04 Nisan 2023

Amerika'da bizim büyükelçi sadece Biden'la mı görüşüyor?

Bundan sonra kendisi Amerika ile nasıl diyalog kuracak

"Haddini bileceksin!.."

Son günlerde içerde siyasi parti liderlerine verdiği ayar yetmiyor, sıra Ankara’da görev yapan yabancı büyükelçilere geliyor. Amerikan Büyükelçisi Flake benzer sözlerin muhatabı oluyor:

"Haddini bileceksin!.."

Seçimlere giderken Tayyip Erdoğan çok sinirli, kaybedeceğinin farkında. O nedenle, kime, nereye ve nasıl hakaret edeceğini kestirmek zor.

Son olarak, Amerikan Büyükelçisi Flake’in Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmesine ateş püskürüyor:

"Amerika’ya bu seçimlerde ders vermemiz lazım. Joe Biden oradan konuşuyor, Biden’ın buradaki büyükelçisi ne yapıyor?.. Gidiyor, bay bay Kemal’i ziyaret ediyor. Ayıptır, biraz kafanı çalıştır. Sen büyükelçisin, senin buradaki muhatabın Cumhurbaşkanıdır."

Erdoğan hızını alamıyor, büyükelçiye kızacağım derken, Türk - Amerikan ilişkilerinde kırıp dökmediği bir şey kalmıyor:

"Sen bundan sonra hangi yüzle Cumhurbaşkanından randevu isteyeceksin?.. Bizim kapılar kapandı ona. Bir daha göremezsin.

Haddini bileceksin!..

Bir büyükelçi nasıl çalışır, bileceksin. Bunu öğrenmediğin takdirde, bu kapı öyle yol geçen hanı değil, giremezsin."

Yirmi bir yıllık iktidar sonunda, bir büyükelçinin nasıl çalıştığını kim bilmiyor dersiniz?..

Dış politikaya zarar

Her türlü diplomatik kuralı ayaklar altına alan...

Daha önemlisi...

Ülkeler arası ilişkileri tozu dumana katan, herhangi bir siyasi ya da ekonomik zorunluk olduğunda, Amerika ile nasıl görüşeceğini hiç hesaplamadan yapılan bu çıkışlar, sadece dış politikaya zarar veriyor.

Kızmasının hiçbir mantıki gerekçesi yok.

Diplomatik gerekçesi hiç yok.

Hele pratiği hiç yok. Pratik çok farklı işliyor.

Otoriter rejim ve demokraside 

Emekli büyükelçi arkadaşlarımla konuşuyorum dün. Çeşitli ülkelerde yıllarca büyükelçilik yapmışlar. Hepsi aynı şeyi söylüyor:

"Otoriter rejimlerde görev yapan büyükelçiler, sadece ziyaret edecekleri kişileri değil, hatta nereye gideceklerini de bulundukları yerin Dışişleri Bakanlığı'na önceden bildirmekle yükümlü kılınabiliyorlar. Ama, bu adet otoriter rejimlerde bugün bile hayli yumuşamış bulunuyor."

Onun dışında?..

Sayısız başkentte, demokratik ülkelerde görev yapan pek çok emekli büyükelçi ayrı ayrı anlatıyor:

"Ben bulunduğum ülkelerde tek bir kere bile, kimi ziyaret ettiğimi, neden ziyaret ettiğimi o ülkenin Dışişleri Bakanlığı’na hiç bir zaman bildirmedim. Kimse de bana, sen nereye, neden gittin, diye sormadı. Hele böylesine ağır hakaretler kimsenin aklının ucundan bile geçmedi.

Orada muhalefet liderleri dahil, herkesle rahatça görüştüm. Bu bir büyükelçinin olağan görevlerinden biridir.

Hatta, o görüşmeleri rapor halinde Ankara’ya bildirdim."

Erdoğan’ın bu tavrında diplomasi iflas etmiş durumda.

Bizim büyükelçiler

Yine de, Erdoğan’ın mantığı ile devam edersek...

Örneğin...

