Bu yıl haziran bittiğinde, dünya eskisi gibi olmayacak.
Çok sıcak geçmeye aday bir haziran bekliyor dünyayı ve bizi. Hayır, iklim anlamında değil, çok başka anlamlarda.
Kafamızı kuma gömmeye çalışan, dünyayı kendi eksenine çekme peşindeki AKP yönetimi, bizlere aslında en büyük kötülüklerden birini de, bu alanda yaşatıyor.
Sabahtan akşama kadar konuşan, her konuda fikri olan, herkese talkım veren bir Tayyip Erdoğan ile birlikte, Türkiye dünyadan kopukluğun en yoğun yıllarını geçiriyor. Kendi içine kapanmış, sorunları birbirine dolanmış, bunaltıcı bir baskı ve cehaletle, saçma sapan işlerle çağından hızla uzaklaşan bir ülke dünyada ne olup bittiğinin farkında değil.
Ancak, herhangi bir alanda, herhangi bir sonuçla karşılaşıldığında, “aaa, neden oldu” şaşkınlığı içinde çırpınan bir ülke.
Oysa, bugünden başlayarak, dünya ve Avrupa siyasette ve ekonomide dengeleri ciddi ölçüde değiştirebilecek kararlara gebe.
Ki, o kararlar aynı zamanda bizi de etkileyecek.
Bugün Viyana: Opec
OPEC, Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği, dünyadaki petrol tröstü, bugün merkezi Viyana’da toplanıyor.
Dünyada petrol fiyatlarının tırmanmasıyla, aldığı her fiyat kararıyla, 1970’lerde ve 80’lerde dünya ekonomilerine damgasını vuran OPEC bugün yine tarihsel bir toplantıda bir araya geliyor.
Yıllar ve yıllar boyu onca toplantı yapmış olmasına rağmen, bugüne kadar yaptığı hiç bir toplantının ayıntıları dışarıya sızmıyor. Tam bir kast sistemi.
OPEC bugün yine petrol üretimini kısmak için bir araya geliyor.
Bunun anlamı, petrol fiyatları dünyada yeniden tırmanışa geçecek, demek. Tıpkı, 1970’ler ve 80’ler gibi.
Bu yılın başında 30 doların altına kadar düşen ham petrol fiyatları şu anda 50 doları görmüş bulunuyor. Vaktiyle 120, 130 dolarlara fırlayan petrol fiyatlarını hatırlayan OPEC ülkeleri o günlerin ve o karların özlemi içinde.
Petrol fiyatlarının artması en başta petrol ithal eden ülkeleri etkiliyor, Türkiye de onlardan biri. Petrol alımına daha çok para ödeyeceğiz, dış ticaret açığı daha çok artacak, ayrıca yurt içinde enflasyon yükselecek.
Bugün Viyana: Avrupa Merkez Bankası
Bugün yine Viyana’da Avrupa Merkez Bankası toplantısı var.
Uzun süredir faizleri düşük tutan, yükselmesini önleyen Avrupa Merkez Bankası bugün vereceği kararla faizleri yükseltebilir.
O yükseliş Avrupa’daki bütün para birimlerini etkiler. Yatırımları ve işsizliği etkiler. Firmaları ve ülkeleri etkiler.
Bu etkiler Türkiye’deki borsalara ve genel anlamda ekonomiye yansır.
14-15 Haziran: FED
FED, Amerikan Merkez Bankası 14-15 Haziran tarihlerinde toplanıyor. Yeni faiz kararını açıklamak üzere.
Dünya borsaları ve para birimleri bu toplantıda alınacak kararı bekliyor. Finans sektöründe yapılan bir ankete göre, firmaların yüzde 34’ü “faizlerin arttırılacağı” tahmininde bulunuyor. Doların faizi artarsa:
- Dolar dünyanın her yerinde, diğer ülkelerin para birimlerine göre yükselir.
- Dünyanın her yerinde borsalar düşer. Firmalar zarara uğrar.
- Dolarla borçlanmış ülkeler ve firmaların borç yükü artar.
