08 Haziran 2021

Erdoğan'ın yemini var: Cumhuriyet'in şan ve şerefini korumak

Ortaya atılan iddialar, devletin saygınlığını, "şan ve şerefini" zedelemiyor mu?.. Zedelediği için "korumak" gerekmiyor mu?.. "Korumak" en başta Erdoğan'ın görevi değil mi?..

"Üslubu bir Cumhurbaşkanına yakışmıyor!.."

"Yakışmadığı" konusu Alman basınında o kadar çok vurgulanıyor ve öylesine eleştiriliyor ki, sonunda Almanya'nın 9. Cumhurbaşkanı Horst Köhler istifa etmek zorunda kalıyor.

Köhler'i istifaya götüren o sözler ne?..

Günümüz Türkiye'sinde komik ötesi!..

Köhler Afganistan'a sürpriz bir ziyarette bulunuyor. Dönüşte bir Alman radyosuna verdiği demeçte:

"Bizim kadar büyük, böylesine güçlü bir dış ticaret hacmi bulunan bir ülkenin, çıkarlarını koruyabilmesi için gerekirse, askeri güç göndermesi şarttır."

Almanya'nın Afganistan'a asker göndermesini bu sözlerle savunuyor. Alman basını ve siyasetçileri Köhler'i "emperyalist zihniyete sahip olmakla" suçluyor.

Sonunda Köhler basın toplantısı düzenliyor ve:

"Benim Afganistan konusundaki ifadelerime yönelik eleştiriler, Cumhurbaşkanlığı makamını zedelemekte, o makamın hak ettiği saygıyı yok etmektedir. Onun için istifa ediyorum."

Borç aldı, yalan söyledi

Almanya'da Aşağı Saksonya Eyaletinde Başbakan iken, zengin bir iş adamının eşinden düşük faizle 500 yüz bin Euro borç alıyor.

Christian Wulff daha sonra Almanya Cumhurbaşkanı seçiliyor.

"Das Bild" gazetesi Wulff'un borç aldığını manşetine taşıyor. Wulff'a sorulduğunda, o önce "bu haber yalan" diye çok sert bir çıkış yapıyor. Hatta, Bild'in Genel Yayın Yönetmenine öfkeli mesajlar bırakıyor.

Genel Yönetmen Kai Diekmann o mesajları da, yayınlıyor.

Konu araştırılınca, "Wulff'un yalan söylediği ve gerçekten borç aldığı" ortaya çıkıyor, bunun üzerine o da, "Cumhurbaşkanlığından istifa etmek" zorunda kalıyor.

Biri "Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığını korumak" için, diğeri "yalan söylediği" için istifa ediyor.

Sedat Peker'in iddiaları

Almanya'da en yüksek düzeydeki bu istifalar, "medya ve kamuoyu baskısı" sonucunda gerçekleşiyor.

Burada son haftalarda "Bir Sedat Peker fırtınası" esiyor.

Peker Tayyip Erdoğan ile ilgili hiçbir iddia ortaya atmıyor. Ancak...

"İçişleri Bakanı Süleyman Soylu" başta olmak üzere, pek çok kişi Peker'in hedefinde.

"Binali Yıldırım'ın oğlu ile Mehmet Ağar'ın oğluna" dönük iddialar ortaya atıyor. Evet, sadece "iddia".

Maksatlı da olabilir, bütünüyle yanlış da olabilir ancak, öyle ciddi iddialar ki, "araştırılmak" üzere harekete geçilmesi gerekmez mi?..

"Tayyip Erdoğan'ın Devlet Denetleme Kurulunu görevlendirmesi gerekmez mi?..

Ya da Cumhuriyet savcılarının?.."

Erdoğan ve Adalet Bakanlığı neden harekete geçmiyor?..

Sezgin Baran'ın oteli

Peker'in iddiaları arasında Sezgin Baran Korkmaz adında bir iş adamından söz ediliyor. Korkmaz uluslararası para aklama suçlamasıyla aranıyor ve mallarına el konuyor. Aralık 2020'de Türkiye'den kaçıyor.

Peker, Korkmaz'ın kaçmasından dolayı, yine Süleyman Soylu'yu sorumlu tutan iddialar ortaya atıyor.

Ayrıca...