Bizim Amerika’daki büyükelçi sadece Başkan Biden’la mı görüşüyor?..

Başka hiç kimseyi ziyaret etmiyor, kimseyle görüşmüyor mu?..

Ona Ankara’dan, sen git, şu şu kişilerle şu şu konularda görüş ve raporunu bildir, diye talimat gitmiyor mu?..

Dış politika pratikte başka nasıl işlerlik kazanıyor?..

Sadece Amerika ile sınırlı değil.

Doğu’da Batı’da, Kuzey’de Güney’de, dünyanın herhangi bir ülkesinde bizim büyükelçiler sadece oradaki devlet ya da hükümet başkanları ile mi görüşüyor?..

Başka kimsenin kapısını çalmıyor mu?..

Birileriyle bir yemekte, sohbette, kahvaltıda buluşmuyor mu?..

Buluştuğu zaman o ülkeyi yönetenler bizim büyükelçilere Erdoğan’ın takındığı üslupla mı hitap ediyor?..

Yoksa, hiç oralı bile olmadan, son derece normal olarak, geçip gidiyor mu?..

Siyaset, ticaret ya da herhangi bir alanda büyükelçiler başka nasıl çalışıyor, çeşitli kesimlerle nasıl diyalog kuruyor?..

Kimse görüşmek istemiyor

Erdoğan’ın öfkesi başka.

Dünyada pek çok ülkenin lideri Erdoğan’dan rahatsız. Bunu dikkat çeken biçimde yansıtıyorlar.

Hele de, Batı’da Erdoğan’la kimse görüşmek istemiyor. Oradaki büyükelçiler kendisine resmi ziyaret ayarlamak için onca çaba harcıyor ancak, ülkeler ikili görüşmeye kapıları kapatıyor. Buna Amerika dahil.

Erdoğan da, hiç ilgisi yokken, sıradan bir nezaket ziyaretinden nem kapıyor, Amerikan Büyükelçisi'ne diplomatik geleneklere aykırı, söylemediğini bırakmıyor.

Peki...

Bundan sonra kendisi Amerika ile nasıl diyalog kuracak?..

Ya da kurmak istediğinde, Amerika’dan nasıl bir karşılık görecek?..

Dünyada beşinci

Seçim öncesinde klasik bir Erdoğan!.. Bildiğimiz bir Erdoğan!..

İşler içerde hayli kötü.

Deprem öncesi ve sonrasıyla, Türkiye için büyük felaket, AKP iktidarı için tam bozgun. Sel baskınları öyle.

Ya enflasyon?..

Kimsenin güvenmediği, dün belli olan TÜİK verilerinde bile, gıda enflasyonu yüzde 63.72. Aylıklarda, emeklilerde hiçbir düzeltme gıda enflasyonunu yakalayamıyor. Türkçesi, açlık ve yoksulluk!..

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Şubat ayı itibariyle dünyada gıda ürünleri enflasyonunu ilan ediyor. FAO’ya göre:

Şubat ayı gıda enflasyonu Türkiye’de yıllık yüzde 69.

Lübnan, Zimbabve, Arjantin ve İran’dan sonra gıda enflasyonunda Türkiye dünyada beşinci sırada, en yüksek beş ülkeden biri.

Türkiyeden sonra sırasıyla Mısır, Ruanda, Gana, Surinam ve Sri Lanka geliyor.

Hangi ülkelerle, neredeyiz, bakar mısınız?..

Kaldı ki...

Dünyanın pek çok ülkesinde gıda fiyatlarında genel bir düşüş var.

Türkiye’de tersine.

Akşener ve Flake

O zaman ne yapıyor Erdoğan?..

Dikkatleri başka yere çekmek amacıyla sağa, sola laf atıyor.

Dün İYİ Parti lideri Meral Akşener’e, bugün Amerikan Büyükelçisi'ne.

İçerde ve dışarda herkesle kavga!..

Klasik bir Erdoğan!..

Nereye kadar?..

14 Mayıs seçim gününe kadar. Çünkü, seçimde bu ızdırap sona eriyor.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

"
"