27 Temmuz 1937. Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşuyor.
Sözlerine ‘’Filistin’e el sürülemez’’ diye başladıktan sonra devam ediyor:
‘’Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür.
Filistin Arabistan’da vuku bulacak harekâtın merkezini teşkil ettiği takdirde burada yapılacak herhangi bir fenalığa Türklerin tahammül edemeyeceği bilinmelidir.
Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez.
Şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzu altına girmesine mani olacağız.
Buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına izin vermeyeceğiz.
Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt kalmakla itham edildik. Bu ithamlara rağmen, Peygamberin son arzusu, mukaddes toprakların daima İslam hakimiyeti altında kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.
Atalarımızın, Selahattin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz.
Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için atacağı ilk adımda bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur’’. (Dahiliye Vekaleti, Matbuat Umum Müdürlüğü, sayı 030-10-266-793-25).
Atatürk’ün bu sözleri ertesi gün bütün Avrupa basınında yankılandığı gibi, Hindistan’da yayınlanan Bombay Cronicle’de de şu başlıkla yer alıyor.
‘’Kemal Paşa Avrupa’ya ihtar ediyor’’
Geleneğin devamı
Bu sözler birkaç açıdan çok açıklayıcı.
Yıl 1937, demek ki, Türkiye’nin Filistin sorununa yaklaşımının tarihsel bir geleneği var.
Bugün AKP iktidarı Filistin’e sahip çıkıyorsa, bu geleneği devam ettiriyor. Tıpkı 1937’den bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar gibi. Buna askeri darbe dönemleri dahil.
Yani, iktidar yandaşlarının günümüzde izlenen politikayı yere göğe koyamayışları sadece ve sadece iç propaganda malzemesinden öte bir şey değil.
Atatürk’ten sonra Filistin sorununa en yapıcı yaklaşım Ecevit dönemine ait. En fazla sahip çıkanların başında Ecevit geliyor.
Emperyalizm ve kutsallık
Atatürk’ün sözleri yeteri kadar net.
Daha o tarihte İslam Dünyasının dikkatini Filistin sorununa çekiyor.
O topraklarda ‘’emperyalist’’ emeller 1937’den bu yana hiç azalmıyor. Son örneğini Trump tekrarlıyor.
O toprakları ‘’kutsal’’ diye niteleyen ve oraya sahip çıkan Atatürk, Arap Dünyasına çağrılarını eksik etmiyor.
1937… 2017…
Bir halkın mücadelesi…
Bitmek bilmiyor.
Berna Hanım, Mesut Bey, Hasan
Ailenizi yıllar yılı yakından tanıdım. Kurduğumuz ‘’dostluk’’ politikacı-gazeteci ilişkilerini geride bıraktı.
Belki son yıllarda o kadar sık görüşemedik ama, birbirimizden sürekli haber aldık.
ANAP iktidarda ya da değil, ailenizle ilgili pek çok anı var.
Yavuz’un aramızdan ayrıldığını duyduğumda şok geçirdim.
Kelimeler yetersiz. Olağanüstü üzgünüm.
Gözümün önünde Yavuz’un, herhalde o tarihlerde altı, yedi yaşlarında, Ankara Nene Hatun Caddesindeki evinizde merdivenlerden koşarcasına inişi var.
Acınızı paylaşırken, sabır diliyorum. Elimizden başka bir şey gelmiyor ne yazık ki.