30 Nisan 2022

Erdoğan'a rağmen, "o iş bitmedi!.." AİHM sözleşmesi geçerli

Başta Türmen ve pek çok hukukçunun belirttiği gibi: "AİHM açısından o iş bitmedi!.."

"Kuruluş bildirgesinde Cumhurbaşkanına hukuk danışmanlığı yapan Mehmet Uçum'un da yer aldığını hayretle gördüm." (Gencay Gürsoy, Bir Hayat, Üç Dönem, Anılar Tanıklıklar, s.396).

23 Haziran 1990...

O günlerde yeni bir sosyalist parti olarak "Sosyalist Birlik Partisi" kuruluşunun çalışmaları yürütülüyor.

Kuruluşa giden yolda "Sosyalist Birlik Partisi Hazırlık Kurultayı" var. Kurultay için bir bildirge kaleme alınıyor. O bildirgede dönemin anlı şanlı solcularının imzaları var.

Bir de, kimin imzası var?..

"Sosyalist Birlik Partisi'nin kuruluş bildirgesinde imzası olanların listesini yeniden gözden geçirirken, Tayyip Erdoğan'ın sarayında ona hukuk danışmanlığı yapan Mehmet Uçum'un da yer aldığını hayretle gördüm." (Gencay Gürsoy, aynı yerde).

Mehmet Uçum ve Sosyalist Birlik Partisi!..

Solun ve pek çok sivil toplum hareketinin içinde yer almış, değerli arkadaşım nöroloji profesörü Gencay Gürsoy'un anılarını nefes kesen bir roman gibi okurken, yukarıda aktardığım satırlar elbette ilgimi çekiyor.

Ama, bunu neden şimdi aktarıyorum?..

Barış Pehlivan'ın iddiası

Mehmet Uçum şu anda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili.

Barış Pehlivan 24 Şubat 2022 tarihli Cumhuriyet'teki yazısında ortaya bir iddia atıyor:

"Osman Kavala ve Gezi konusunda ceza verilmesini en çok isteyen isim Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili Mehmet Uçum.

Deniyor ki, Kavala toplantılarında aksi görüşlere rağmen, Erdoğan'ın sözünü dinlediği kişi de o."

Çarpıcı bir iddia. Uçum'un Erdoğan üzerindeki etkisinin dışında, bir yargı sürecinin siyasi bir kurumda ele alınması, hatta muhtemel bir karar üzerinde tartışılması!..

İnsana, 'Kavala'nın kaderi demek Saray'daki bir toplantıya kadar uzanıyor' dedirten bir iddia.

Uçum'un itirazı

Barış Pehlivan'ın iddiasını Mehmet Uçum attığı bir tweet ile yalanlıyor:

"Türkiye güçlü bir demokrasiye ve hukuk düzenine sahiptir. Yargısı tarafsız ve bağımsızdır. Her kurumun ve kişinin görevini hukuk belirlemiştir. Bugünün Türkiye'sinde gizli kadro yönetimi olmaz. Kendi çarpık özlemlerinizi bizlerin gerçeği gibi sunmayın. Kimseyi kandıramazsınız."

Elbette karşılık veriyor, kendi açısından Türkiye'deki demokrasi ve hukuk düzenini hatta 'güçlü' diye bile tanımlıyor. Hatta 'yargıyı tarafsız ve bağımsız' diye bile niteliyor.

Öyle bir değişim ki

Neden şimdi Mehmet Uçum?..

Gencay Gürsoy'a göre, Mehmet Uçum 1990'larda sosyalist bir partinin kuruluş bildirgesine imza atacak ölçüde "sıkı solculardan biri!.."

Ancak şimdi bulunduğu konumun "sıkı solculukla" uzak yakın ilgisi yok, elbette kendi tercihi!.. Yine de, çok dikkat çekici, çok çarpıcı.

Öyle bir "değişim" ki, 180 derece ters bir konumda ve hukuk danışmanı olarak en üst basamaklarda.

Aynı soruya dönelim:

Neden şimdi Mehmet Uçum?..

Erdoğan ve Kavala

Osman Kavala ile birlikte yedi değerli insanımıza reva görülen cezalar AKP ve MHP dışında bütün siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, diğer ülkeler ve tarafsız hukukçular indinde hiçbir biçimde kabul edilemez bulunurken...