Türkiye de bu artıştan etkilenir. Türk Lirası dolar karşısında değer kaybeder, kritik eşik 3 lirayı aşar.
Türkiye’nin dış borç yükü artar.
Dünyadaki bütün hükümetler ve firmalar FED’in kararını bekliyor. Doların dünyadaki egemenliğinin kırılamayan sonucu.
23 Haziran: Londra
İngiltere 23 Haziran’da sandık başına gidiyor.
İngiltere’de 23 Haziran’da referandum var, İngiltere AB üyeliğinden çıksın mı, çıkmasın mı, oylaması.
Şu andaki anketlere göre, durum başa baş. Halkın yüzde 45’i çıkmaktan, yüzde 45’i AB’de kalmaktan yana. Kararsız kitle yüzde 10. Sonucu kararsızlar belirleyecek.
İngiliz Halkı çıkma yönünde bir karar alırsa:
- Avrupa’da siyasi hatlar değişebilir, altmış yıldır bir olan ve adım adım bugünlere gelen Avrupa Birliği çatırdama seslerine sahne olur.
- Londra Avrupa’nın finans merkezi. Finans merkezi kendine yeni bir yer arayışına girebilir. Avrupa sermayesi Londra’dan kaçabilir.
- İngiltere ile iş yapan firmalar olumsuz etkilenir.
- AB’den ayrılmanın faturası İngiltere’ye dört yılda 130 milyar Avro’ya mal olabilir. İngiltere’de bir milyon kişi işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Bunun bütün Avrupa’yı siyasi ve ekonomik açıdan etkileyeceği ortada.
26 Haziran: İspanya
26 Haziran’da İspanya’da genel seçimler var.
İktidardaki muhafazakar Halk Partisi şu anda yüzde 30’un biraz altında görünüyor.
Ama, mesele Halk Partisi değil, mesele PODEMOS, sol parti, demokratik sosyalizme inanan, tıpkı Yunanistan’da Syriza gibi, tabuları kıran hareket.
Kurucularıyla, lideriyle, siyasi tutumu ile sıra dışı bir parti olan PODEMOS, İspanyolca “yapabiliriz” anlamını taşıyor. 2014’de girdiği ilk yerel seçimde İspanya’da siyasi dengeleri değiştiren PODEMOS, her yerde yıllanmış tahtları sarsıyor.
Şimdi de, Yeşiller ve komünistler ile birlikte oluşturduğu “Sol İttifak” iktidarı zorluyor.
Kazanırsa, Avrupa’ya ikinci bir Yunanistan geliyor, Syriza ile birlikte, yine sıra dışı bir iktidar.
Klasik politikalarla bu insanları zaptetmek Avrupa’nın değişime direnen ülkeleri için zor.
Kaldı ki, Avrupa’nın dördüncü büyük ekonomisine sahip İspanya’da işsizlik oranı olağanüstü, yüzde 20.1 gibi çıldırtan bir rakam. Yani, İspanya Halkının PODEMOS öncülüğündeki Sol İttifaka yeşil ışık yakması mümkün gibi.
Haziran sonunu bekle
Sen daha uğraş.
Türkiye iç savaşın cenderesinde onca insanını toprağa versin, şu kadar il ve ilçe harabeye dönsün, Kürt milletvekillerini hapse atmak için dokunulmazlıkları kalksın, yüksek yargı başkaları çay toplasın, Diyanet İşleri Başkanı “hicri takvime geçelim” fetvasıyla, iktidara uyumlu, çağa sırtını dönsün, MHP’de kongre 19 Haziran mı, 10 Temmuz mu diye çalkalansın, bir “paralel” furyasıyla, insanlar ve şirketlerin hayatları kararsın, üç çocuk, dört çocuk edebiyatıyla, ekonomik kurallara ters laflar havada dolaşsın, gösterişli törenler, bilmem ne açılışlar, temel atmalar, bitmek bilmeyen nutuklar...
Yukarıda özetlediğim olaylar ve kararlar sonrasında, haziran ayı bittiğinde, görürüm ben senin nutuklarını.