir askeri darbeyi başarısız kılmış ancak, sonrasında yaşananlar askeri darbeden farksız hale gelmiş, hukuk çok ama çok büyük gedikler vermiş, çevreyi korumak çoktan unutulmuş, halk şimdiki iktidardan hızla uzaklaşmış ama, muhalefete inancını kaybetmiş, kendi geleneksel değerlerini yitirmiş, kendi tarihine sırtını dönmüş ve terör ve terör ve terör.”
Kısaca, bahtının rüzgarına kapılmış bir ülke.
Hemen her gün pek çok Batı gazetesinde Türkiye ile ilgili bir haber görmek mümkün. Çoğu terör, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve son uygulamalarla bağlantılı.
Atatürk ve Venizelos
Türkiye’ye ayak basınca, bir saat içinde gündem belli.
Terör, devlet gazeteciliği ve saçmalıkların damga vurduğu bir dizi olay.
Anıtkabir’e yok çocuk parkı, yok halı saha... Ya, siz ne demek istiyorsunuz? Üstelik, bunu icad eden Genelkurmay... Hani, herkesten çok “Atatürkçü” olduğunu söyleyen Genelkurmay...
Kendi tarihini küçük düşürmek çabaları, bu günümüzde Genelkurmay’ın son görevi mi?
Yeniden Atina Havaalanına dönmek istiyorum.
Genelkurmay’a tavsiyem, gidin Atina Havaalanını görün.
Adı “Atina Venizelos Havaalanı.”
Venizelos Yunalılar için çok anlam ifade ediyor, “Megalo İdea” ideallerinin mimarı, onların en büyük devlet adamı. Megalo İdea, yani İstanbul dahil, Bizans’a ait tüm toprakların yeniden ele geçirilerek. büyük Helen İmparatorluğunu kurma hayali.
Venizelos 1920’de Mustafa Kemal’le savaşıyor.
1934’te ise, eski düşmanı Mustafa Kemal’i Nobel Barış Ödülüne aday gösteriyor.
Ödül komitesine yazdığı mektupta Atatürk’ü öve öve bitiremiyor:
“Çöküş halinde bir imparatorluktan modern bir ulus devlet kuran,
Büyük reformcu,
Sultanların mutlakiyetçi rejimine son vererek, laik bir devlet kuran,
Yakın Doğu’yu gerçek bir barış dayanağı haline getiren, Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne aday gösteriyorum.”
Bu satırları yazan “eski bir düşman.”
Bugün Atina Havaalanında, alanın hemen her yerinden görülebilecek şekilde resim ve yazılarla Venizelos portresi ve yaptığı işleri anlatan bir sergi var. Sabit sergi değil, tepede duvarda boydan boya sürekli dönen fotoğraflar ve yazılar.
O fotoğraflarda Atatürk de var, Venizelos’un övücü sözleriyle.
Gidip görürse, Genelkurmay’a çocuk parkı ve halı saha dışında, belki yeniden ilham verebilir.