Erdoğan bir değerlendirme yapıyor:

"Bunlar uluslarası hukuku da bilmiyorlar. Artık AİHM'lik iş kalmadı. Bitti o iş. Neden bitti?.. Çünkü burada hüküm giydi. Hüküm giydiği için bu işin AİHM'le artık alakası yok. AİHM alacak, bakacak, ama hüküm giydi diyecek, bu işi artık masadan kaldıracak."

Erdoğan'a göre, Osman Kavala son karardan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidemeyecek.

Baştan sona yanlış, zerre kadar doğruluk payı yok, zerre kadar!..

Ya yine bir algı operasyonu ve kendi oluşturduğu yargının arkasında durduğunu gösteren bir işaret...

Ya da...

"Yanlış bilgilendirme!.."

En etkili isim Türmen'den

AİHM konusunda Türkiye'de en yetkin isimlerin başında, AİHM'de yıllarca yargıçlık yapmış Rıza Türmen geliyor.

AİHM'in daha önce Kavala'nın derhal serbest bırakılmasını öngören kararını Türkiye'nin uygulamadığını da hatırlatan Türmen, cezaların yağdığı son kararı ve Erdoğan'ın sözünü analiz ederken:

"AİHM açısından şartlar şimdi de geçerli. Hürriyetinden yoksun olma durumu var. Tutuklu mu, hükümlü mü olduğu AİHM için hiç fark etmez. Dosyayı karara bağlayacaktır.

Daha önce AİHM derhal tahliye kararı verdi, şimdi Türkiye'nin o kararı uygulamadığına hükmedecektir. Türkiye o kararı uygulamak zorundadır. Yorumlanacak bir tarafı yok."

 Erdoğan'ın 'hükümlü, artık o iş bitti' demesinin arkasında, Kavala'nın tahliye kararının uygulanması için AİHM tarafından Türkiye'ye verilen süre var. O süre 11 Mayıs'ta sona eriyor.

Türkiye davayı o nedenle 11 Mayıs öncesinde sonuçlandırıyor, hüküm vererek, Kavala'nın AİHM yolununun önünü kesmek istiyor.

Oysa, bütünüyle yanlış!.. Başta Türmen ve pek çok hukukçunun belirttiği gibi:

"AİHM açısından o iş bitmedi!.."

Erdoğan ve hukukçular

Mehmet Uçum dahil, Erdoğan'ın yanında bulunan "hukukçular" bunu bilmiyor mu?..

Bilmiyorlarsa, Türkiye adına büyük ayıp ve eksiklik. Erdoğan diyor ya, 'bunlar uluslararası hukuku bilmiyor', öyle bir durumda kimin bilmediği ortada. Dolayısıyla, Erdoğan'ı "yanlış bilgilendiriyorlar."

Yok hayır, bildikleri halde, Erdoğan "uluslararası hukuka ters", hukukla bağdaşmayan bir açıklama yapıyorsa, o zaman bu sözler hukukçulara rağmen, Erdoğan'ın kişisel iradesini yansıtıyor.

"Bütünüyle siyasi, algı operasyonu, karara imza atan yargıçlara destek vermekten" öteye gitmiyor.

Yargı ve siyaset iç içe girince, siyaset hatta yargının önüne geçince, bu tür "hukuk komedyaları" kaçınılmaz hale geliyor.

Kısaca ve öz olarak yeniden vurgulamak gerek:

"O iş bitmedi."

Şöyle bir paradigma, diyelim ki:

"Solcular hukuktan daha çok anlıyor Türkiye'de."

"Eski solcu" olduğuna göre, Mehmet Uçum'un da 'o işin bitmediğini' bildiğini farz ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim yasağı 1 Mayıs yasağı değil!..

31 Mart seçimlerini genel olarak kaybetmenin hazımsızlığı var, derin yoksulluk ve ekonomik krizin hırçınlığı var, İktidarın sallandığı korkusu var...

"Hava kurşun gibi ağır", "demokratik ve sivil anayasa" mı!..

Sıkıyönetim ve OHAL'i andıran türde, 1 Mayıs'ın bir gün öncesinden her yer polis kaynarken... Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken... Bir de demezler mi: "Demokratik ve sivil anayasa yapacağız!.."

“Yeni Anayasa” tam da bu hafta, öyle mi?

“Demagoji?” Türk Dil Kurumu’na göre “laf cambazlığı” demek. İlgisiz konuları birbiriyle bağdaştırmak, sapla samanı karıştırmak anlamında