29 Kasım 2022

"Demokrasi zamanı" = Enkazı kaldırma zamanı

Enkazın kaldırılması için çıkılan yolda yapılacak temel değişiklikler dün açıklanıyor. Bir slogan var orada: "Biz biriz ama asla bir kişi değiliz". Onların sloganını ben tamamlamak isterim: "Bir kişi değiliz, 85 milyon kişiyiz"

"Öyle ağır bir enkaz ki...

177 maddelik Anayasanın tam 84 maddesinin değiştirilmesi gerekiyor, yani yarısının.

Yirmi yıllık siyasi, hukuki, ekonomik, kültürel, sosyal enkazı kaldırabilmek için..."

"Tek adam rejimiyle" birlikte, Cumhuriyet Tarihinde yaşamadığımız otoriter bir yönetimin kalıntılarını, o rejimin ağır toplumsal yükünü kaldırmak hiç kolay değil.

Halkın egemenliğini temsil eden Meclis'in etkinliğinin azaltılması, yürütmenin her şeye egemen olarak, kuvvetler ayrılığını yok etmesi, yargıyı siyasallaştırması, temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması, yine tarihimizde görülmeyen ekonomik krizin giderek derinleşmesiyle ortaya çıkan çok yönlü enkazı kaldırmak hiç kolay değil.

Ama, o enkazı kaldırmak için bir araya gelen çok önemli bir siyasal güç var:

"Altılı Masa".

Dün o "Masanın" güçlendirilmiş parlamenter rejim çerçevesinde hazırladığı anayasa değişikliğinin genel hatları açıklanıyor.

İnsan onuru

Değişiklikte temel kavramlardan biri "insan onuru".

O onuru korumak adına örneğin, cinsel saldırı suçuyla ceza almış olan birinin milletvekili seçilmesi önleniyor. Günümüzde "tahrik indirimi" kılıfıyla o suçlara verilen cezalar indirilirken, umutla beklediğimiz yeni rejimde, o gibi sapıklara, yerinde bir kararla, seçilme hakkı tanınmıyor.

Ya da özgürlüklerin, temel hakların genişletilmesi...

En geniş anlamda insan onurunu temsil ediyor.

Kayyum kalkıyor

Seçmenin iradesini yok sayan keyfi bir uygulama var.

Şimdiki sistemde "siyasi ve hatta keyfi biçimde" belediye başkanları, yerel yöneticiler görevden alınabiliyor. Seçilmişlerin yerine, atanmışlar geliyor, kayyumlar...

Yeni sistem bu siyasi keyfiliği, kayyum atanmasını kaldırıyor, bunu Danıştay kararına bağlıyor, o da belli bir süre için.

Anayasa değişikliklerinin özüne bakıldığında, halkın yeniden egemen olmasını sağlayan pek çok yenilik var.

Hepsi demokratik bir toplumda "insan onurunu" koruyan düzenlemeler. 

Birinci ve sonuncu amaç

"Altılı Masa" hep eleştiriliyor ya...

Havanda su dövüyorlar, hep aynı laflar çevresinde dönüyorlar diye...

Haklılık payı var.

Altı partinin kendi arasında yaptığı toplantı dizisinin somut ürünü dün ilk kez ortaya çıkıyor. Bunu önümüzdeki günlerde "koalisyon protokolü ve ortak programın" hazırlanması izliyor.

"Altılı Masa'nın" hayati bir görevi, kaçınılmaz bir işlevi var:

"Türkiye'yi bu ağır enkazdan kurtarmak, otoriter rejime son vermek.

Birinci ve sonuncu amaç bu!.."

Ve bu amaç çevresinde kilitlenmiş milyonlarca insan, toplumun önemli bir çoğunluğu var, yirmi yıllık iktidarı seçimde değiştirecek bir çoğunluk.

Eleştir ama yaptırma

Milyonlaca insan masadan çıkacak karara bakarken, elbette çok ciddi beklentiler oluşuyor.

"Altılı Masa'nın" bugüne kadar yaptıkları ve yapamadıkları...

O nedenle haklı eleştirilerle karşılaşıyor. En genel anlamda otoriter rejime temelden karşı olanlar tarafından gelen eleştiriler zaman zaman yıpratıcı olabiliyor.

AKP - MHP ortaklığı ve yandaşlar bunu zaten yapıyor, "Masa'da" anlaşmazlık yaratmak, "Masa'yı" dağıtmak amacıyla onlar her şeyi zaten yapıyor.

