"Hangi inanca sahip olursa olsun, Türkiye’nin 84 milyon vatandaşımızın her birinin meselesi, bizim meselemizdir. Bu anlayışla, milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek her adımı birlikte attık, bugün de atmayı sürdüreceğiz."
Kâğıt üstünde durduğunda ya da ağızdan çıktığında ne güzel sözler değil mi?..
25 Ekim’de Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrasında söylediği sözler bunlar.
Her zaman ki gibi...
Hele de son yıllarda olduğu gibi...
"Söylediği ve yaptığı birbirini hiç bir zaman tutmuyor."
Yeni örnek, kendisini eleştiren, zapt-ı rapt alamadığı, bağımsız medyaya karşı, bir kez daha "kutuplaştıran, ötekileştiren" tutum.
Bu mu o 'adımlar'
FOX TV, Halk TV- TELE 1, KRT, Cumhuriyet Gazetesi, ANKA Ajansına Anıtkabir’deki Cumhuriyet Bayramı törenlerinin izlenmesinde sansür uygulaması, o kurumları dışarıda bırakması...
Hem de, Cumhuriyet Bayramı’nda!..
Hem de, Anıtkabir’de!..
Bir de, demez mi:
"Hangi inanca sahip olursa olsun..."
Al işte, onlar bağımsız davranıyor, karşında eğilip bükülmüyor, sen de onları "dışlıyorsun!.."
Bir de, demez mi:
"Beraberliğimizi güçlendirecek her adımı birlikte attık."
Bu mu senin "beraberliği güçlendiren" adımların?..
Beş yüz seksen bin ve sıfır
"Beraberliği güçlendiren" başka adımlar da var!..
"Aralarında Turkcell, Telekom, Çaykur, THY, Emlak Konut, TOKİ ve kamu banakalarının olduğu onlarca kamu kurumu bu yıl televizyonlara dört milyon üç yüz bin saniye reklam vermiş. Aslan payı üç kuruluşa gitmiş, yüzde 15 almış her biri. Akit TV beş yüz seksen bin saniye, TGRT yüz yetmiş bin, TVNET üç yüz elli bin, A Haber’e bağlı A Para üç yüz bin, A News ise, yüz kırk bin saniye reklam satmış kamu kurumlarına."
Bu "beraberliğin" fotoğrafı!..
Aynı "beraberlik" fotoğrafının devamı var:
"Halk TV sıfır, FOX TV sıfır, KRT sıfır TELE 1 sıfır, TV 5 kamu kurumlarından sıfır reklam almış." (Utku Çakırözer, 21 Ekim 2021 TBMM Tutanak, s.16).
Devletin kurumlarının yandaşlara verdiği maddi destek ile kendisini eleştiren medyaya tek bir saniye reklam vermemesi, Cumhuriyet Bayramı’nda Anıtkabir’de onlara uygulanan sansür ile bütünleşiyor.
Kısa süre önce Avusturya Başbakanı kendisini destekleyen bir medya kuruluşuna hükümet bütçesinden kaynak aktardı diye, istifa etmek zorunda kalıyor.
Çünkü, oradaki demokratik sistem "ayrımcılık ve ötekileştirmeye" izin vermiyor.
"Olay" var
2020...
Bursa’da yayın yapan "Olay TV" Meclis’in TV kanalından yayınlanan HDP Grup toplantısını yayınlıyor.
"Vaaaay, sen nasıl yayınlarsın?.."
Kanalın sahibi Cavit Çağlar günümüzün iktidar - medya ilişkilerini bir kez daha belirten kararını açıklıyor:
"Bana iktidardan çok baskı var, artık devam edemeyeceğim."
Edemiyor ve Olay TV yayınına son veriyor.
"2021 yılında Halk TV’ye 18, TELE 1’e 15, FOX TV’ye 9, KRT’ye 8 kere kapatma cezası ve benzeri cezalar yağdırılmış. Bunun karşısında yandaş medyadan hiç birine ceza yok." (Ali Kenanoğlu, 21 Ekim TBMM Tutanak, s.15).
Bütün bu olayların ve son olarak muhalif medyaya Anıtkabir’deki sansür kepazeliğinin özeti var:
"RTÜK doğrudan ceza yağdırıyor, Basın İlan Kurumu ve kamu kurumları ilanları kesiyor, İletişim Başkanlığı da, akreditasyon uygulayarak, basın özgürlüğünü fiilen ihlal ediyor."
12 bin gazeteci
"Beraberliğimiz güçleniyor" ya...
"Hangi inanca sahip olursak olalım" ya...
En büyük ötekileştirme, kutuplaşma ve baskı medyada yaşanıyor.
"-Son yıllarda on iki bin gazeteci yargılanıyor.
-Yüzlerce gazeteci hakkında soruşturma sürüyor.
-Dünyada gazetecilerin en çok hapis yattığı üç ülkeden biri Türkiye.
-Basın kartı doğal ve mesleki hak olmaktan çıkıyor, yandaşlık vesikasına dönüşüyor.
-Bir zamanlar 1.800 olan yerel gazete sayısı 900’lere iniyor.
-Yüzü aşkın yerel TV sayısı yarı yarıya azalıyor.
-1.500 gazeteci işsiz kalıyor. Basın sektöründe işsizlik oranı Türkiye ortalamasını aşıyor, yüzde 30’ları buluyor."
Umurumuzda bile değil
Bizim alemde manzara bu...
Tam bir ötekileştirme, tam bir kutuplaştırma, yargılama, hapse atma, işsiz bırakma...
Ama, her durumda el etek öpersen, bahşiş yerinde!..
Son yılların "kuralı" haline gelmiş uygulama.
Anıtkabir’deki sansür bu uygulamaların son örneği. Devam edeceğinden hiç kuşku yok.
E, başka bir sansür daha yok mu?..
Erdoğan’ın özellikle dış gezilerinde "gazeteci" kimliği ile uçağa alınanlara bakın, tek bir muhalif gazeteci var mı?.. Aynı sansür ya da bunların söylemiyle "akreditasyon" orada yıllardır uygulanıyor.
"Bizim mahallede kimsenin umurunda değil.
Hepsi tarihe kayıt."