MHP tabanın yarısı öfkeli, diğer yarısı, “biz söz dinleriz” eğiliminde.
Son yirmi yıldır Türkiye siyasetinde tek adam modası var. Bunun en tipik örneği Tayyip Erdoğan. Ülkeyi yönetirken, yerin altına da üstüne de o karar veriyor. Örneğin, kimseye danışmadan göçmen çöplüğüne dönmüş ülkeye bir kalemde “Lübnanlı kardeşlerimiz de gelebilir” diyerek, hepimizi dehşete düşürüyor. Akla gelebilecek her konuda tek yetkili o.
İhmal edilmiş bir “tek adam” daha var:
Devlet Bahçeli. 27 yıldır MHP’nin başında. MHP iniyor çıkıyor, düşüyor kalkıyor, seçimde baraj altında kalarak, Meclis’e giremediği günler oluyor ama, Bahçeli koltuğunu hep koruyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
“Biz yönetiyoruz”
“Terörist başı Apo Meclis’e gelsin, DEM Grubunda konuşsun” çıkışı ile başta kendisi partisi, Türkiye’de siyasetle ilgili ya da ilgisiz herkesin ağzını açık bırakan Bahçeli’nin bu tavrına MHP tabanı nasıl yaklaşıyor?..
Yarısı “bizim liderin bir bildiği vardır” diyerek, kabullenirken, diğeri yarısı ateş püskürüyor:
“Biz bundan sonra insanların yüzüne nasıl bakarız?..”
Aslında Bahçeli’nin her konuda Tayyip Erdoğan’a verdiği destekten rahatsız olan bu kesime MHP ilgi çekici bir uyarıda bulunuyor:
“Fiilen iktidarda değiliz ama, devleti biz yönetiyoruz. Bütün kurumlarda bize yakın insanlar var.”
Apo çıkışı
MHP tabanı yine de “Apo çıkışıyla birlikte” ikiye bölünüyor. Bir bölüm “bizi rahatsız eden ne var” derken, diğer yarısı kaygılı:
“Bu çıkış partiyi sona doğru sürükler.”
Nereye sürükler bilinmez ancak, milliyetçi cephede yer alan diğer iki parti İYİ Parti ile Zafer Partisi bundan kazançlı çıkabilir.
ETA modeli
Bahçeli “Apo çıksın, DEM Grubunda konuşsun” derken, PKK terörünün sona ermesinde ana rolü Apo’ya veriyor. Bu öylesine baştankara, öylesine yüzeysel bir çıkış ki...
Bu çıkışı terörü sonlandıran çözüme götürebilmesi için çok temel plana ihtiyaç var. Bunun en iyi örneklerinden biri İspanya.
İspanya’da BASK Bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ETA terör örgütü başlangıçta diktatör Franco’ya karşı direniş için kuruluyor. ETA’nın İspanyolca açılımı “BASK Ülkesi ve Özgür İnsan” anlamını taşıyor. ETA’nın bir askeri kanadı var, fiilen savaşan, bir de “halk birliği” anlamına gelen “Herri Batasuna” adında siyasi kanadı var.
Francisco Franco
Kısaca adım adım gidersek...
Bütün partilerle birlikte
Uzun yıllar İspanya’da terör estiren ETA’ya karşı hükümetler hep ne yapabiliriz diye düşünüyor. 1987 yılında İspanya Başbakanı Felipe Gonzales:
“Demokratik devletin teröristlerle görüşme sürecine girmesi ne kadar doğal değilse de, bu süreç sorunun çözümüne katkıda bulunacaksa, hükümet böyle bir diyaloğa hazırdır.” (Akın Özçer, Çoğul İspanya, s.246.)
Felipe Gonzales
Sonra süreç başlıyor. Birkaç ana noktası var.
“-ETA’nın silah bırakma karşılığında, siyasi kanadına demokratik yollardan siyaset yapma hakkı tanınıyor, yani Herri Batasuna’ya.
-ETA’nın askeri kanadıyla görüşme kararı alınıyor. O aşamada İspanya Meclisi’indeki bütün siyasi partilerin görüşmeleri destekleyeceklerine ilişkin ortak bir protokol imzalanıyor.
-Görüşme sürecine, hiçbir partiyi dışlamadan, Meclis’teki bütün partilerin katılımı sağlanıyor.”
Bütün partilerin imzaladığı bu protokolün daha birinci maddesi şöyle:
“Terörizm bir devlet sorunudur. Demokratik siyasi partiler olarak, terörle mücadeleyi hiçbir zaman partizan amaçlarla kullanmamayı taahhüt ederiz.” (Aynı kitap, s.423)
İktidardan gelen en kritik karar ve eylem, sürece önce bütün partileri katması, ikincisi de “kendi partizan amaçları için kullanmamaları” kuralı.
İspanyol partilerinin hepsi bu kurala riayet ediyor.
Ya Bahçeli?..
İspanya’da çözüme giden yolda elbette pek çok ayrıntı var. Bu barışa götüren bir model, bir plan. Her aşamasında bu plana bağlı kalınıyor.
Yoksa, günün birinde bir parti lideri Bahçeli gibi, hiçbir temeli olmayan çıkış yapmıyor. Hiçbir partiyle konuşmadan hatta, belki kendi partisinin organlarıyla bile görüşmeden, Bahçeli’nin çıkışı elbette pek çok kuşkuyu beraberinde getiriyor.
Şimdi soru şu:
Ortada devlet kurumlarının hazırladığı böyle bir plan var mı?..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|