14 Şubat 2023

Aman ne parlak fikir: Üniversite eğitimine ara vermek

Olağanüstü yıkıcı bir depremden sonra çarelerden biri olarak, üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi kararı alınıyor. Deprem üstüne deprem!..

Top sesleri Ankara'dan duyuluyor, Yunan askeri Polatlı'ya kadar yaklaşmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Kayseri'ye taşınması tartışılıyor.

1921... Kurtuluş Savaşı'nın en yakıcı günleri... Hayatta mı kalınacak, yoksa bir millet kaybolacak mı?.. O ölçüde çetin, öylesine amansız, ölümüne savaşılan günler...

"Yunanlıların Polatlı'ya yaklaştığı saatlerde...

Mustafa Kemal Ankara'da Milli Eğitim Şurası'nı topluyor!.."

Hayat memat meselesi kadar, savaş kadar önemli bir konu:

"Eğitim ve eğitim!.."

AKP iktidarı bunun farkında mı?..

Farkında da, bilerek mi böyle mantık dışı kararlar alıyor.

Deprem sonrasında aldığı ilk kararlardan biri üniversitelerde eğitime bu yıl son vermek, uzaktan eğitime geçmek.

Neden?..

Öğrenci yurtlarını boşaltıp, o yurtlara depremzedeleri yerleştirmek!..

Üniversiteme dokunma

Bu duyuru üzerine, AKP'ye yakın eğitimciler dahil, herkes bu karardan vazgeçilmesi için çağrıda bulunuyor, kararın yanlışlığını vurguluyor:

"- Üniversitelerde eğitimi uzaktan yapmak çözüm değil, çözüm öğrencileri okulda, yurttaşları iş yerinde tutmaktır.

- Üniversiteleri kapatmak öğrencileri uzaktan eğitimle yalnızlaştırmaya itiyor. Dayanışma duygusunu zedeliyor. Ayrıca ve asıl eğitime ağır zarar veriyor.

- Pandemi döneminde uzaktan eğitimin ne kadar yetersiz kaldığı sonradan ortaya çıkıyor".

Hiçbir eğitimciye danışılmadan alınan bu karar, "kimin parlak fikri ise", deprem sonrasında ortaya çıkan ve bundan sonra çıkacak yüzlerce soruna yeni sorun eklemekten öteye gitmiyor.

Üstelik, bu sadece deprem sonrasına değil, sonraki yıllara da sarkacak bir sorun.

Artık herkesin kesinlikle bildiği bir konu var:

"AKP iktidarının sorun çözmek yerine, yeni sorunlar yaratmak üzerine eşi benzeri yok. Deprem öncesi ve sonrasında yaşadıklarımız bunun çarpıcı örnekleriyle dolu".

Alternatif çözüm üzerinde düşünmeden, eğitimcilere, sosyal psikologlara, üniversitelere danışmadan uzaktan eğitime geçmek!..

Bundan daha kötü, ülkeye ve binlerce öğrenciye bundan daha zararlı bir karar olamaz.  

Eğitime nasıl bakıyorlar?

Bizde Kurtuluş Savaşı sırasında bile, eğitimin önemi...

Dünyanın her yerinde eğitime verilen değer...

Örneğin...

Güney Afrika'da bir üniversitenin girişindeki yazı:

"Bir ülkeyi yok etmek için atom bombası ya da füzelere gerek yoktur. Sadece eğitimin kalitesini düşürmek, sınavlarda kopya çekmeye izin vermek yeterlidir. Böyle durumlarda ortaya çok hazin sonuçlar çıkar.

-Hastalar doktorların elinde ölür.

-Binalar mühendislerin elinde çöker.

-Para ekonomistlerin elinde erir.

-İnsanlık din adamlarının elinde ölür.

-Adalet yargıçların elinde kaybolur".

Eğitim eğitim olmaktan çıktığında, ne doktor doktor olarak, ne mühendis mühendis olarak, ne yargıç yargıç olarak yetişiyor. İsimlerinin başında öyle yazsa bile, kötü eğitimle o insanlar mesleklerinin erbabı olmaktan çok uzak kalıyorlar.

Tarikat yurtları

Madem üniversitelerde uzaktan eğitim...

O zaman...

"Tarikatlarda, Kur'an Kurslarında da uzaktan eğitime geçilsin!..

Oradaki yurtlar, yatakhaneler de, depremzedelerin barınmasına açılsın!.."

Neden sadece üniversiteler?..

Neden sadece o üniversite yurtları?..

Yirmi bir yılda 53 deprem

AKP 2002 yılının Kasım ayında yapılan seçimde iktidara geliyor.

Depremle tanışması 27 Ocak 2003 yılında Tunceli Pülümür depremiyle, 6.2 şiddetinde.

1 Mayıs 2003'te 6.4 şiddetindeki Bingöl depreminde 176 insanımız hayatını kaybediyor.

On ilimizi yerle bir eden son Kahramanmaraş depremiyle birlikte...

"Yirmi bir yıllık AKP döneminde, 6 şiddetinden büyük toplam 53 deprem yaşanıyor, sayısı binleri bulan 6'dan küçük depremler hariç".

Türkiye coğrafyasının yüzde 66'sı deprem bölgesi. Dolayısıyla, 6 şiddetinden büyük 53 deprem Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde etkili oluyor, zaman zaman büyük can kayıplarına ve yıkımlara yol açıyor.

İlk büyük deprem AKP iktidarının daha altıncı ayında Bingöl'de meydana geldiğinde göre...

"Yirmi bir yıllık iktidarında AKP depremle ilgili olarak ne yapıyor?..

O ilk deprem hiç mi uyarıcı olmuyor?..

Sözüm ona, elle tutulan bir tek AFAD var, onun da ne ölçüde etkili olduğunu yöreden yükselen feryatlar gösteriyor.

53 depreme rağmen, nasıl oluyor da, yedi kez imar affı çıkartılıyor?..

Yedisi gibi, oy avcılığı hesaplarına dayanan sekizinci affı ancak korkunç bir deprem önlüyor".

Ve olağanüstü yıkıcı bir depremden sonra çarelerden biri olarak, üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi kararı alınıyor.

Deprem üstüne deprem!..

1945 Almanya

İkinci Dünya Savaşı sona eriyor, Almanya'da taş üstünde taş kalmamış, bütün ülke yerle bir, tarihin gördüğü en büyük yıkımlardan biri.

Amerikalı general teslim aldığı Alman generalin yanına geliyor:

"Siz artık bir daha sırtınızı doğrultamazsınız".

Alman çok serinkanlı:

"Doğru, taş üstünde taş kalmadı, her her yıkıldı.

Ama, üniversitelerimiz ayakta".

Bizim Kurtuluş Savaşı'ndaki örnekten İkinci Dünya Savaşı'ndan ağır yenilgiyle çıkan Almanya'ya kadar...

Hangi tarih, hangi gerçek AKP'ye yol gösterir?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

“An itibarıyla” geri çekildi: Uçuk kaçık etki ajanlığı

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken... “Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar

Beş çocuk faciası: Frenler artık tutmuyor

Yoksullukta çocukların “en savunmasız” olduğunu Türkiye dün çok acı bir haberle bir kez daha görüyor. Birileri de çıkıyor, “Bakanlık on sekiz kere gelmiş, çocukları almak istemiş, aile vermemiş” gibi, yönetimin sorumluluğunu azaltmaya çalışıyor. Bu söylenen doğru olabilir ancak, yönetimi sorumluluktan kurtarmaz

"
"