28 Ocak 2023

Bir iptalin perde arkası: Erdoğan’dan uzak durmak

“Görüşülecek konularda anlaşma sağlanamayışı”, Alman tarafının ziyareti bilerek ve isteyerek, yokuşa sürmesinin nedeni olamaz mı?

Dün 27 Ocak cuma...

“Tayyip Erdoğan’ın dün Berlin’de resmi bir ziyarette olması söz konusu iken, olamıyor!..”

Almanya’ya resmi bir ziyaret planlanmış iken...

O gezi suya düşüyor.

Durumu idare etme açısından resmi kaynaklara göre, gezinin iptal gerekçesi iki noktada toplanıyor.

Geziyi planlamak için görüşen Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın ile Alman Cumhurbaşkanı Walter Steinmeier’in sözcüsü Jens Plötner önce görüşülecek konularda, sonra da görüşme saatinde anlaşamıyor.

Burada önemli olan görüşülecek konularda anlaşmazlığa düşmek. Ancak, o konuların ne olduğu bilinmiyor. 

Miting ihtimali 

Gezi iptal edilince, Alman hükûmetinin sözcüsü Steffen Hebestreit gezinin iptaline ilişkin dikkat çeken bir açıklama yapıyor: “Elimizde çok net bilgi yok ancak, Tayyip Erdoğan’ın bu ziyaretini seçim propagandasına dönüştürme ihtimali olabileceğine ilişkin iddialar var”.

Asıl sorun galiba bu.

Türkiye’deki her seçim döneminde Türkiye ile Almanya arasında bir gerilim yaşanıyor. Erdoğan ve çeşitli bakanlar Almanya’da mitingler düzenlemek istiyor, Almanlar ise, bundan rahatsız oluyor.

Almanlar muhtemelen şimdi de, Erdoğan’ın gezisinde benzer bir duyum alıyor ve “görüşülecek konularda anlaşmazlık çıktığı” gerekçesiyle, gezi iptal ediliyor. 

 

Der Stern dergisi 

Nasıl bir rastlantı ise...

Tam da, Erdoğan’ı planlanmakta olan gezisi öncesinde...

Yani bu hafta...

Almanya’nın en çok satılan ikinci dergisi “Der Stern” kapağında boydan boya Erdoğan fotoğrafıyla çıkıyor. Bir çirkin benzetme yapıyor başlığında:

“Kundakçı Erdoğan.

Erdoğan iktidarda kalabilmek için tehlikeli çatışmalar çıkartıyor, Almanya’da da”.

AKP’nin derginin kapağına tepkisi gecikmiyor, parti sözcüsü Ömer Çelik sosyal medya hesabından:

“Bunların yaptığı ilkel bir propagandadır, basın yayın faaliyeti değildir. Bazı Batılı yayın organları sistematik bir şekilde Cumhurbaşkanımızı hedef alıyor”.

Hayır, yayın organları değil!..

Erdoğan’ın Berlin’e resmi ziyaretin planlandığı hafta, Almanya’nın en büyük ikinci dergisi böylesine provokatif bir kapakla çıkıyor!..

“Erdoğan buraya gelmesin” demeye getiriyor.

Bu derginin kendi görüşü mü?.. Pek sanmıyorum.

“Görüşülecek konularda anlaşma sağlanamayışı”, Alman tarafının ziyareti bilerek ve isteyerek, yokuşa sürmesinin nedeni olamaz mı?.. 

Erdoğan’dan uzaklaşma 

Gün geçmiyor ki, Batı basınında Türkiye’deki seçimle ilgili bir haber ve yorum çıkmasın, Batı medyası, dolayısıyla Batı hükümetleri bu seçimle yakından ilgili.

“O haber ve yorumların neredeyse tamamı Erdoğan’ın aleyhinde”.

Batı’nın Erdoğan’a bakışı, onun iktidara geldiği ilk yıllardaki gibi hiç değil, tam tersine.

Erdoğan demokrasiden uzaklaştıkça, Türkiye’de özellikle adalete erişim neredeyse imkansız hale geldikçe, akla gelebilecek her türlü çağdaş Batı değeri AKP iktidarı için anlamını kaybettikçe, Batı da Erdoğan’dan umudunu kesiyor.

Bu resmi ziyaretlerin iptaline kadar uzanıyor. 

57 ülke arasında 

Ya İsveç’teki skandal?..

Aşırı sağcı bir kendini bilmezin Kuran -ı Kerim’i yakması ve İsveç hükûmetinin bu rezil eylemi “düşünce özgürlüğü” sayması?...

Halkının Müslüman olduğu dünyada 57 ülke var. Bu ülkelerin 27’sinde İslam resmi din niteliğinde.

57 ülkeye ve hatta 27 ülkeye rağmen...

“O kendini bilmez rezil geliyor, Kuran-ı Kerim’i Türkiye Büyükelçiliği önünde yakıyor!..”

57 ülke varken, neden bizim büyükelçilik önünde, neden?..

Bunu öğrenmek gerek.

Dışişlerinin Ankara’daki İsveç Büyükelçisi’ni Bakanlığa çağırması ya da çeşitli resmi tepkiler gösterilmesi sorunu çözmüyor.

Bu provokasyonun arkasında kim var ve hangi amaçla?..

 AB’deki hava 

Tek tek ülkeler bir yana...

Avrupa Birliği (AB) de, Erdoğan’la artık herhangi bir işbirliğine girmek istemiyor. İlişkileri düzenleyen görüşmeler, fasıllar zaten askıya alınmış bulunuyor.

Bu onların da işine geliyor.

AB’nin bir süre önce yayınladığı, AB’nin önümüzdeki dönemdeki planlarını içeren belgeye göre ki, “Stratejik Pusula” olarak anılıyor, orada Türkiye için düşülen not şu:

“Ne yapacağı belirsiz”.

Çok net bir güven bunalımı var. Bir anlamda Türkiye AB için “Suriyeli sığınmacılardan dolayı zoraki ortak” niteliğinde.

Türkiye Suriyelileri barındırıyor, AB ülkeleri de bundan memnun.

Sonuç olarak:

“Batı Türkiye’deki seçimleri hiç bir ülkeyi izlemediği ölçüde, yakından izliyor”.

Türkiye’nin yeniden demokrasiye döneceği umudunu onlar da, taşıyor.

 

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Feti Yıldız’ı tam alkışlayacaktım ki...

Gezi tutukluları Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, ayrıca Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hâlâ hapiste. İnsan haklarına ve Anayasa'ya düşkün Feti Yıldız Anayasa’nın 153. maddesinin neden uygulanmadığını sorgulamış mıdır?

2009’da FETÖ, şimdi Amerika: Bahçeli’nin “emperyalizm böler” kaygısı

2013’te Araştırma Komisyonuna üye bile vermeyen Devlet Bahçeli bugün ne oluyor da çözüm arayışının öncülüğüne soyunuyor? Şimdi hem Erdoğan hem Bahçeli “emperyalizmin oyunu” diyor da, başka bir şey demiyor. Kürt sorunu ise daha çetrefil hale geliyor

İbrahim Kalın: Bir itiraftan daha fazlası

Orta Doğu’ya bakın, o coğrafyadaki İslam ülkelerinin hiçbirinde refah, özgürlük ve adalet yok. Türkiye AKP iktidara gelinceye kadar tam yakalayamamış olsa bile, belli bir adalet ve özgürlük, zaman zaman refaha yaklaşan bir ülke iken... Şimdi tipik bir Orta Doğu ülkesine dönüşüyor

"
"