02 Nisan 2016

Batı yakasında curcuna: Hep beraber Mathilda

Erdoğan kalacağı otelin önü tam Türkiye manzaraları, biber gazı ile TOMA eksik!

“I like to be in America / Okey by me in America / Everything free in America / For a small fee in America.”

Adı Nükleer Güvenlik Zirvesi. Yeri Amerika. Katılan ülke sayısı elli iki. Zirvede Türkiye’yi temsil eden Tayyip Erdoğan.

Batı ülkeleri bir yana, o elli iki ülke arasında Kazakistan, Nijerya, Şili, Ermenistan, Suudi Arabistan, Tayland, Vietnam, Kore, Meksika, Filipinler, Brezilya, Ukrayna gibi dünyanın dört bir yanından, gelişmekte olan ülkeler var.

Her birinin devlet ya da hükümet başkanı zirveye katılıyor, faaliyetleri ne ise, onları gerçekleştiriyor, tek bir olay yaşanmadan ülkelerine dönüyor. “Gelişmekte” demek adetten, kıskananlar çatlasın, belli ki, bize göre, epey “gelişmiş” onlar. Gözümüz yok ama, neden olsun.

Ya bizim hikayemiz? Erdoğan’ın Amerika’ya adım attığı andan itibaren otuz iki kısım tekmili birden, evlere şenlik bir Amerika gezisi.

60’ların ünlü müzikali, daha sonra klasikler arasında yer alan “Batı Yakasının Hikayesi.” O müzikalde Amerika’ya yerleşmiş Porto Rico’lu gençlerin bir şarkısı var, şarkının ilk dört dizesi yazının girişinde yer alıyor, üçüncü dize, “Everything free in America”, Amerika’da her şey serbest.

Erdoğan’ın gezisi bu serbestliğe pek denk düşüyor. O serbestiyet içinde neler yaşanmıyor ki!
 

Havaalanında moral
 

Vodvil mi desem, dram mı, tiyatro daha hava alanına inişte başlıyor.

Erdoğan’ı Amerikan yetkililerinden hiç kimse karşılamıyor. Moraller sıfır. Amerika’da curcuna “Amerikalılar karşıladı, karşılamadı” hezeyanı ile başlıyor.

Bazıları “normaldir, çünkü Amerika’ya resmi ziyaret değil” diye yiğitliğe yoğurt sürmezken, bazıları “yok kardeşim, Obama artık Erdoğan’dan vazgeçmiş” umudunda.

Daha bunun mürekkebi kurumadan, bu kez, Türkiye’de başlayan “Obama Erdoğan ile görüşür mü, görüşmez mi” tantanası, yandaş çarkçıları hop oturtup, hop kaldırıyor. 

Elli bir ülke orada, Beyaz Saray sadece bizimle ilgili resmi açıklama yapmak zorunda kalıyor, “gayri resmi bir görüşme olabilir.”
 

"Obama'nın eli, Erdoğan'ın gözü"
 

Görüşmeye dönük papatya falı sürerken, nihayet önceki akşam o görüşme gerçekleşiyor. Bu sefer de, “kaç dakika görüştüler” telaşı. Brüt elli dakika, yarısı çeviri ile geçtiğine göre, net yirmi beş dakika.

TV’lerde “görüşmenin analizi” adı altında ayrı program yayınlanıyor. Görüşmeden fotoğraflar geliyor ekrana:

“Bu ilk karede Obama’nın eli sağ kaşında, buna karşı Erdoğan’ın gözü dikkatle Obama’nın üstünde. İkinci karede, bu kez Erdoğan’ın eli önündeki notta, Obama Erdoğan’ı dikkatle dinliyor. Üçüncü kareye gelirsek, belli ki, Erdoğan ve Obama iyi anlaşıyor.”

Dalga filan geçmiyorum, ekmek çarpsın ki, dün “analiz” adı altında bunlar söyleniyor TV’lerde, ayniyle vaki. Ve mutlu son.

Ohhh, dünya varmış, bizim Reis allem etti kallem etti, Obama ile görüştü. Ne de olsa, şan, şöhret bize ait.

Yorumlar acele patlıyor, “baksana görüştü işte, Obama ile bizim Reisin arası iyi, yok Amerika Reisten vazgeçmiş, yok şu, yok bu, hepsi hikaye.”

Bu sefer de, yırttık.

Moraller o biçim, icabında.
 

Korumalar koruyor
 

Erdoğan kalacağı otelin önüne geldiğinde, aman Allah, tam Türkiye manzaraları, biber gazı ile TOMA eksik.

Eksik olabilir, onların yerine Erdoğan’ın korumaları var. Tekme, yumruk, biber gazını aratmıyorlar.

Bir yandan “we love Erdoğan”, "Erdoğan’ seviyoruz” pankartları, öte yanda protestolar.

Haydi aslanım korumalar, iş başa düşüyor, ya Settar deyip, protestoları bastırmak için daha yüksek sesle bağırmalar filan. Bunun için epey antrenman yapmışlar mıdır?

