09 Nisan 2016

Dört örnek, bir de Ensarioğlu, işte fotoğraf

Rejim çatır çatır çöküyor. Çöküşü simgeleyen sözler, hiç beklenmeyen birinden geliyor...

Dayak öyle böyle değil, dört beş kişi tarafından darp edilen MHP’li belediye meclis üyesi beyin sarsıntısı geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor.

Trabzon’un Yomra ilçesi. MHP’li belediye meclis üyesi AKP’li belediye başkanı hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Belediye başkanının aile şirketlerine haksız kazanç sağladığı, imar planlarına aykırı davrandığı ve başka yolsuzluk iddialarını içeren suç duyurusu.

Sadece savcılığa değil, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına da başvuruyor.

Suç duyurusundan kısa süre sonra arabasına binerken dört, beş kişi onu çeviriyor ve fena halde döverek hastanelik ediyor.

Acaba dövenler kim, neyin nesi?

AKP açıklama yapıyor, “olayı tahkik ediyoruz.”
 

Kütahya'da okul
 

Yomra’dan Kütahya’ya gidiyoruz. Kütahya’da Dumlupınar İlköğretim Okulunda çocukları okuyan ailelerin telefonlara bir mesaj düşüyor:

“AKP merkez ilçe başkanlığı Valilik oluruyla velilerimize eğitim, öğretim içerikli bir toplantı yapacaktır.”

Bir siyasi parti ilk okulda okuyan çocukların ailelerine hangi gerekçe ile nasıl bir eğitim ve öğretim programı vermek üzere toplantı yapabiliyor? Üstelik, “Valiliğin izniyle.”

Parti-devlet ilişkisinin kendi çapında bir örneği. Valilik nasıl izin veriyor, AKP ilçe başkanlığı o okulda ne arıyor?
 

157 bin kişi
 

Kütahya’dan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na gidiyoruz. Bu bakanlığın bütçesinden 157 bin kişi iş bulamadığı ve yoksulluk sınırı altında bulundukları gerekçesiyle ücret alıyor.

Alsın, helal olsun, olsun da, o 157 bin kişi için hangi ölçüler uygulanıyor? Türkiye’de bunca işsiz ve yoksulluk sınırı altında yaşayan yüz binlerce insan varken, o 157 bin kişi nasıl seçiliyor?
 

Ensarioğlu ile Kuzu
 

On dört yıllık AKP iktidarını özetleyen bir ifade. Özetlediği ölçüde vahim.

Son on yılda Türkiye’de binlerce örnekten kendi çapında küçük üç örnek.  Ama, o üç örnek, AKP’nin Türkiye’yi nasıl yönettiğinin aynası.

Kabadayılık, partizanlık, yolsuzluk iddiaları almış başını gidiyor. Kimse de, hesap soramıyor, sormaya kalkan hastanelik oluyor.

AKP’li Burhan Kuzu’nun dediği gibi, “oğlan bizim, kız bizim, neden denetleyelim.”

Çok daha net ifade Galip Ensarioğlu’na ait:

“Parlamenter sistem bizim işimize gelir. Yargı da bizde, yasama da bizde, yürütme de bizde. Bizim yani Meclis’in AKP Hükümetini denetlemek gibi bir şeyi olabilir mi?”

On dört yıllık AKP iktidarını özetleyen bir ifade. Özetlediği ölçüde vahim.

Ben Ensarioğlu ile bir kez bir TV programında beraber oldum. Bende bıraktığı izlenim, sakin, olgun, ne söylediğini bilen, pek çok AKP’liye göre, diyalog kurulabilen biri.
 

İstediği gibi at oynatmak
 

Bu sözlerini bilerek söylüyor, sonradan düzeltme ihtiyacı hissetmediği gibi, “yanlışlıkla ağzımdan kaçırmadım” diye açıklıyor. O sözlerin anlamı şu:

AKP bu ülkede istediği gibi at oynatıyor. Kimse de, onu denetlemiyor. Yaptıklarının sınırı yok.

Aktardığım üç küçük örnek, bu sözlerin kanıtı.

Örneğin, bir CHP, MHP ya da HDP’li belediye başkanı için bu tür bir suç duyurusu yapılsa, o başkan anında görevden alınır ve aleyhine dava açılırdı. Şimdi “oğlan bizim, kız bizim”.

Rejim çatır çatır çöküyor. Çöküşü simgeleyen sözler, hiç beklenmeyen birinden geliyor, Ensarioğlu'ndan.

Ya da bir muhalefet partisi bir okulda benzer toplantı yapsa, validen başlayarak, okul müdürüne kadar herkes çoktan görevden alınır, bin türlü nutukla, ardından dava açılırdı.

Ensarioğlu’nun sözleri “parti-devletin” itirafı. Astığı astık, kestiği kestik, hiç bir denetim mekanizması da işlemiyor.

Siyasi tarihimizde buna benzer bir söz yok, çünkü siyasi tarihimizde son on dört yılda yaşadığımız rejime benzer bir rejim yok.

Siyasi tarihimizde otoriter özlemler olsa bile, bu ölçüde net ve keskin itiraf hiç bir zaman yok. Bu sözler  Türkiye’nin doksan yıllık DNA’sının tepeden tırnağa bozulduğunun aynası.

İlerde bu dönemi yazacak olan tarihçiler ve siyasi bilimciler, bu sözü mutlaka baş köşeye koyacak.
 

AKP'ye nazire bir MHP
 

Dönem öyle ki, bir muhalefet partisi olan MHP de, AKP’ye nazire, hızla benzer adetler ediniyor.

Mahkeme MHP kongresinin olağanüstü toplanması için karar veriyor, Devlet Bahçeli “mahkemeye saygılıyız, ama olağanüstü kongre yok”  diyor. AKP’ye benzer bir ağız.

AKP’den farkı, mahkemeye saygılı olduğunu söylüyor, AKP “mahkemeye saygı duymuyorum ve uymuyorum” diyor. Sonuç aynı kapıya çıkıyor. Olağanüstü tehlikeli.

Mahkeme kararlarının hiçe sayıldığı bir Türkiye’deyiz. Karar işimize gelirse, uyguluyoruz, gelmez ise, kim dinler mahkemeyi.

Yomra, Kütahya ve Aile Bakanlığı üç örnek, mahkeme kararına MHP Genel Merkezinin tavrı dördüncü örnek, bir de Ensarioğlu, işte karşımızda büyük fotoğraf.

Rejim çatır çatır çöküyor. Çöküşü simgeleyen sözler, hiç beklenmeyen birinden geliyor, AKP’li bir milletvekilinden, Ensarioğlu’ndan.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"