"Ekonomik krizi parasal genişleme ile aşma çabası."
Koronavirüs'ün yol açtığı ekonomik krizi aşarken, dünyadaki temel slogan bu, "parasal genişleme". Bu yol ile krizi daha hafif atlatmanın yöntemi olarak... Bu nasıl olacak?
Dünyada kurulmuş olan bir ağ var, "Acil Finans Hattı". Parasal genişlemeden pay alabilmek için bu hatta ortak olmak gerekiyor.
Yaklaşık yüz ülkenin ortak olduğu bu hatta Türkiye yok.
Neden yok?
Çünkü, kendi içine kapanmış, gerçeklerden uzak, sadece algı operasyonu ve propagandaya dayalı, "biz bize yeteriz Türkiyem" afişi.
Hayır yetmeyiz, yetemeyiz!..
Gidip dışarıdan kredi bulmak, döviz bulmak gerekiyor. Ve bugünkü dünya ortamında o krediyi, o dövizi bulmak mümkün.
Çünkü, Acil Finans Hattı dışında da, dünyada kredi alınabilecek kurumlar ve piyasalar mevcut.
Ali Babacan'a kulak vermek
Yeni kurulan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan geçenlerde FOX TV ile KRT’de, dün de T24’te dış piyasalardan nasıl yararlanılabilir konusunu ayrıntılarıyla anlatıyor.
- Çeşitli ülkelerin Merkez Bankalarının oluşturduğu sistem,
- Avrupa Yatırım Bankası,
- IMF ve Dünya Bankası.
Türkiye şu anda yüzde 7 faizle dünyanın en pahalı dış kredisini bulan ülkelerin başında geliyor. Oysa, belirtilen kurumların faiz oranı yüzde 1 dolayında ve buralardan para bulmak mümkün. Babacan’ın vurguladığı şu:
"Merkez Bankası üzerinden para üretmek mümkün, (para basmayı kastediyor- y.d.). Ama, bu morfin gibidir, etkisi kısa sürede ortadan kalkar. Ayrıca, döviz kurunu yükseltir, enflasyonu körükler. Bunu dengelemek için mutlaka döviz bulmak gerekir. Döviz bulunmazsa, kriz derinleşir ve şu anda dış piyasalardan çok düşük faizle döviz bulmak mümkün. Krizi en hafif biçimde atlatmak için mutlaka dış borçlanmaya gitmek kaçınılmaz. Kaldı ki, Merkez Bankası Türk Lirası üretirse, döviz bunu da dengeleme görevini yerine getirir."
Babacan’ın çare olarak öne sürdüğü bir başka kaçınılmaz koşul şu:
"İsrafa son vermek... Tek bir kuruşu bile tasarruf etmek... Tek bir kuruşu bile..."
Hani, şu koşularda dahi, yok buzdolaplı araç kiralamak, yok Kanal İstanbul ihalesi açmak, yok bazı lüks inşaatları devam ettirmek... Bunlar olmaz, bunlara son vermek gerek.
IMF de olur
Ayıptır söylemesi, Türkiye’nin IMF ile ilişkilerini sanıyorum, ilk yazan biri olarak, "IMF Kıskacında Türkiye, 1946 - 1980)" kitabı, kriz dönemlerinde IMF’nin özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri nasıl "acı reçetelere" mahkum ettiğini bilen biri olarak...
Ekonomi krize girdiği anda, IMF geliyor, adına "stand - by" denilen acı reçeteyi sunuyor. Ücretlerin dondurulması, temel mal ve hizmetlerin zamlanması, paranın devalüe edilmesi, yani dış paralar karşısında değerinin düşürülmesi, kamu harcamalarının kısıtlanması, yatırımlara ara verilmesi gibi acı bir reçete...
Ancak, bu uygulama üzerine, o ülke çok ihtiyacı olan dış kaynağı bulabiliyor.
Bununla birlikte...
IMF’nin geçenlerde açıkladığı gibi, bir trilyon dolarlık oluşturduğu fondan para alınırsa, IMF o acı reçeteyi sunmuyor, o dayatması yok, ayrıca faiz yüzde 1 gibi çok düşük bir oran.
Türkiye - IMF kitabını yazmış ve IMF’ye yıllarca çok ciddi karşı çıkmış biri olarak...
Türkiye şimdi IMF’nin sunduğu kaynaktan para alabilir ve IMF’ye gidebilir!..
Gerçi, başından beri ve en son bu hafta Tayyip Erdoğan tekrar aynı ısrarının altını çiziyor, "IMF’ye gitmek yok" diyor.
Yanlış... Yanlış... Yanlış...
Günümüz koşullarında IMF’nin kaynağından para almak, söylediği sözleri çiğnemek anlamına gelmiyor, çünkü kriz çok derin ve bu inat devam ederse, çok daha vahim sonuçlarla karşılaşmak mümkün.
Temel koşulları var
Dış kaynağa gitmenin, dış kaynağı sağlamanın birkaç koşulu var:
- Demokrasi... Demokrasi... Demokrasi... Bizim çoktan unuttuğumuz bir kavram ve uygulama...
- Hukuk devleti... Kuvvetler ayrılığı... Hukukun üstünlüğü...
- Özgür bir basın... Düşünce ve ifade özgürlüğü...
- Her kesimle diyalog... "Benden senden" demeden, her türlü siyasal partiyle, her türlü sivil toplum örgütüyle, işçi ve iş veren sendikalarıyla, muhalif ya da değil, akademisyenlerle görüşmek... Herkesi dinlemek, her öneriyi dikkate almak...
Sonunda yine sen karar ver, ama dinle!..
- Uluslararası kurumlara, çeşitli ülkelere durup durup çatmaktan vazgeçmek...
Özellikle işsizlere, işsiz ordusuna yeni eklenenlere, teker teker kepenk indiren dükkanlara, kapanan şirketlere hayatiyet vermek için dış kaynak şart ve şart ve şart.
Bunun için de, demokrasi ve her kesimle hiç bir komplekse kapılmadan diyalog kurmak şart ve şart ve şart.
Yoksa, virüsle mücadele başarıya ulaştıktan sonra, ayakta durmak olağanüstü zor olur.
Ormanda yangın
Bizde şu anda dolar yükseliyor, altın yükseliyor, faiz yükseliyor, kredi riski yükseliyor. Bu tehlikeli bir gelişme. Ve ilerisi için daha da tehlikeli.
Geçenlerde çok güzel bir tweet gördüm. Bu dört temel ekonomik değerin aynı anda yükselmesi, akla bir Afrika atasözünü getiriyor:
"Aslan, ceylan, kaplan ve zebra aynı anda koşuyorsa, orman yanıyordur."
O yangından kendimizi hep birlikte korumanın siyasal ve ekonomik yolları işte ortada.
Yeter ki, kimseyi suçlamadan demokrasi ve diyalog...
Bunu artık görmek gerek.