06 Aralık 2019

Büyük lokma ye, "NATO'ya veto" deme!..

Erdoğan'ın baştan 'olmaz' dediği her şeye evet demesinde bir şey var. Ne var, bilmiyoruz ama, bilmediğimiz bir şey var!..

"Bizim terör örgütü olarak gördüğümüz ve mücadele verdiğimiz YPG'yi, bizim NATO'daki dostlarımız eğer terör örgütü olarak kabul etmez ise, kusura bakmasınlar, orada atılacak her türlü adımın karşısında oluruz."

Londra'daki NATO Zirvesi öncesinde bir, üç, beş kez Tayyip Erdoğan bu sözleriyle NATO'da hazırlanan "Baltık Planını" veto edeceğinin işaretini veriyor.

Sadece kendisi değil, ilgili bakanları kim bilir kaç kez ve de yandaş medya mangalda kül bırakmıyor:

"Erdoğan NATO'yu Hizaya Getiriyor... Başkan NATO'ya Fena Çıktı... YPG'ye Terör Örgütü Demezlerse, Bizden Baltık Planına Veto..."

TV'lerde malum övgüler eşliğinde, Londra'ya hareket etmeden önce Erdoğan bir kez daha:

"Değişen bir şey yok, terör örgütü olduğunu kabul etmezlerse, kusura bakmasınlar."

"Reis" çok kararlı, NATO'nun bileğini bükmeye gidiyor. NATO YPG'yi ya terör olarak tanır ya da Baltık Planı'nı veto ederiz.

Son bir hafta bu nutuklarla ve buna alkış tutanlarla geçiyor, Erdoğan NATO Zirvesine katılıyor.

Kuzu kuzu kabul

NATO ülkeleri nefesini tutuyor, Türkiye'de alkışlara devam.

Toplantı sonrasında NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg resmi açıklamasında:

"Baltık Planını Türkiye de kabul etti. Veto etmedi."

Ne düşünürsünüz?.. Tamam, Erdoğan NATO ülkelerine YPG'nin terör örgütü olduğunu kabul ettirdiğini, o nedenle planı veto etmediğini, değil mi?..

Aaaa, bir de ne görüyoruz?.. Stoltenberg hepimizi şaşkına çeviriyor:

"YPG'nin terör örgütü olarak kabul edilmesinde farklı görüşler var. NATO ülkeleri arasında tartışılan bir konu. Teröre karşı anlaşma halindeyiz."

Hepimiz, ya ne oluyor derken, Litvanya Cumhurbaşkanı konuya biraz daha açıklık getiriyor:

"Türkiye hiç bir talepte bulunmadı, planı kabul etti."

Eee, ne oldu?.. Hani, nerede o efelenmeler, rest çekmeler?..

Adamlar senin söylediğini kabul etmiyor ve fakat sen söylediğin sözleri yutuyor ve veto etmiyorsun!..

Baltık planı

Türkiye'nin "veto ederim haaa" dediği Baltık Planı Letonya, Estonya, Litvanya ve Polonya'yı Rusya'ya karşı korumayı amaçlayan bir plan. NATO bu nedenle Polonya'da asker barındırıyor, bu ülkelere savunma sistemleri yerleştirmeyi öngörüyor.

NATO'da kararlar oy birliği ile alınıyor. Her ülkenin veto hakkı var. Herhangi bir üye ülke, NATO'dan yerine getirilmesini istediği bir konu varsa, bunu koz olarak kullanıyor, farklı öneri karşısında veto hakkına başvuruyor.

Örneğin, 1970'lerin sonunda Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşüyle ilgili olarak Ecevit Hükümeti veto hakkını kullanıyor, Yunanistan askeri kanada ancak 12 Eylül'de askerlerin onayı ile dönebiliyor.

NATO bildirgesi ve yandaşlar

Erdoğan geri adım atıyor ya da "attırılıyor" ki, NATO bildirgesinde YPG'nin Y'si bile geçmiyor, terör sadece genel ifade olarak yer alıyor:

"Terör bütün türleri ve tezahürleriyle hepimiz için tehdit olmaya devam ediyor", gibi sıradan bir cümle. Laf ola, beri gele!

Büyük büyük konuşmalardan sonra, süklüm püklüm, adamların dediğini kabul edince, dün yandaş medya ne yapacağını şaşırıyor.

Biri, "NATO İki Yüzlü Davrandı" derken, bir başkası, "YPG'de Fikir Ayrılığı", diğeri "NATO'da Çifte Standart" diyerek, zevahiri kurtarmaya çalışıyor.

Buna karşılık, bazıları hâlâ, hiç bir şey olmamış ve hatta Erdoğan dediğini kabul ettirmiş gibi, tamtam çalmaya devam ediyor. "NATO'ya İlke ve Terör Dersi" ya da "NATO'ya Altı Kritik Uyarı" gibi, gerçekle bağlantısı olmayan manşetler. Artık kimsenin inanmadığı boş laflar.

Neden ve neden

Trump'tan hakaret dolu mektup geliyor, tepkilerin bini bir para, sonra bir bakıyorsunuz, ikisinin görüşmesinde, sanki hiç bir şey yok.

Amerika ve Rusya ile YPG ile mücadele konusunda saatler süren görüşmelerin ardından mutabakat imzalanıyor, davulla zurnayla ilan ediliyor, bakıyorsunuz, üç gün sonra mutabakatın suyu çıkıyor. Oradan her gün şehitler gelmeye devam ediyor.

NATO'da "kusura bakmasınlar, YPG'ye terör örgütü kabul etmezlerse, veto hakkımı" kullanırım diye babalanıyor, gidiyor zirveye, isteği kabul edilmiyor ama, önüne gelen planı kuzu kuzu onaylıyor.

Bu onay vermelerde, karşı tarafın sözünde durmamasına rağmen, baştan 'olmaz' dediği her şeye evet demesinde bir şey var!..

Ne var, bilmiyoruz ama, bilmediğimiz bir şey var!..

İkide bir, büyük lokma yemeye kalkıp, ardından geri çekilmenin bir ya da bir kaç nedeni olmalı. Günün birinde öğreniriz herhalde.

* * *

"İyi hal" ne demek ya, böyle adalet olmaz

Herif katil, herif gencecik kızı öldürmüş ve ortalık benzer ruh hastaları ile dolu.

Bir katil yargı önüne çıkıyor, tamam ceza alıyor ancak, yargıç "iyi hal nedeniyle" katilin cezasını indiriyor.

Ne "iyi hali", hangi "iyi hal", herif katil, yargıç ne olmuş da, katilin "iyi halini" görmüş?.. Her gün bir ya da birden fazla kadının cinayete kurban gittiği bir ülkede, ceza indirmek de, neyin nesi?..

Adalet Bakanı kararı eleştiriyor, sosyal medyada karara isyan çığ gibi büyüyor. "İyi hal" indirimi halkın vicdanını yaralıyor.

Böyle adalet olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"