Putin, Cameron, Esad, Aliev, tanıdık isimler.
Arjantin, Gürcistan, Irak, Suudi Arabistan, Ukrayna, Ürdün, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Kazakistan, Peru, Cezayir, Angola, Kamboçya, İzlanda Başbakan ya da bakanları geliyor arkadan.
Derken Malta, Kongo, Botswana, Zambiya, Ruanda, Nijerya, Gana, Senegal, Mısır’da ya eski bakan ya önemli bir bürokrat, Peru Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı gibi.
Ya da eski Fransa Maliye Bakanı veya eski İspanya Kralı Juan Carlos’un kız kardeşi gibi. Hatta, İngiliz eski milletvekili gibi.
Pek çok ülkede iktidar sahiplerinin eşleri, kızları, oğulları, yeğenleri, kardeşleri, özel sekreterleri malı hep birlikte götürüyormuş.
Panama'lı ile Alman
Biri Alman asıllı Jürgen Mossack, aslen avukat, diğeri Panama asıllı Ramon Fonseca, kurdukları şirket ikisinin isminden oluşuyor, Mossack - Fonseca firması Malta, Hong Kong, Kıbrıs, Seyşel Adaları, Panama, Kosta Rica gibi yerlerde faaliyet gösteren bir offshore firması.
Firma paraları yönetiyor, vakıfları yönetiyor, üç yüz bin işlem gibi, rekor bir faaliyetle.
Firmanın merkezi Panama, çünkü Panama dünyada olağanüstü liberal bankacılık yasasının bulunduğu ender ülkelerden biri. O yasaya dayanarak, pek çok kredi şirketi orada faaliyet gösteriyor. 80’li yıllarda Kolombiyalı uyuşturucu kartellerinin merkezi yine Panama.
Doksan ayrı banka Panama’da 65 milyar doları yönetiyor.
Offshore bankacılık eşittir sahtekarlık diye mutlak bir denklem yok. Bununla birlikte, offshore üzerinden çeşitli illegal yollardan, örneğin uyuşturucudan elde edilen kara parayı aklama var, vergi kaçırma var, varlığını gizleme var.
Alman ile Panamalının kurduğu firmanın belgeleri “Panama Belgeleri” adıyla dünden itibaren tüm dünyaya yayılıyor. Böylece ilk etapta 128’i politikacı, 214 kişinin çamaşırları gün yüzüne çıkıyor.
E-mailler, banka hesapları, fotoğraflar olmak üzere, binlerce kişi hakkında toplam on bir buçuk milyon belge olduğu söyleniyor.
Kim bilir, daha kimlerin çamaşırları ortaya dökülecek.
İzlanda Başbakanı
O belgelerde adı geçen isimlerden biri de, İzlanda Başbakanı Gunnlangsson.
Onun adının olmasının ilginçliği şurada. İktidara gelirken, İzlanda’da şüpheli mali işler öyle ayyuka çıkıyor ki, bu nedenle İzlanda ekonomisi neredeyse büyük bir istikrarsızlığa, bunalıma sürüklenmek üzere. Gunnlangsson bu mali sıkıntıyı atlatmak, ekonomiyi yeniden düzlüğe çıkarmak üzere iktidara geliyor.
Şimdi kendisi tam bir mali skandalın ortasında. Siz bu yazıyı okurken, o belki de çoktan istifa etmiş olabilir.
Eski ya da şu anda devlet başkanları, başbakanlar, dünya genelinde tam bir yolsuzluk skandalı.
Başının ağrıması kesini olan iki kişiden biri Rus Devlet Başkanı Putin ile İngiltere Başbakanı Cameron.
Putin bir otokrat olarak belki yırtabilir ama, Cameron’un yırtması zor.
Ülkelere bakınca
Vergi kaçırma, para aklama gibi yöntemlerle servetlerini saklamak ihtiyacı nereden doğuyor ve neden ülkeleri yönetenler özellikle bu işlere bulaşıyor?
Çünkü, onlar hangi yollardan elde edildiği belli olmayan varlıklara sahip. Kısaca yolsuzluk.
Yolsuzluğa bulaşan ülkelere şöyle bir bakınca, evet, Fransa, İngiltere, İzlanda, İspanya gibi demokratik Batı ülkelerinden de örnekler var ama, asıl ağırlık başka yerde.
Yolsuzluğun asıl ağırlık taşıdığı ülkeler antidemokratik ülkeler. Rejim ne kadar otoriter ise, o ülkelerde yolsuzluk o kadar yoğun. İş başına gelenler önce ceplerini doldurmakla meşgul. Ve kendi ülkelerinde onlardan hesap sorulamıyor. Rejim öyle işliyor.
Yolsuzluğa bulaşan iktidar sahipleri demokrasiden nefret ediyor.
İyi ki medya var
Yolsuzluğa bulaşan iktidar sahiplerinin nefretlerini çeken bir başka kurum daha var:
Medya.
Kapalı rejimler gazetecilerden ve gazetecilikten nefret ediyor. Kirli çamaşırları ortaya dökülmesin, onlar her haltı karıştırsın ama, halk hiç bir şeyden haberdar olmasın diye. Basın özgürlüğü onların en büyük hedefi.
İşte, o hedef yine dünya çapında çok büyük bir iş daha başarıyor.
Panama Belgeleri'nin gün yüzüne çıkması, tam bir gazetecilik zaferi.
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) Mossack - Fonseca firmasından belgeleri sızdırıyor, o belgeler Alman Süddeutsche Zeitung’da yayınlanıyor. Oradan dünyaya yayılıyor.
Böylece dünyada herkes kimin, ne halt karıştırdığını öğrenmiş oluyor. Bu işlere bulaşanlar zor durumda. Medya sayesinde.
Şimdi soru şu:
Bu gizli belgeleri yayınlayanlar casusluk mu yapıyor yoksa gazetecilik mi?
Hiç sekmiyor, Moskova derhal harekete geçiyor, Putin’in de adı geçen yolsuzluk iddiasında bu gazetecilik olayını ‘casusluk’ olarak niteliyor. Hayret edilecek bir şey yok. Çünkü, Rusya’da demokrasi askıda. Orada bir otokrat var.
Demokratik ülkelerde ise, olaya “casusluk” damgası vuran yok. Kimsenin aklına da, böyle bir suçlama gelmiyor.
Demokratik ve otokratik rejim arasındaki fark.