08 Şubat 2023

Anlamayan kaldı mı?.. Depreme hazırlık, bir numaralı öncelik

Felaket gelince yas tutmak, hayatlarını kaybedenlere rahmet, kalanlara başsağlığı dilemek bir kısır döngüden ibaret

"Yeni Adana" adı üstünde...

"Yeni..."

Son yıllarda sekiz, on, hatta on beş katlı "yeni binaların yapıldığı yeni Adana'yı" anlata anlata bitiremiyorlar. Yeni, gösterişli binalar, ona eşlik eden yollar...

Son deprem Adana'da da ağır hasara yol açıyor.

Daha çok nerede açıyor?..

"Yeni Adana'da!.. Orada pek çok bina ya yıkılıyor ya da ağır hasar görüyor.

Eski Adana?.. Orada da hasar var ama, Yeni Adana'daki gibi değil!.."

Evler "yeni" ya... Kim bilir hangi fiyatlardan satılıyor!..

Adana'dan Kars'a gidelim, bugünden geriye doğru, 1926 yılına.

1926'da Kars'ta 6.0 büyüklüğündeki depremde 360 yurttaşımız hayatını kaybediyor.

Belli bir süre Rus işgali altında kalan Kars'ta Ruslar hem kışa, hem depreme dayanıklı evler yapıyor. Bir kaç kez, üstelik kışın gittiğim Kars'ta bu evleri gördüm.

"Depremde bizim yaptığımız binalar yıkılırken, aynı depremde Rusların yaptıkları evlerde hasar yok!.. Ayrıca, kışın çok daha iyi ısınıyor."

İki gün önce on üç ilimizi vuran deprem manzaralarını izlerken, hepimizin kanını donduran can pazarı elbette ön planda gelmek üzere, yıkılan binalara bakıyorum.

Gazeteci arkadaşımız o binalardan birinde kullanılan demirleri canlı yayında gösteriyor:

"Demir değil sanki, kalın bir tel gibi!.."

Bir yanıyla, bu ne biçim vicdansızlık, bu ne biçim hırsızlık, öteki yanıyla, hangi partinin belediyesi olursa olsun, bu ne biçim imar denetimi!..

Erdoğan ve Malatya

29 Ocak 2020'de, üç yıl önce Tayyip Erdoğan Senegal'e yaptığı ziyaretten dönüyor.

Ondan beş gün önce 6.8 büyüklüğünde Elazığ depremi yaşanıyor. 37 yurttaşamızın hayatını kaybettiği o deprem "başta Malatya" olmak üzere, bölgedeki bazı illerimizi etkiliyor. Malatya'da 4 yurttaşımız can veriyor.

Senegal dönüşü uçakta Erdoğan:

"Elazığ depremi Malatya'yı gündeme getirdi. Bazı ülkeler yardım gönderebiliriz dediler. Çok teşekkür ediyoruz, biz bu aşamaları aşmış vaziyetteyiz.

Bunun yanında yeni bir adım attık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın gerek Elazığ'da, gerekse Malatya'da elinde rezerv konutlar var ki, bunlar TOKİ'nin konutları, şu anda evsiz kalanlara bu konutları dağıtmaya başlayacaklar."

Erdoğan en can alıcı açıklamayla devam ediyor:

"Şehir merkezlerinde, gerek Malatya'da, gerek Elazığ'da zemin etütlerini en ideal noktada yapacağız. Zemin etütlerinden sonra, buralarda inşaatları başlatacağız ki, bu bizim için 3 - 4 aylık, bilemedin 5 aylık iştir."

Erdoğan ekliyor:

"Amacımız şehir merkezlerindeki binaları da yapıp, vatandaşların buralardaki konutlara taşınmalarını sağlamaktır." 

Erdoğan'ın açıklamaları yerel bilim hocalarının vurguladığı kurallarla birebir örtüşüyor. Peki, tamam.

Bununla birlikte...

Son depremde Malatya'da da pek çok bina yıkılıyor.

Bugünün sorusu şu:

"Aradan geçen üç yıl içinde Erdoğan'ın söyledikleri Malatya'da ne ölçüde gerçekleşiyor?.. Başta zemin etütleri...

Ve hangi binalar yıkılıyor?..

TOKİ binalarında durum ne?.."