İşte, tam bu noktada...

"Otoriter rejimden, bu derin ekonomik krizden, bu ağır siyasi ve hukuki enkazdan kurtulmak isteyip de, ikide bir "Altılı Masa" için ağzına geleni söylemeyi pek anlamıyorum.

Elbette eleştirilebilir ancak, biraz dikkat ve özen!.."

Sivil toplumla buluşmak

"Altılı Masa" da zaten farkında ki, bazı konular eksik ya da istendiği gibi değil. Dün açıklandığına göre:

"Yeni siyasi ve hukuki sistemin Türkiye'nin her yerinde halka anlatılması...

Altı partinin sivil toplum kuruluşlarıyla buluşması öngörülüyor".

Barolar, meslek örgütleri, medya kuruluşları, sendikalarla bir araya gelerek, onların görüşlerinin alınması, eksikliklerin giderilmesi planlanıyor.

Halkın anayasa yapma sürecine doğrudan katılması.

Bu bir ilk.

Ve yabana atmaya hiç gelmez.

Aynı saatlerde Erdoğan

Altı muhalefet partisinin "Demokrasi Zamanı" başlığı altında yeni anayasanın temel değişikliklerini dün açıkladığı saatlerde...

"Bu tarihi olayı sadece dört kanal canlı yayınlıyor, Halk TV, TELE 1, KRT ve Flash TV".

Diğer haber kanalları normal yayın akışlarını değiştirmiyor, günlük haber ve programlarını sürdürürken...

"O ekranlarda aniden Tayyip Erdoğan..."

İstanbul'da  İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) toplantısı var, varmış!.. Orada konuşuyor.

"Nasıl bir rastlantı ise, aynı günde!.. Bu ikinci kez oluyor!.. İlkinde yurt içine dönük bir toplantıda, Altı Masa'nın yine bir etkinliğinde, yine aynı saatlerde, Erdoğan konuşuyor!.."

Diğer haber kanalları aynı dakikalarda Erdoğan'ın konuşmasını yayınlıyor. Bir ara izliyorum, yeni hiç bir şey yok.

Ayrıca...

"- Erdoğan çok yorgun görünüyor.

- Toplantıda en küçük bir heyecan yok.

- Bıkkınlık veren  bir rutin, yirmi yılın sonunda hala aynı vaadler, aynı sözler".

Bir devrin kapanışının fotoğrafı gibi.

"Biz biriz"

İnsanlar bugün mutsuz.

İnsanlar gülmesini, eğlenmesini, kısaca yaşamdan zevk almasını unutuyor.

Yoksulluk, adalete erişmekte olağanüstü güçlük, eğitimden sağlığa bin türlü sorun, kısaca "tek tek her insana değen toplumsal bir enkaz".

O enkazın kaldırılması için çıkılan yolda yapılacak temel değişiklikler dün açıklanıyor. Bir slogan var orada:

"Biz biriz ama asla bir kişi değiliz".

Onların sloganını ben tamamlamak isterim:

"Bir kişi değiliz, 85 milyon kişiyiz".

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Osman, yarın yedi yıl bitiyor!..

Duruşmalar devam ederken tahliye talepleri sürekli geri çevriliyor, ya mahkeme heyeti değişiyor ya Gezi davasına bakan yargıçlardan biri AKP milletvekili aday adayı çıkıyor ya da... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “hak ihlali vardır, derhal tahliye edilmelidir” kararı vermesine rağmen, hem de iki kez, o karar Anayasa’ya aykırı olarak uygulanmıyor

Biz tanımıyoruz, onlar “daha sağlam demokrasi için” güçlendiriyor

Şu sıralarda Alman siyasetinde en çok şu söz duyuluyor: “Otoriter eğilimler önce anayasayı değiştirmeyi ve Anayasa Mahkemesi’ni zayıflatmayı hedef alıyor. Ardından devlet kurumları güçsüz kılınıyor"

Bahçeli DEM'e çiçek attı ama...

AKP ve MHP tarafından “terörist, bölücü” diye itilip kakılan DEM heyecanlanıyor, o heyecanla “Selahattin Demirtaş serbest kalsın, kayyım uygulaması sona ersin, tutuklu arkadaşlarımıza af çıksın” gibi liste hazırlayanlar bile var

"
"