Caddeden geçen Amerikalılar şaşkın, “bu alkış ne, peki bu protesto ne” diye sormadan edemiyorlar. Kimse onları ikna edecek bir yanıt veremiyor. Elin gavuru, gel de, anlat.

Nasıl anlatacaksın? Ülke kabak gibi bölünmüş durumda. Okyanus ötesinde bile.     

Korumaların son icat koruması Erdoğan Washington’da nereye gitse, dudak ısırtıyor.
 

Her şey dert
 

Amerikalılar zirveyi Amerika’da yaptıkları için bin pişman. Elli ülke tıkır tıkır işliyor, sadece Türkiye ile ilgili Beyaz Saray sık sık açıklama yapmak zorunda kalıyor.

Al sana, Brooking Enstitüsündeki salon macerası.

Korumalar orada da iş başında. Bazı gazetecilerin salonda bulunmasını birileri istemiyor. Korumalar o gazetecileri salondan atıyor. “Atarsın atamazsın, burası Amerika, hayır buraya girişe ancak biz izin veririz” dalaşına sonunda Beyaz Saray da katılıyor:
“Bizim ilgimiz dışında.”

Adamlar çılgına dönüyor, işleri güçleri yok, ikide bir Türkiye açıklaması.
 

Davetli listesi
 

Erdoğan madem Amerika’da, müzikaldeki gibi, “okey by me in America” , “Amerika’da keyfim yerinde” diyecek, eh vereceği yemekte davetililer ona keyif katmalı.

Korumalar cin, danışmanlar daha cin. El elden, cin cinden üstündür. Yemekte “yüksek düzeyde temsil olması” için hiç bir şey esirgenmiyor. “Bak, bizim Reisin davetine kimler geliyor” dedirtmek faslından.

Davetlilerin karşısına görevleri yazılıyor, “Obamanın özel asistanı, Başkan Yardımcısının Güvenlik Baş Danışmanı”  gibi.

Tam Türk tipi cinlik gösterisi. Reise yaranma, halkı kandırma adına.

Davetlilerin karşılarında yazılan görevleri çoktan geride kalmış, onlar artık o görevde değiller. Yüksek temsil adına, o görevde gösteriliyorlar.

Yağdan kıl çekeceksin, davetten tavşan çıkaracaksın, ama yalanmış, ama dolanmış, asla kötü niyet yok. Maksat reisin gönlü hoş olsun. Gönüller bir olsun, gerisi kolay.
 

Kim tutar seni Türkiyem
 

Son numara on numara, hepsini geride bırakıyor.

Sokaklarda kamyonlar dolaştırılıyor. Üzerlerinde İngilizce olarak şunlar yazılı:

“Gerçek + Barış : Erdoğan,”

“Erdoğan’ı Seviyoruz,”

“Teşekkürler Erdoğan, Suriyeli sığınmacıları koruduğun için,”

“Amerikan vergi yükümlülerinin parasıyla Gülen’e desteğe son verin.”

Bu kamyonlar tam Oscar’lık. Batı Yakasının Hikayesindeki gibi, “for a small fee in America”, küçük bir para karşılığı, parayı bastırdın mı, işler tıkırında. Kamyon mu yok sokaklarda dolaşacak.

Ayrıca tiyatroya gerek yok, Erdoğan’ın Batı Yakası Hikayesini başından sonuna izleyin, ama önce kemerlerinizi bağlayın, koltuklarınızı dik duruma getirin, kaptan pilotunuz sizi uçurur.

Şarkıdaki gibi, “hep beraber Mathilda.”

Türkiye uçuyor, hazır Obama ile de görüşmüş, “we love Erdoğan”, kim tutar seni Türkiyem.

Yazarın Diğer Yazıları

Osman, yarın yedi yıl bitiyor!..

Duruşmalar devam ederken tahliye talepleri sürekli geri çevriliyor, ya mahkeme heyeti değişiyor ya Gezi davasına bakan yargıçlardan biri AKP milletvekili aday adayı çıkıyor ya da... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “hak ihlali vardır, derhal tahliye edilmelidir” kararı vermesine rağmen, hem de iki kez, o karar Anayasa’ya aykırı olarak uygulanmıyor

Biz tanımıyoruz, onlar “daha sağlam demokrasi için” güçlendiriyor

Şu sıralarda Alman siyasetinde en çok şu söz duyuluyor: “Otoriter eğilimler önce anayasayı değiştirmeyi ve Anayasa Mahkemesi’ni zayıflatmayı hedef alıyor. Ardından devlet kurumları güçsüz kılınıyor"

Bahçeli DEM'e çiçek attı ama...

AKP ve MHP tarafından “terörist, bölücü” diye itilip kakılan DEM heyecanlanıyor, o heyecanla “Selahattin Demirtaş serbest kalsın, kayyım uygulaması sona ersin, tutuklu arkadaşlarımıza af çıksın” gibi liste hazırlayanlar bile var

"
"