Bu soruların yanıtını bilmiyorum. Malatya'daki gazeteci arkadaşlar araştırırsa, ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yanıt verirse, memnun olurum.

Düzce örneği

Zemin etütleri, binaların yönetmeliğe uygun olarak yapılması, kentsel dönüşümün sağlanması...

"Bu kurallara uygun olarak yeniden yapılan Düzce örneği var."

1999 depreminden sonra Düzce için bilim insanları özel bir çalışma yürütüyor ve tekrar "Düzce'ye dikkat" uyarısında bulunuyor.

Düzce o uyarı doğrultusunda binaları depreme hazırlıyor, yönetmeliğe uygun yeni bina ya da kentsel dönüşüm açısından gerekli çalışmaları sonlandırıyor.

Birkaç ay önceki depremde Düzce herhangi bir felaket yaşamıyor.

Karşımızda Düzce...

Bilime, yönetmeliğe uygun yapıldığında, insanları ve kenti ayakta tutan bir örnek.

Adana, Hatay

Bizim jeoloji hocalarımız, yer bilimcilerimiz iyi yetişmiş, dünyadaki meslektaşlarıyla yarışacak donanıma sahip. Doğru tahminde bulunuyorlar, uyarıları hep doğru çıkıyor.

Yaklaşık bir yıl önce Prof. Naci Görür Zonguldak Ereğli depremi sonrasında bas bas bağırıyor:

"Bundan sonraki depremin Doğu Anadolu fayı üzerinde Erkenek, Çelikhan, Kahramanmaraş yörelerinde olacağını düşünüyorum."

Kendisi de açıklıyor, dilinde tüy bitiyor ama, uyarısını dikkate alan olmuyor.

Ve 7.8 ardından 7.6 Kahramanmaraş ile birlikte on il yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak kayda geçiyor. Tam da, Görür'ün dediği fay üzerinde ve dediği yerde!..

Son depremin Adana ve Hatay'ı vurmuş olmasına rağmen, şimdi yine bağırıyor:

"Adana'ya ve Hatay'a dikkat!.."

Ülkeyi yönetenler Adana ve Hatay için ne gibi önlem düşünüyor?..

Naci Hoca ekliyor:

"Zamanını bilemeyiz. Fay yavaş yavaş küçük parçalar halinde de kırılabilir, tek seferde ve büyük de kırılabilir ancak, dikkat etmek şart."

İstanbul siyaset zamanı değil

Aynı hocaların son yıllarda sürekli uyarısı var:

"İstanbul... Ve İstanbul..."

İstanbul'da bir depremde 59 bin bina ağır hasara uğrayabilecek durumda. Bu binlerce ve binlerce insanın tehlike altında olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, İstanbul en büyük sanayi ve ticaret merkezi. Türkiye'nin İstanbul'da ağır bir depremin altından kalkması çok zor.

Bilim insanları yine uyarıyor:

"Barajlar, köprüler, yollar ve binalar için her türlü hazırlık tamam ama, bir an önce uygulamaya geçmek için para gerekiyor."

Ve yine bilim insanları İstanbul ile ilgili en hayati konuyu döne dolaşa vurguluyor:

"SİYASETİN ZAMANI DEĞİL, PARA BULMAK İÇİN MERKEZİ HÜKÜMET İLE YEREL YÖNETİM İŞBİRLİĞİNE GİTMEK ZORUNDA, İKİSİ BİRLİKTE YAPMAK ZORUNDA."

Öyle mi, birlikte mi?.. Ne yazık ki, değil.

Kısır döngü

Her depremde aynı manzaralar, aynı açıklamalar...

Depremlerde can ve mal kaybını en aza indirgemek için hiçbir adım atılmıyor. Bilim insanlarına, bilimsel raporlara kulak tıkanıyor.

Felaket gelince de...

Oysa, Türkiye gibi deprem ülkesi bir yerde, siyasi görüşü ne olursa olsun, bütün hükümetlerin programında öncelik...

"Tehlike altındaki kentleri depreme karşı hazırlıklı kılmak olmalı!.."

Felaket gelince yas tutmak, hayatlarını kaybedenlere rahmet, kalanlara başsağlığı dilemek bir kısır döngüden ibaret.

Bir de, felaketin neden olduğu ekonomik yük var ki, o ayrı bir felaket.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..