19 Mart 2016

“Fenerbahçe sana söylüyorum, Ankara sen anla”

Hakem orada emir kulu, Fenerbahçe’yi Avrupa eliyor...

Bir gazeteci için Almanya Başbakanı Merkel devreye giriyor. Bizimkilere rica ediyor, nafile, ricası geri çevriliyor.

Alman Der Spiegel dergisinin Türkiye muhabiri Hasnain Kazım iki buçuk yıldır Türkiye’de. Der Spiegel haftalık tirajı bir milyonu bulan bir siyasi, kültür dergisi. Kazım her sayısında olmasa bile, dergide oldukça sık Türkiye yazıları yazıyor, haberler ve röportajlar yapıyor.

Yazıları Türkiye gerçekleriyle dolu. Dolayısıyla, bizimkilerle yıldızı barışık değil, zaten barışık olması da şart değil, mesleğini icra eden bir gazeteci.

Kazım geçenlerde bir sürprizle karşılaşıyor:

Türkiye’de görev yapan yabancı gazetecilere tanınan akreditasyonuna son veriliyor, basın kartı süresi uzatılmıyor, yani sen artık Türkiye’de gazetecilik yapamazsın, deniyor.

Dergi yönetimi şaşırıyor, Kazım’ın akreditasyonunu uzatmaya çalışıyor, olmuyor.

Devreye Merkel giriyor, Merkel bizimkilere rica ediyor, hayır, olmuyor.

Böylece Avrupa’nın en saygın ve en yüksek tirajlı dergilerinin başında gelen bir derginin muhabiri yurt dışına çıkartılıyor.

Öyle ki, Kazım ‘tehdit edildiğini” öne sürüyor, korkmaya başlıyor, İstanbul’u terkederken, hava alanına Alman Başkonsolosluğundan bir diplomat geliyor ve onun ailesiyle birlikte uçağa binmesine eşlik ediyor, uçak kalkıncaya kadar hava alanında bekliyor.

Ülkemize bakın siz, korku filmi gibi.

Dergi bu olayı fena halde kınıyor, “bu hoş görülecek bir tavır değildir, basın özgürlüğünün ihlalidir” nitelemesinde bulunarak, bu yönde yayın yapıyor.

Buna benzer olaylar eskiden Saddam’ın Irak’ında, şimdi Esad’ın Suriye’sinde, şimdi Kim Jong Un’un Kuzey Kore’sinde yaşanıyor. Yani, diktatörlüklerde.
 

Başkaları da var
 

Bu tür bir uygulama Türkiye’deki tahammülsüzlüğünün açık örneği. Bizim hal-i pür melalimizi  dünyaya yansıtan bir ayna. Bizdeki demokrasi anlayışını elin oğluna ayrıca anlatmaya hiç gerek yok. Bu uygulamalar kendini yeteri kadar anlatıyor. Ve ilgili, ilgisiz herkese anlatıyor.

Kaldı ki, Hasnain Kazım tek örnek değil.

Son zamanlarda Türkiye’de muhabirlik yapan sekiz yabancı gazetecinin basın kartı uzatılmıyor.

Onlar arasında Alman Frankfurter Allgemeine, Norveç Aftenposten ile yine Alman Die Welt gazetelerinin muhabirleri var.

Çeşitli uluslararası gazeteciler kuruluşları yabancı gazetecilere konulan bu barajı şiddetle eleştiriyor, AKP Hükümetine ağır eleştiriler yöneltiyor.

O gazetecileri Türkiye’den atmak, en başta AKP Hükümetine zarar veriyor. Türkiye’yi nasıl yönettiklerini dünya daha iyi anlıyor.

Ve elbette hepimize zarar veriyor, Tükiye her alanda iyice dışlanan, dünyadan tecrit edilen bir ülke konumuna sürükleniyor.
 

Hakeme kızmak gereksiz
 

Dışlanmanın son örneği, Portekiz’de oynanan, Braga-Fenerbahçe maçı. Portekiz takımı Fenerbahçe’yi 4-1 yenerek eliyor.

Fenerbahçe’yi Braga değil, hakem eliyor.

Aslında hakem de değil, hakem orada emir kulu, Fenerbahçe’yi Avrupa eliyor.

Hırvat hakem İvan Bebek’e bizde herkesten haklı olarak küfürler yağıyor. Futbolun f’sinden biraz anlayan birinin, öyle çok fazla futbol kuralı bilmeye de gerek yok, hakemin o kararlarına isyan etmemesi mümkün değil.

Atılan ilk gol kural dışı, ikinci gol penaltıdan, penaltı penaltı değil, kırmızı kartlar, sarı kartlar havada uçuşuyor. Bazısı doğru, bazısı yanlış. Futbol futbol olmaktan çıkıyor.

Neden böyle? Kötü bir hakem mi? Kötü olduğu için sürekli kural hatası mı yapıyor?  Madem kötü bir hakem, nasıl oluyor da, UEFA uluslararası bir maçta ona görev veriyor? Çaldığı düdüklerin büyük çoğunluğu neden Fenerbahçe aleyhine? Her düdüğü ile neden saç, baş yolduruyor?

Ben Fenerbahçeli değilim. Burada zaten Fenerbahçeli olup olmamak önemli değil. Ortada çok açık bir gerçek var.

Dün bakıyorum Avrupa basınına hakem aleyhine tek satır yok.

Yine benzer biçimde, UEFA sitesinde de, hakemle ilgili bir yorum yok.

Acaba tersi olsa, herhangi bir Avrupa takımı aleyhine bir hakem bu biçimde sürekli aykırı düdükler çalsa, ne olurdu? Ama, İvan Bebek için herkes susuyor,  başta UEFA, çok anlamlı.

Avrupa şunu söylüyor:

“Fenerbahçe sana söylüyorum, Ankara sen anla!”

Hakem İvan Bebek sanki görevli, sanki Braga-Fenerbahçe maçı Ankara’ya yeni bir uyarı için bir fırsat. Türkiye’nin konumunu dünya aleme göstermek için bir sembol.

Türkiye’nin Avrupa’daki yalnızlığının ve bundan sonra, kim bilir hangi süreyle, yalnız kalmaya devam edeceğinin sembolü.

Sen yabancı gazetecilerin basın kartını iptal et, sen yabancı gazetecileri sınır dışına sür, şu son üç, dört yılda yaptıklarını bir düşün, sen daha çoook maç kaybedersin dışarıda.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"