O gece, geç saatlerde…
Hâkim ve Savcılar Kurulu Başkanı Habur’da kurulan mahkeme başkanını değiştiriyor.
Ertesi sabah yeni mahkeme başkanı...
21 Ekim 2009 günü şenliklerle başlıyor. Davullar, zurnalar bütün Türkiye’ye yayılırken, TV kanallarının hepsi canlı yayında.
“Herhangi bir eyleme katılmamış 34 PKK’lı...”
O gün bizim Irak’a açılan sınır kapımız Habur’dan yurda giriş yapıyor. Kamyonetlerin üstünde el sallayarak, hemen orada kurulan çadıra giriyorlar.
O çadır mahkeme salonu niyetine.
Tutuklama
Şu ünlü kavram “çözüm süreci.”
O tarihte, suça karışmamış bazı PKK’lılar yurda gelecek, bir yargı süreci sonucunda onlar serbest kalacak, Öcalan’la varılan anlaşma bu.
Ne var ki...
Acele değiştirilen mahkeme başkanı, Diyarbakır Başsavcısı ile birlikte gelen PKK’lıları tutukluyor, onlara dokuz ile on altı yıl arasında hapis cezası veriyor ve anlaşma bozuluyor.
O mahkeme başkanı ve başsavcı...
İkisi de, FETÖ suçlamasıyla halen hapiste.
Habur'dan giriş
FETÖ ve Kandil’in koşulu
On yıl önceki “çözüm süreci”nin bugün muhasebesi yapılırken, oluşan genel kanaat var:
“O süreci devletin her kademesine sızmış FETÖ’cüler sabote etti.”
Ayrıca...
Kandil’in silah bırakmak için koşulu vardı.
“Öcalan Kandil’e gelsin, burada onun bizzat katılacağı bir kongre toplansın, silah bırakılması o kongrede karara bağlansın”.
Kandil o tarihte Öcalan serbest kalmadan silahları bırakmayacağını ilan ediyor.
Ve 2015’te çözüm süreci tarihe karışıyor.
YPG ve ABD
Bugün terörü sonlandırmak amacıyla yola yeniden çıkılmışken, iki tartışma var.
“Bunlardan biri, Öcalan’dan gelecek silah bırakma çağrısını Kandil kabul eder mi?..
Etmek için koşul ileri sürer mi?..”
Öcalan’ın Kandil’e yapması beklenen silah bırakma çağrısındaki gecikme acaba yine onun serbest bırakılması gibi bir şarta mı bağlı?..
Bugün yine de Öcalan’ın silah bırakma çağrısında bulunabileceğini tahmin ediliyor.
Ve ikinci etken...
Amerika!.. PKK’nın Suriye kolu YPG’yi destekleyen Amerika!..
Amerika’nın Suriye’ye dönük birbiriyle çelişen açıklamaları iktidarda tedirginlik yaratıyor ve nasıl tavır alacağı şu anda bilinmiyor.
İkisi birlikte
Ancak, net tavır var, Tayyip Erdoğan’ın “ya silahları gömerler ya da silahlarıyla birlikte gömülürler” söylemi.
Bu cümleyi biraz açarsak...
-Terörle mücadele sürecek, yani silaha silahla karşılık verilecek, zaten veriliyor.
-“Şimdi çözüm arayışı var” gerekçesiyle, aktif davranmaktan geri kalınmayacak.
450 sayfalık rapor
Nisan 2013’te çözüm süreciyle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kuruluyor.
CHP o komisyona üye vermiyor.
MHP de üye vermiyor, hatta Araştırma Komisyonu oylamasında Meclis Genel Kurulu’nu terk ediyor.
Komisyon yaklaşık bir yıl çalışıyor, ortaya 450 sayfalık bir rapor çıkıyor.
Sonra?..
Her komisyon raporu gibi, rafa kalkıyor.
DEM Parti heyetinin MHP lideri Devlet Bahçeli ile TBMM'deki görüşmesinden
Bahçeli’nin tezi
2013’te Araştırma Komisyonuna üye bile vermeyen Devlet Bahçeli bugün ne oluyor da çözüm arayışının öncülüğüne soyunuyor?..
2023 seçiminden sonra, Bahçeli Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı önerisini kabul etmiyor.
Arka planda kalarak, çok daha etkili bir pozisyonu tercih ediyor.
2 Ekim’deki o ünlü “Apo gelsin Meclis’te konuşsun” çağrısından önce kendi dar çevresine aktardığı bir görüşü var:
“Emperyalizm Orta Doğu ülkelerini bölme harekâtını hızlandıracak gibi. Suriye’de durulmayan sular yakında başka ülkelere ve bize de sıçrayabilir.
Emperyalizmin bu oyununu bozmak için bizim öncelikle Kürt Sorununu çözmemiz ve hemen harekete geçmemiz gerekir.”
Bahçeli bu sözü söylediğinde, Suriye’de henüz Esad rejimi var.
Yirmi yıl sonra
Ne hazin değil mi?..
Yirmi yıl önce...
2004 Haziran ayında Amerika’da G - 8 Zirvesinde onaylanan BOP, Büyük Orta Doğu Projesi için sosyal demokratlar “bu proje emperyalizmin böl ve yönet oyunudur” teşhisini koyduğunda, AKP canla başla bu projeyi savunuyor.
Şimdi hem Erdoğan hem Bahçeli “emperyalizmin oyunu” diyor da, başka bir şey demiyor.
Kürt sorunu ise daha çetrefil hale geliyor.
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|