Peker, Korkmaz'ın otelinde "bazı yargıçların, bazı savcıların ve bazı gazetecilerin para vermeden kaldıklarını" öne sürüyor.

"1-Bu durumda Adalet Bakanlığı ve HSK'nın harekete geçerek, o yargıç ve savcıların gerçekten o otelde para vermeden kalıp kalmadıklarını araştırması gerekmez mi?..

2-Bir yargıç ya da savcı, önüne, otelinde bedava kaldığı bir iş adamının bir dosyası gelse, tarafsız karar verebilir mi?.."

Zaman zaman büyük laflar eden ve o lafları hiçbir işe yaramayan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Bakanlığı döneminde bir kerecik olsun, tek bir kerecik, adalete, hakka ve elbette yasalara uygun adım atarak, bu iddiaların üzerine gidemez mi?..

Gidemez!..

Çünkü "memur - Bakan" statüsünde!..

O statüyü kıramaz mı?..

Kırsa, o koltukta oturabilir mi?..

Ve bir gazeteci

Peker'in iddiaları arasında bir gazetecinin de adı geçiyor, fotoğraflarıyla birlikte. HABERTÜRK TV'de program ve haber sunuculuğu yapan Veyis Ateş'e dönük iddialar.

O iddialara karşı, Veyis Ateş'in açıklama yapması gerekmez mi?.. Aynı TV kanalında çalışan Fatih Altaylı onu dün açıklama yapmaya çağırıyor.

Açıklama yapması "gazeteciliğin etik kuralı" açısından şarttır. Çünkü:

"Otelinde bedava kaldı ise, otel sahibi o iş adamıyla ilgili, önüne olumsuz bir haber geldiğinde, o haberi tarafsız biçimde yayımlayabilir mi?.. Ya da olumlu bir haber geldiğinde, o habere, gereğinden fazla değer vererek, yayınlamak istemez mi?..

Bunların ötesinde, otelde bedava kalmak, gazetecilik etiği ile bağdaşır mı?.."

Açıklama yapmaz ise ki yapacaktır diye düşünüyorum, bundan sonra haber sunarken, kamuoyu o haberlerin inandırıcılığını her seferinde test etmez mi?..

İnandırıcılığı kaybolursa, istifa etmesi gerekmez mi?..

Hangi iddianın üzerine girildi

Kaç haftadır bütün Türkiye, Peker'in iddialarıyla ilgili "Tayyip Erdoğan'ın ve savcıların harekete geçmesini" bekliyor.

Ancak, hiç ses yok!..

19 yıllık AKP iktidarı döneminde hangi yolsuzluk iddiasının üzerine gidiliyor?..

Hangi iddia araştırılıyor?..

Sıfır.

Son örneklerden biri "Ruhsar Pekcan dosyası" ki, hayli kabarık ama, Meclis'te soruşturma komisyonu kurulması AKP ve MHP oylarıyla geri çevriliyor.

Peker'in iddiaları ise, pek çok kişiyi hedef alıyor. Hedefteki o isimler bir zamanlar ve halen önemli görevlerde bulunmuş ve bulunan kişiler.

Bir cümleyle koltuk gidiyor

Aslında, bu kadar iddia karşısında hiç kimsenin kılını kıpırdatmaması, herkesin konumunu koruması "demokrasi konusu, zihniyet konusu, etik konusu".

Almanya'da bir cümle sarfetti diye bir Cumhurbaşkanı istifa ediyor ya da bir diğer Cumhurbaşkanı yalan söylediği için koltuğunu bırakmak zorunda kalıyor.

"Devletin saygınlığını korumak" adına.

Burada kendisiyle ilgisi olmadığı halde...

"Ve fakat devletin işleyişinden sorumlu olan Tayyip Erdoğan bu iddialara karşı hiçbir adım atmıyor.

Görevini yerine getirmiyor".

Oysa, yemini var, o yeminin bir yerinde:

"Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak" diye bir bölüm var.

Ortaya atılan iddialar, devletin saygınlığını, "şan ve şerefini" zedelemiyor mu?..

Zedelediği için "korumak" gerekmiyor mu?..

"Korumak" en başta Erdoğan'ın görevi değil mi?..

Yazarın Diğer Yazıları

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

“An itibarıyla” geri çekildi: Uçuk kaçık etki ajanlığı

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken... “Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar

"
"