“Yangın mevzuunda siyasete yer olmamalı” diyor.
Doğru, olmamalı!
Tayyip Erdoğan doğru söylediği bu sözün hemen sonrasında tam anlamıyla “siyasete dalıyor”. Kendi söylediği ile taban tabana çelişiyor.
Çelişmesi bir yana, kaldı ki, daha sonra “söyledikleri doğru değil”.
Ne diyor, şunu diyor:
“Devlet olarak bizim görevimiz birinci derecede tarım, orman, hayvancılık, yani bütün ormanların bakımı, ıslahı ve yangınlar olduğu zaman bu yangınların söndürülmesi birinci derecede bizim sorumluluğumuz”.
Buraya kadar makul ancak, ondan sonra gelen cümle vahim ve çok yanlış:
“Ama, yerleşim yerlerindeki yangınların sorumluluğu büyükşehir belediyelerinindir. Antalya Büyükşehir Belediyesi Antalya’da birinci derecede şehir merkezinde bu işin sorumlusudur. Muğla Büyükşehir Belediyesi birinci derecede onun sorumluluğundadır. İzmir, Aydın, Denizli aynı şekilde sorumludur. Onlar acaba ne tür imkan seferber ettiler? Şu an ne yapıyorlar?”
Bakış açısı çok ama çok vahim ve de söylediği çok ama çok yanlış.
Biraz TV haberlerine baksa, ne yaptıklarını sormasına gerek yok. Canlarını dişlerine takmış yangınları söndürmeye çabalıyorlar.
Yasada yok böyle bir şey
Bütün Türkiye “Kemerköy’de santral yanacak mı yanmayacak mı” diye ayağa kalkmış, “başımıza daha neler gelecek” diye karalar bağlarken, Erdoğan yandaş bir kanalda, sanki hiç bir şey yokmuş gibi çok rahat.
Ne ararsan var?
“Olimpiyat muhabbeti de var, başka ülkelerdeki yangınlar da var ve de muhalefetin yönettiği kentlerdeki belediyelere gerçek dışı suçlamalar da var!”
Önce muhalif belediyelere suçlama konusu...
Bir kaç gün önce aynı sözü Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli söylüyor. O da bilmiyor, Erdoğan da.
119 maddeden oluşan 6831 sayılı “Orman Yasası’nın” 69. maddesi şöyle:
‘Orman yangınlarının söndürülmesi sırasında, kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyonu mahallin en büyük mülki amiri sağlar’ deniyor. “Görevli vali ya da kaymakam, belediyelerin adı geçmiyor”.
Orman yangınlarıyla ilgili yasanın hiç bir maddesinde belediyelere verilen tek bir görev yok, belediyelerin b’si yok.
Buna rağmen, Erdoğan muhalif büyükşehir belediyelerini tek tek sayarak, suçluyor ve çok ayıp ediyor, hiç doğru olmayan sözlerle.
Belediyeler nerede sorumlu
Öte yandan...
Kentlerde bir yangın halinde... Bir sokakta, bir evde, bir iş yerinde, herhangi bir kurumda kısaca kentin içinde ama kentin içinde yangın çıktığında.
“Yangını söndürmekle sorumlu olan belediye”.
Ne var ki
Artık uçan kuşun bildiği gerçek şu:
“Dokuz gündür süren yangınlar kentlerde çıkmıyor, ormanlarda çıkıyor, ormanlardan yerleşim yerlerine sıçrıyor, yani devletin söndürmesi gereken alanlarda”.
Sıçradığı anda ve çevresindeki ormanlarda da, belediyeler olağanüstü faaliyet halinde.
Bunu bile bile, belediyeleri suçlamanın anlamı ne?
Kendi söylediğini kendi yapıyor
Muhalif belediyeleri suçlayarak ne yapıyor?
“Yangın mevzuunda siyaset yapıyor!”
Diyor ya, “yangın mevzuunda siyaset olmaz” diye.
Olmaz diyor ama alasını yapıyor?
Hatta, onunla da yetinmiyor:
“Türkiye’de muhalefetin terörü esiyor. Yalan terörü var Türkiye’de. Bu işi muhalefet yapıyor”.
Gerçeklerden bu kadar kopuk.
Ya da...
Hepimizin gözünün içine baka baka, bildiği halde, gerçek dışı sözler söylemek.
Böyle ülke yönetilmez.
Bu ülkeye böyle barış gelmez.
Ülke çok ama çok ağır sorunlarla boğuşurken, bu tavırla sorunların üstesinden gelinmez.
Bir örnek de Somali
Halk arasında bir söz vardır ya...
“Ayranı yok içmeye, atla gider...”
Tam o durum.
Hazine tamtakır, tek bir dolara kurşun sıkıyor.
Zaten Erdoğan da, “tulumbada su bitti” diyerek, kendi yol açtığı bu vahim tabloyu itiraf ediyor. Para yok, yangın söndürme uçağına para bulamıyor ama ‘itibardan tasarruf olmaz’ gibi, yine gerçek dışı bir bakışla.
Sözde “itibar gösterisiyle” ya da artık ne ise, anlayan beri gelsin.
“Somali’ye otuz milyon dolar hibe ediyor”.
Kimin parasını, kime hibe ediyor?
Bu karar nerede alınıyor?
Bu kararı alırken, kime soruyor?
“Alınan tek bir doğru karar, atılan tek bir doğru adım yok”.