19 Temmuz 2017

Dünyanın on yedinci ekonomisinde yağmur

Bugün İstanbul'da insanlar havada kara bulutları gördüğü anda, “eyvah, şimdi ne olacak” telaşıyla kara kara düşünüyor

“Küçük, muttarid, muhteriz darbeler

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz

Olur dembedem nevha-ger, nağme-saz

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz”.

Günümüz Türkçesiyle:

“Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar

Kafeslerde, camlarda titreşerek

Durmadan türkü söyler, ağıt yakar

Kafeslerde, camlarda titreşerek”.

Ve son mısrada:

“Küçük, pür heves, gevherin katreler”.

Günümüz Tükçesiyle:

“Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar”.

Tevfik Fikret’in 1897de yazdığı  “Yağmur” şiirinden bazı bölümler.

Dün İstanbul...

Tevfik Fikret’in romantizminden eser yok. Ne “inci gibi damlalar”, ne “küçük vuruşlar”, ne “camlarda titremeler”, tam tersine İstanbul dün azgın bir yağmura teslim oluyor.

Edebiyat ayrı ancak, yüz yirmi yıl önce İstanbul’da yağan yağmur, bir şaire böylesine romantik duygu aşılıyor, bugün ise, tam bir felakete yol açıyor.

1897... 2017...

Geldiğimiz yer burası.

İstanbul dün

 

Dünyanın her yerinde sel, fırtına, kasırga ya da tam tersi kuraklık gibi, doğal afetler almış başını gidiyor. Bundan Türkiye de nasibini alıyor.

Ama, dünyada sadece az gelişmiş ülkelerde metroları sular basıyor, insanlar caddelerde yüzer hale geliyor. Dün İstanbul’daki gibi.

Çünkü, İstanbul’da altyapı bu felaketleri hafifletecek nitelikten yoksun.

Kaldı ki, olağanüstü rant hırsı, ne orman bırakıyor, ne gölet, ne yeşil alan.

Sel adım adım gelen doğal felaketin öncüsü. Dün İstanbul gibi.

Galiba yedi, sekiz yıl önce İstanbul yine böyle bir sele teslim oluyor, dereler taşıyor, yaklaşık otuz kişi hayatını kaybediyor.

O tarihte “derelerin intikamından” söz ediliyor, yani derelere inşaat yok.

Gidin bakın bakalım, derelere inşaat var mı, yok mu, hem de o taşan ve can alan derelerde oteller, binalar v.s.

Dün aynı derelerde biriken sular yolları kapatıyor.

Bir kent ancak bu ölçüde sömürülür.

Türkiye dünyanın on yedinci ekonomisi... Ama, bir yağmurda otoyolları, caddeleri, viyadükleri, alt geçitleri geçit vermiyor.

“On yedinci ekonomi”, makyaj iyi de, bir yağmurda dökülüveriyor.

 

İklim Merkezi

 

Dünyadaki iklim değişikliklerini ve bunun sonuçlarını izleyen “Climate Center” (İklim Merkezi) on beş gün önce bir araştırma yayınlıyor.

“İklim değişiklikleri dünyadaki kentleri nasıl değiştirecek” başlığı ile yayınlanan araştırma, sera gazı emisyonları azaltılmaz ise, 2100 yılında kentlerin sıcaklarının nasıl etkileneceğini gösteriyor. O çalışmaya göre:

“Dünya genelinde yaz ayları artık daha sıcak geçiyor. Karbon emisyonları artmaya devam ederse, sıcaklık daha şiddetli artmaya devam edecek. Kentler_ yakınlarındaki kırsal alanlardan 7, 8 derece daha yüksek değerlere ulaşabiliyor. Bu da ölümcül sonuçlar doğurabilir.

Kentler daha sıcak olacağından aşırı sıcak hava olayları yan sıra iklim afetleri daha sık görülecek”.

İşte, dün İstanbul... Gök gürültüleri ve şimşekler arasında yağan yağmur, çalışmada belirtilen “iklim afetlerine” bir örnek.

Aynı çalışmaya göre:

“Gaz emisyonu böyle devam ederse, dünya 2100 yılında 4.2 derece daha sıcak olacak. Örneğin, İstanbul bugünkü Kahire gibi sıcak ve bunaltıcı olacak”.

 

Paris Anlaşması

 

Ünlü bir “Paris Anlaşması” var. “İklim Değişikliği İle Mücadele Anlaşması”.

Dünyada en çok gaz salınımına yol açan bir kaç ülkeden biri olan Amerika bu anlaşmaya katılmıyor. Başkan Trump’ın insanı nefret ettiren numaralarından biri.

Neden katılmıyor? Kendi ifadesiyle:

“İklim değişikliği ile mücadele Amerikan sermayesine zarar veriyor”.

Yani, Amerikan sermayesinin refahı için insanlar sıcaktan ve doğal afetten ölsünler, ne gam!..

 

Ah Tevfik Fikret

 

“Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...

(...)

Küçük, pür heves, gevherin katreler”.

“Küçük, tek düze, ürkek vuruşlar... İstek dolu, inci gibi damlalar...”

Bir yağmur bir şaire şiir yazacak kadar ilham aşılıyor, bugün bir yağmur aynı kente felaket yağdırıyor.

Hangi “ürkek vuruş”, hangi “inci gibi damlalar”?..

Bugün İstanbul'da insanlar havada kara bulutları gördüğü anda, “eyvah, şimdi ne olacak” telaşıyla kara kara düşünüyor.

Ne de olsa, “dünyanın on yedinci ekonomisinde” yaşıyoruz. 

Yazarın Diğer Yazıları

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

"
"