"Faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Milletimizi faize ezdirmeyeceğiz.
Bu görevde olduğum sürece, faizle ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim."
Benzer sözleri Tayyip Erdoğan sık sık söylüyor, en son partisinin grup toplantısında söylediği gibi.
Ama, şimdi dikkat!..
Erdoğan devam ediyor, "kilit" niteliğinde, çok çarpıcı şu cümleyi kullanıyor:
"Bu konuda nass ortada. Nass ortada olduğuna göre, sana, bana ne oluyor?.."
Görüşünü sürdürüyor:
"Biz değerler silsilemiz içerisinde olaya neden buradan bakmıyoruz?.."
Ve tamamlıyor:
"Olaya buradan bakacağız, adımımızı ona göre atacağız."
Neye göre bakacak, adımını neye göre atacak?..
"Nass'a" göre!..
Nass ve Bakara suresi
Söylediklerini toparlarsak:
"Faizle mücadele edecek, mücadele ederken adımını ekonomi bilimine göre değil, inandığı değerler sistemine göre atacak."
Nedir o değerler sistemi?..
"Nass!.."
"Nass" nedir?..
"Nass İslam Hukukunda ayet ve hadis metinlerini ifade ediyor, tartışılmaz hüküm içeriyor."
Tartışılmaz hüküm!.. Kesin!.. Başka yolu yok!..
Nass için İslam Hukukunda şu örnek veriliyor, "Bakara Suresi'ndeki" ayet:
"Faiz yiyenler kıyamet günü şeytan çarpmış gibi kalkarlar. Allah faizi haram kılmıştır."
İslam Hukukunda "bu ayet faizin haram olduğunu bildirmek için gönderilmiştir" deniyor.
İslami bakış
Son aylarda Türkiye faiz ve dolar sarmalıyla yatıyor, dolar tekmesiyle kalkıyor, fiyat artışlarıyla yerinden zıplıyor.
Faizi indirdikçe, doların yükseleceğini bile bile, Erdoğan Merkez Bankası'na faizin indirilmesi için talimat veriyor, bile bile, göz göre göre!..
Ancak...
Anlaşılıyor ki...
"Doların yükselmesi, maliyetlerin ve fiyatların artması, bin türlü mal ve hizmete zam yağmuru, halkın sırtına ağır yük binmesi, ülkenin iflasa sürüklenmesi Erdoğan için önemli değil.
Önemli olan 'nass', İslam'a göre, faizin haram olması."
Ne diyor?..
'Nass orada, biz olaya neden kendi değerler sistemimiz açısından bakmıyoruz?..'
Hangi değerler sistemi?..
"İslami açıdan!.."
İflasa doğru
Orta Çağ'ın da gerisinde, ekonomi bilimi ve yönetimi ile zerre kadar ilgisi olmayan, olmadığı gibi, her alanda üretimi azaltan, 85 milyonluk ülkeye çok ağır tahribat, enkaz yaratan bir bakış.
"Hiçbir geçerliği bulunmayan, hiçbir yerde uygulanmayan, katı ideolojik yaklaşım!..
Erdoğan ekonomik sorunları bu İslami bakışla çözeceğine inanıyor."
Ancak, pratik ve olaylar onu hiçbir biçimde doğrulamıyor. Tam tersine...
Ülke adım adım iflasa sürükleniyor.
Temel sorun: Üretim
Hammadde, ara malı ve yatırım malı olarak çeşitli sektörlerde ithalata dayalı bir ekonomide doların TL karşısında her gün değer kazanması ağır sonuçlara yol açıyor.
Fiyatlardaki ürküten artış giderek tehlikeli bir viraja giriyor:
"Çeşitli ürünlerde üretim düşüyor."
Pek çok ilaç zaten bulunmuyor.
İlaca ek olarak, gidin marketlere örneğin temizlik maddelerini, marketler kısıtlı satıyor.
Böyle giderse, başka malların da üretimi düşebilir ve marketlerde bulunmaz olur.
En uzun kriz
Türkiye zaman zaman ekonomik krizler yaşıyor.
İlk kriz 1946'da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında.
Yıllar içinde 1958, 1970, 1979 - 80, 1994, 2001, 2008 krizleri. Hepsi makro dengelerin bozulmasıyla birlikte, mali yapının bozulması sonucu döviz krizine uzanan bunalım. Her krizde devalüasyon var, her krizin sonunda ekonomi belli biçimde raya oturuyor, sonra yeniden bozuluyor.
"Günümüzde ise, 2018'den bu yana üç yıldır süren en uzun krizi yaşıyoruz."
Uzun sürüyor, çözülmüyor, çünkü rasyonel ekonomi bilimi dışlanıyor.
İdeolojik bakışla ne zaman, nasıl sona ereceği belli olmayan bir krizle karşı karşıyayız.
AKP köklerine dönüyor
2001 yılında kurulduğunda, AKP serbest pazar ekonomisini, günümüzün ekonomi bilimini savunuyor.
Kendisinden önceki, köklerinden geldiği, katı İslami ideolojiye dayanan Milli Selamet Partisi (MSP), Refah Partisi (RP) ve Fazilet Partisi ile bağlarını kopartıyor.
Avrupa Birliği değerlerine dönüyor. Bu yönde reformlara imza atıyor.
Hatta 2002'de iktidara gelince, 2001 krizinin çözümünde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in modelini uyguluyor, o modeli altı, yedi yıl eksiksiz uyguluyor.
2010'da yavaş yavaş sapmalar var. Asıl 2018 "tek adam rejimine" geçildikten sonra, o modellere sırtını tamamen dönüyor.
"AKP bir anlamda MSP'lileşiyor, RP'lileşiyor, FP'lileşiyor."
Onlardan kalan ideolojik takıntılara dönüyor.
Sonuç ortada.