02 Mayıs 2017

Altmış yıllık birikime bugün veda

12 Temmuz Beyannamesi öyle tarihsel değerde bir belge ki: Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığından fiilen ayrılmasının ilk adımı

“Yasal siyasal bir partinin yöntemleriyle çalışan muhalefet partisine, iktidar partisinin şartları içinde çalışmasını sağlamak gerekir”.

Ve şimdi çok daha önemli, tarihsel bir söz ve karar:

“Bu zeminde ben, devlet reisi olarak, kendimi her iki partiye de eşit derecede görevli görürüm”.

Yıl 1947, aylardan Temmuz. Cumhurbaşkanı İsmet Paşa, Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar ve Başbakan Recep Peker ile görüştükten sonra kamuoyuna bu açıklamayı yapıyor. Ve ekliyor:

“Dinlediğim şikâyetler içinde abartı da olsa, gerçek payı vardır. Muhalefet, iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından emin olarak, iktidar ise, yasal haklarından başka bir şey düşünmediğinden emin olarak faaliyetini sürdürmelidir.

Hükümetin siyasal partilere karşı eşit ve tarafsız olması, siyasal güvenliğin temel şartıdır”.

Kulağa çok hoş geliyor, değil mi? Tam demokratik bir üslup, son yıllarda pek duymadığımız bir hoşgörü.

 

12 Temmuz beyannamesi

 

İsmet Paşa bu sözlerini bir beyanname ile halka açıklıyor. Tarihe “12 Temmuz Beyannamesi” olarak geçen duyuru ile.

1947’de.

Tarihi özellikle vurguluyorum.

1946 seçimleri yapılmış, Demokrat Parti Meclise girmiş ve “çok partili demokratik hayata” geçilmiş.

İsmet Paşa’nın girişimi orada kalmıyor.

1 Temmuz 1947’de gazetelerin manşeti:

“Cumhurbaşkanlığı ve parti genel başkanlığı birbirinden ayrılıyor”.

Devamı var, bugün açısından ibretlik:

“Cumhurbaşkanı partiler üstü milli hakem rolü üstleniyor”.

 

İki örnek: Özal ve Demirel

 

1960’a kadar geçerli 1924 Anayasasına göre:

Cumhurbaşkanı partili olabiliyor. Bir partiden milletvekili seçiliyor, sonra Meclis’te Cumhurbaşkanı seçiliyor. İsmet İnönü gibi.

İsmet Paşa 1946 seçimlerinde CHP’den milletvekili, sonra Meclis’te Cumhurbaşkanı seçiliyor.

O tarihte aynı zamanda CHP Genel Başkanı.

12 Temmuz Beyannamesi öyle tarihsel değerde bir belge ki:

Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığından fiilen ayrılmasının ilk adımı.

Bu adımın daha sonra iki örneği var. Ama, bu kez anayasal zorunluk olarak iki örnek.

Turgut Özal ve Süleyman Demirel.

 

Eylül 1947 CHP kurultayı

 

1924 Anayasasında “Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığı ile ilişkisini kesen” bir kural olmadığı halde, 1947 CHP Kurultayında İsmet İnönü bu adımı atıyor. 12 Temmuz Beyannamesi ışığında.

1947 Kurultayında tüzük değişikliğine gidiliyor.

İsmet İnönü her ne kadar CHP Genel Başkanı ise de, genel başkanlığı fiilen genel başkan vekili yürütüyor, o tarihte Hilmi Uran.

O tüzük değişikliği bizim siyasal tarihimizde demokratik dönüm noktalarından biri.

Cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığı birbirinden fiilen ayrılıyor.

Bu değişimi CHP içinde alkışlayanlar da var, eleştirenler de.

 

Peker yerine Saka

 

İsmet Paşa ilan etmiş ya, “partiler üstü kalacağını”, bunu pratikte de yerine getirmeye başlıyor. Aynı zamanda halkı demokrasiye alıştırma adımları.

Yurt gezisine çıkıyor. Gittiği her ilde hem CHP, hem DP il merkezlerini ziyaret ediyor.

Bu yumuşamaya ilk karşı çıkanlardan biri Başbakan Recep Peker. O sertlik yanlısı.

Temmuz’dan sonra bu yöndeki eleştirilerini sürdürüyor.

Eylül Kurultayından sonra ise, beklenen gerçekleşiyor.

Recep Peker Başbakanlıktan ayrılıyor, yerine Hasan Saka atanıyor.

 

1950’de kırılma

 

İsmet Paşa’nın bu adımı 1950’de kırılıyor.

İsmet Paşa’nın yarattığı fiili durum anayasal bir kural değil.

Nitekim, 1950 Demokrat Parti iktidara gelince, Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçiliyor ve Demokrat Parti ile ilişkisini kesmiyor, genel başkanlıktan ayrılmıyor.

1950  - 60 arası öyle devam ediyor.

Ancak, 1961 Anayasası bu fili duruma son veriyor ve Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi ile ilişkisi kesiliyor.

Yani, ortada altmış yıllık demokratik birikim var.

 

Ve bugün 2 Mayıs 2017

 

Bu demokratik tarihçeyi bugün anmanın büyük önemi var. 16 Nisan 2017’de yapılan referandumda kabul edilen anayasa değişikliğine göre, Cumhurbaşkanı artık partili olabiliyor.

1947 - 2017, yetmiş yıl sonra dön baba dönelim, nereye gidelim?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugün AKP’ye yeniden üye oluyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 21 Mayıs’ta AKP’ye yeniden Genel Başkan oluyor.

İsmet İnönü neden Cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığını birbirinden ayırıyor? Ve 1961 Anayasası neden ikisini ayıran zorunluğa gidiyor?

-“Bütün siyasal partilere eşit mesafede durmak” için.

-“İktidarın muhalefeti ezmesini önlemek için”.

-“İktidarın ve muhalefetin aynı şartlarda yarışmasını sağlamak için”.

Ya bugünden sonra?

Türkiye bugün bu demokratik birikime veda ediyor.

İsmet Paşa’nın ruhu şad olsun.

Yazarın Diğer Yazıları

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

Suriye cehenneminde Ankara’nın PKK manevrası

Her ne kadar PKK’nın Suriye’deki kolu olsa bile, YPG’nin yenilmesi PKK’nın Türkiye’de devre dışı kalma sürecini başlatıyor olabilir. Bu da Apo’nun yapacağı muhtemel çağrının önemini azaltıyor olabilir

"
"