09 Ocak 2016

Çocuklar, şark cephesinde düşen çocuklar

Güneydoğu’daki savaşta çocukları düşünürken, cepheyi tersine çeviriyorum, Şark Cephesinde Yeni Bir Şey Yok. Haykırıyorum, olmalııı, olmalı!

Yaşları otuz beş günlük ile on sekiz yaş arasında değişiyor. Çocuklar, Güneydoğu’nun çocukları.

26 Temmuz 2015 ile 31 Aralık 2015 arasında farklı yerlerde öldürülen çocuklar:

Beytullah Aydın (on bir yaşında, Diyarbakır’da),  Ömer Koç (on altı yaşında, Diyarbakır’da), Hasan Nerse (on yedi yaşında, Şırnak’ta), Ömer Faruk Satılmış (on altı yaşında, Van’da), Mehmet Hıdır Tanboğa (on beş yaşında, Şırnak’ta),  Doğan İnce (on altı yaşında, Bismil’de), Emrah Muhammed Aydemir (on dört yaşında, Ağrı’da), Orhan Aslan (on altı yaşında, Ağrı’da), Hasan Yılmaz (dokuz yaşında, Silvan’da),

Fırat Elma (on altı yaşında, İstanbul’da), Adem Sevinç (on yedi yaşında, Yüksekova’da), Baran Çağlı (yedi yaşında, Şırnak’ta), Veysel Atılgan (dokuz yaşında, Ankara’da), Emin Yanaş (on yaşında, Şırnak’ta), Helin Şen (on iki yaşında, Sur’da), Adem İrtegün (on altı yaşında, Şırnak’ta), Tevriz Dora (üç yaşında, Adana’da), Mazlum Turan (on altı yaşında,  Mardin’de), İdris Cebe (on sekiz yaşında, Mardin’de), Fırat Simpil (on üç yaşında, Silvan’da), Azad Ertaş (on altı yaşında,  Yüksekova’da), Ali Kaval (on sekiz yaşında, Hakkari’de), Diyar Akın (on iki yaşında, Yüksekova’da),  Barış İşçen (on altı yaşında, Şırnak’ta), Ferhat Gensur (on altı yaşında, Silvan’da), Muhammed Tahir Yaramış (otuz beş günlük, Şırnak’ta), Mustafa Aşlığ (on altı yaşında, Silopi’de), Cemile Çağırga (on üç yaşında, Şırnak’ta), Çetin Dara (on sekiz yaşında, Hakkari’de), Minlal Kerimi (on yaşında, Hakkari’de),

Ferhat Doğru (on sekiz yaşında, Diyarbakır’da), Osman Çağlı (on sekiz yaşında, Şırnak’ta), Mehmet Reşit Arıcı (on sekiz yaşında, Hakkari’de), Ömer Magi (on iki yaşında, Şırnak’ta),

Nasip Yeşil (on sekiz yaşında, Silopi’de), Sait Nayici (on altı yaşında, Şırnak’ta), Hakan Doğan (on beş yaşında, Mardin’de), Zeynep Taşkın (on sekiz yaşında, Şırnak’ta), Ferhat Kartal (on beş yaşında, Silopi’de).

 

Hümanist büro

 

Güneydoğu’daki çatışmalarda beş ayda elli sekiz çocuk öldürülüyor, elli altı çocuk yaralanıyor. Yukarıdaki listede öldürülen çocukların yaşları ve öldürüldükleri yerler yazıyor.

Hümanist Büro Danışmanlık Firması Güneydoğu’da öldürülen ve yaralanan çocuklarla ilgili bir kampanya başlatıyor:

 “Savaş İstemiyoruz! Çocukları Öldürmenizi İstemiyoruz!”

Bu başlığı taşıyan sivil girişim, iç savaşın çocuklara dönük trajik yönünü sergiliyor. Yukarıdaki liste o büronun hazırladığı raporda yer alıyor, başlattığı girişimin kanıtı olmak üzere.

 

Yaşadıkları travmalar

 

Çocukların yaşadıkları travma anlatılır gibi değil, ama kimsenin oralı olduğu yok. Rapor yine de;

-Uzuvlarını kaybeden çocuklar olduğuna,

-Çatışmalarda çocukların yaşadıkları mekanların havan topları, füze, mermi ve bombalarla hasar gördüğüne,

-Çocukların top, mermi, bomba seslerine maruz kalarak yaşadıklarına,

-Sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde çocukların zaman zaman uzun süre yiyecek, temiz su gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmadığına,

-Yaralanan ya da hastalanan çocukların sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk çektiklerine,

-Sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde okulların kapandığına, komşu mahalle ve ilçelerde ise çocukların korkudan okula gidemediklerine,

-Çocukların ana babalarının, kardeşlerinin, yakınlarının öldürülmelerine tanıklık ettiklerine, bazen onların cansız bedenleriyle aynı ortamda yaşadıklarına,

-Çocukların gözaltına alınma, tutuklanma ve hapis cezası ile karşı karşıya kaldıklarına,

-Tarihi ve kültürel değerlerinin tahrip edilmesi, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmaları nedeniyle çocukların kültürel bağlarının zayıfladığına,

-Bu süreçte çocukların görüşlerine hiçbir şekilde başvurulmadığına, dikkat çekiyor.

