21 Kasım 2018

Çantalarında “yargı dosyaları” ile geliyorlar

Eğer Demirtaş kararı uygulanmaz ise, AB ile neler olur artık, ucu açık!..

Sekiz ayrı mahkemede tam yüz beş duruşma, 5 Aralık 2017’den bu yana...

Bin yüz yirmi sekiz akademisyen yargılanıyor...

Bir yılı aşkın süren yargılamaların bazıları 2019 Şubat ve Haziran aylarına erteleniyor...

“Geç gelen adalet, adalet değildir” kuralının tipik örneklerinden biri.

Dün üç ayrı mahkemede yüz beşinci duruşmaya çıkıyor akademisyenler.

Bu hangi dava?..

Akademisyenlerin Barış Bildirisi Davası.

Ellerinde “su tabancası” bile yok, ama yine de “terör örgütü propagandası yapmakla” suçlanıyorlar. Sadece ve sadece düşüncelerini açıkladıkları için hem yargılanıyorlar, hem üniversitelerden ihraç ediliyorlar.

İstenen ceza otomatiğe bağlanmış gibi, on beş ay hapis. Bazı akademisyenler ceza alıyor, bazılarının duruşması devam ediyor.

Tek başına bu dava süresi, içeriği, konusu, iddianamesi, verilen cezalarıyla birlikte Türkiye’deki hukuk faciasını göstermeye çoktan yetiyor.

Türkiye’de hukuk faciasından bol ne var?..

Biri bitmeden, biri başlıyor.

İşte, bir yenisi daha yolda.

AİHM’in Demirtaş kararı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasına karar veriyor. Karara bakıldığında, Demirtaş’ın:

-Makul sürede yargılanmadığı,

-Özgürlük hakkının çiğnendiği,

-Serbest seçim hakkının ihlal edildiği,

-Bağımsız siyasi tartışmasının sınırlandırıldığı,

-Herhangi bir iddianame olmaksızın, uzun süre tutuklu kaldığı,

-Bunların Türkiye’de demokrasiye bir tehdit olduğu belirtiliyor.

Her bir gerekçe başlı başına ayrı bir tahliye kararı.

Zaten AİHM de bu gerekçelere dayanarak, “Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını” istiyor. Ayrıca, kendisine devletin tazminat ödemesine karar veriyor.

AİHM’in Demirtaş için sıraladığı gerekçelerin her biri, aslında şu anda tutuklu bulunan pek çok kişi için de geçerli.

Yani, “hukuk ihlalinden, ihlal beğen” durumu var bugün Türkiye’de.

“Bizi bağlamaz”

Demirtaş’ın hemen serbest bırakılması gerek.

-Anayasanın 90. maddesine göre,

-Türkiye’nin de imzası bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre.

Gelin, görün ki...

“Hukuk faciasının bir yenisi yolda” dediğim bu, Tayyip Erdoğan AİHM’in Demirtaş kararıyla ilgili olarak, “bizi bağlamaz” diyor.

Yani, “Demirtaş’ı serbest bırakılmaz” diyor.

Bir kere, AİHM kararının uygulayıcısı o değil, Türkiye’deki mahkemeler. Erdoğan’ın bu konuda bir yetkisi yok.

Bununla birlikte, daha önce örneklerini gördüğümüz gibi, “hükmü yok” dediği AİHM kararlarına bir yenisini eklemeye çalışıyor.

Hem anayasanın ihlalini, hem Avrupa Sözleşmesinin ihlalini göze alıyor.

Bu sözüne rağmen, bunun böyle olacağını sanmıyorum.

Her iki ihlalin de, “siyasi ve hukuki sonuçları” var.

AB geliyor

“Gezi olaylarının” üzerinden beş buçuk yıl geçiyor.

Beş buçuk yıl sonra on iki aydın “Gezi” gerekçesiyle, bir sabah ansızın gözaltına alınıyor. Aralarında dünya çapında bilim adamları var.

Dünyadan öyle bir tepki yükseliyor ki, örneğin Avrupa Matematik Topluluğu ikinci başkanlığına seçilen Prof. Dr. Betül Tanbay’ın gözaltına alınmasını, o topluluk “rezalet” diye tanımlıyor.

Gerçi bir kişi hariç, ertesi gün o insanlar serbest bırakılıyor ama, hukuk bir kez daha yara alıyor.

Açılan, açılmayan, devam eden pek çok dava var ve çoğunluğu “ifade özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü” ihlal ediyor.

Tam bu sırada, bugünlerde Ankara’ya Avrupa Birliğinden bir heyet geliyor. “Genişlemeden sorumlu” yetkililer.

Çantalarda yargı dosyaları, Türkiye’de hukukun nasıl uygulandığına dönük dosyalar var.

Türkiye ise, “ben yargı reformu yapacağım’ havasında.

Reform, meform ikinci planda, sen asıl eldeki yasaları “bağımsız” biçimde uygula, “reformun” şöyle bir dursun!..

Eğer Demirtaş kararı uygulanmaz ise, AB ile neler olur artık, ucu açık!..

Yazarın Diğer Yazıları

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

“An itibarıyla” geri çekildi: Uçuk kaçık etki ajanlığı

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken... “Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar

"
"