Yüzlerce dönüm arazi... Binlerce metrekare kapalı alan... Çoğu denize sıfır...
“Kamu kurumlarının eğitim kampları, sosyal tesisleri...”
O kurumlarda çalışanların, çoğu memur ve sınırlı gelir sahibi insanların uygun fiyatlarla, hiç olmazsa, beş, on gün tatil yapabildikleri yerler.
“Kim dinler onların tatillerini?.. Uygun fiyatlarla olanaklarını kim dinler?..”
Zaten kimse dinlemediği için...
“Bazı bakanlıklara, bazı üniversitelere, Emniyet Genel Müdürlüğüne, Jandarma Komutanlığına ait o tesisler, Tekirdağ, Ordu, Kandıra, Marmaris, Kuşadası, Didim, Manavgat, Gökçeada, Seferihisar ve Beşiktaş’ta, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle satılmasına, kiralanmasına ya da kat ve arsa karşılığı inşaat yapılmasına izin verilerek, Özelleştirme İdaresine devrediliyor”.
Özelleştirme işlemlerinin 31 Aralık 2025 tarihine kadar tamamlanmasına karar veriliyor.
Kim çıkar da, öyle bir adım atar bilmiyorum ama, “bu karara karşı Danıştay’da iptal davası açmak” mümkün.
O kurumlarda çalışanların uygun koşullarla tatil yapma hakları ellerinden alınıyor!..
Bir kararname ile!..
Şu hale bakın!..
Bodrum'da itiraz komedisi
Türkiye’nin en güzel köşelerindeki tesisleri özelleştirmek ve asıl...
“En değerli arazilerini yapılaşmaya açmak... Yeşil bırakmamak üzere... Tarihi değerleri unutmak üzere...”
Bu gibi kararlar o kadar çok ki...
Örneğin, 9 Nisan tarihli yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle...
“Bu kez yapılaşmaya açılan bir arazi, Bodrum’da!..
Yalıkavak Gökçebel’de Hazine’ye kayıtlı bir arazi ki, özelleştirme kapsamında bulunuyor,
‘Gelişme Konut Alanı, Ticaret Alanı, Ticaret Turizm Konut Alanı’ olarak yapılaşmaya açılıyor”.
Çok matrak, artık hukuk ve mantık çok gerilerde kaldığı için gerçekten “matrak” bir gelişme yaşanıyor bu kararla ilgili.
Belirtilen alanda imar planı değiştiriliyor. O değişikliğe itiraz ediliyor.
Şimdi dikkat:
“O itirazlar 9 Temmuz tarihinde, yani dört gün önce, yine Tayyip Erdoğan imzasıyla reddediliyor!..
Yani, kararı alana itiraz ediliyor, kararı veren itirazı geri çeviriyor!..
Ne hukuk ama!..”
Bu arada Gökçebel’in ruhuna El Fatiha, o da ayrı ve ne yazık ki işin tam özü.
Bodrum!.. Bunlar Bodrumu pek sevmiyor.
Tayyip Erdoğan geçen ay yine “Bodrum Yalıkavak’ta muhteşem manzaraya sahip 25 dönümlük araziyi ticaret ve konut alanına çeviren imar planı değişikliğine imza atıyor.
O değişikliğe de itiraz ediliyor, sonuç yine komedi, Erdoğan o itirazı da geri çeviriyor.
Haraç mezat satış
3 Haziran’da... Bir buçuk ay önce...
Bu kez Özelleştirme İdaresi iş başında. Kendisine devredilen:
“-Adana Karataş’ta yaklaşık 40 bin metrekare araziyi satışa çıkartıyor. O arazinin 15 bin metrekaresi denize sıfır, 49 yıllığına özelleştirilmesi öngörülüyor.
-Yine Bodrum Bitez’de, denize sıfır 29 bin metrekare arazi satışa çıkartılıyor.
-İzmir Aliağa’da denize çok yakın 40 bin metrekarelik arazi için dört milyon lira geçici teminat isteniyor.
-İzmir Çeşme’de 6 bin metrekare araziye 74 milyon lira bedel biçiliyor.
-Foça’daki Türkiye’nin ilk tatil köyü 131 milyon lira karşılığında Bahreynli bir şirkete 49 yıllığına satılıyor”.
Satıyorlar... Satıyorlar... Satıyorlar...
Hepimize ait arazileri, tesisleri, binaları, kampları satıyorlar.
Satmaya doyamıyorlar
6 Nisan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle:
“Çeşitli illerimizde mülkiyeti devlete ait araziler özelleştiriliyor.
Erzincan Üzümlü ilçesinde, Gümüşhane Şiran ilçesinde, İstanbul Arnavutköy ilçesinde, Kırklareli Lüleburgaz ilçesinde, Tokat Zile ilçesinde yer alan çeşitli parsellerin satılmasına karar veriliyor”.
O parselleri kimler tespit ediyor, hangi ölçüye göre özelleştirilmesine karar veriliyor, bunu kimse bilmiyor.
Bilinen tek ölçü var:
“Para yok ya... Tulumbada su bitti ya... Para gelsin, para!..”
Zeytinliklere veda
Deniz kıyısı, denize sıfır, ormanlık arazi, sosyal tesis, SİT alanı, madenler hiç fark etmiyor.
Bu satış furyasında zeytinlikler de kurban ediliyor.
“Muğla, Datça’da, daha önce ‘korunacağı ilan edilen zeytinliklerin bulunduğu arazi’ de, koruma, moruma tanınmadan özelleştirmeye takılıyor”.
Kimin malını satıyorlar
Kamuya ait pek çok fabrika, en popüler olanı Tank Palet ve şeker fabrikaları, bazı madenler, yeraltı ve yerüstü işletmeleri...
Ve de kıyılar, ormanlar...
“AKP ile birlikte, doğal ve tarihi özelliklerine bakılmaksızın, doğal alan olup olmadıklarına aldırış edilmeksizin satılıyor”.
Satılıyor... Satılıyor... Satılıyor...
Çünkü, para yok, para!..
Eldeki ve avuçtakini har vurup harman savuran, ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyerek lüks ve israf içinde kendileri için milyarlarca lira harcayan, üç, beş şirkete dünyanın hiç bir ülkesinde görülmeyen garantilerle Hazine’yi tam takır hale getirenlerin son umudu, eline ne geçerse satmak.
Kimin malını satıyor bunlar, kimin?.. Kime satıyorlar, kime?..
İzlemek gerek, “kimlere, hangi fiyattan satılıyor” diye izlemek gerek.
19 yıllık bu çok ağır trajedide son perde inmek üzere.
“Batan geminin malları bunlar”.