Ve uyarıyor:

“Yukarıdaki koşullarda yaşayan çocukların yaşama, gelişme, korunma gibi birçok hakları ihlal edildiği gibi, ağır eşitsizlik nedeniyle, gelecekteki hakları da ihlal edilmektedir”.

Oradaki her çocuk açısından hayati önem taşıyan bu tespitlere dikkat eden var mı, emin değilim.

 

B.M. Sözleşmesi

 

İç savaşın yaşandığı bölgede çocuklar acaba kimin umurunda, emin değilim.

Oysa, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi devletlere, silahlı çatışma ortamında çocukları bu gibi zararlardan koruma ve haklarını güvence altına alma yükümlülüğü veriyor.

AKP iktidarı o yükümlülüğün farkında mı, emin değilim.

Çocukları korumanın temel yolu, çatışmanın durdurulması, barışın sağlanması.

Savaş sürdükçe, çocuklar öldürülüyor ya da yaralanıyor ve travmaya tutularak, yarınları da ortadan kalkıyor.

Ayrıca öldürülen çocuklarla ilgili;

-Hayatını kaybeden çocukların ailelerinde ve yakın çevrelerinde bulunan diğer çocukların desteklenmesi için neler yapılıyor?

-Hayatını kaybeden çocukları izleyen kamu kurumu var mı?

-Ölen çocukların ebeveynleri tarafından toprağa verilmeleri mümkün olabiliyor mu?

Ve yaralanan çocuklar; onların maddi, manevi tedavi ve bakımları gerektiği gibi yerine getiriliyor mu?

 

Yaralar, yıllar

 

Çatışmalar ve göç ailenin hayatını baştan sona değiştiriyor, bozuyor. Bu bozulma çocuklarda nasıl bir etki yaratıyor, devlet bunu düşünüyor mu, emin değilim.

Çatışmalar ebeveynlerini kaybeden çocuklar üzerinde ne gibi etkiler bırakıyor, bunu düşünen var mı, emin değilim.

Bombalar patlıyor, insanlar ölüyor, ya o çatışmanın yarattığı ruh sağlı sorunları ve onların tedavisi? Bu tedaviyi verecek yeterli sağlık personeli var mı? Emin değilim.

Güneydoğu’daki iç savaş bir an önce bitmeli. Bittikten sonra, işte ortada, meydana gelen yüzlerce bireysel ve sosyal sorunun giderilmesi kim bilir ne kadar zaman alacak.

Yıllar ve yıllar, bu yaraları tedavi edebilecek mi?

Hümanist Büro Danışmanlık Firması özetlediğim raporu Meclis’te insan hakları ile ilgili milletvekillerine gönderiyor. Bir sonuç çıkar mı, emin değilim.

Savaştaki çocuklardan söz ederken, Erich Maria Remark’ın ölümsüz yapıtı geliyor aklıma, “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”.

Güneydoğu’daki savaşta çocukları düşünürken, cepheyi tersine çeviriyorum, Şark Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.

Haykırıyorum, olmalııı, olmalı! Masanın yeniden kurulmasını beklemeye gerek yok, olmalı!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Anayasa, milli irade, hukuk artık hepsi “Gonzales!”

Ajanlık suçlamasının ucu açık, buna paralel, o yasanın bugünlerde getirilmesinin başka bir anlamı var: “Muhalif sesleri daha çok kesmek, toplumu daha çok baskı altına almak, daha çok korkutmaya çalışmak, daha da otoriterleşmek”

Apo istedi, DEM yapmadı, Erdoğan bir övgü hazinesi!..

Erdoğan Bahçeli’nin önerisini destekliyor, dolayısıyla Apo’nun önce DEM, sonra Kandil ile fiili diyaloğunu onaylıyor. Öyle ya, terörü sonlandırmaya katkı verecekse, Apo Kandil ile diyaloğa girmeden nasıl çözecek?..

Kandil önce Apo’yu mu dinler, yoksa Amerika’yı mı?

Apo gelecek, DEM Grubunda konuşacak, PKK’ya “silah bırak” diyecek, PKK ve YPG de silah bırakacak!.. Meclis’e gelip konuşması gibi, hiçbir politika ile örtüşmeyen öneri bir yana...

"
"