Dünyanın en güçlü ve en zengin kişileri arasında yer alan bazılarının bir alışkanlığı var.
“Hesaplarını off-shore yatırımlarında tutmak” gibi, bir alışkanlık.
Neden?
Çünkü oralarda ki, bunlar genellikle adalar oluyor, vergi ödemiyorlar.
Dolayısıyla, varlıklarını o adalarda tutmak, vergi kaçırmakla eş anlamlı.
Bu gibi adalara da “vergi cenneti” deniyor. Bunun son örneği, Malta.
Böyle adalarda kimlerin, ne kadar yatırımı var, bu sırlar açığa çıktıkça, o kişiler ait oldukları toplumlarda ister istemez güç durumda kalıyor.
“Paradise Papers” , yani “Cennet Belgeleri” de Malta’da varlıkları ya da şirketleri bulunan kişilerle ilgili bilgileri içeriyor ve bu kişilerin bazıları önceki gün Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanıyor.
İddiaya göre, o kişiler arasında Başbakan Binali Yıldırım’ın oğulları da var.
II. Elizabeth ile ABD’li bakan
Off-shore hesaplarında tutulan varlıkların yüzde sekseni dünyadaki en zengin binde bir kişiye ait.
Toplam 13.4 milyon belge içinde açıklanan isimlerden ikisi çok ünlü, biri İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, diğeri Trump kabinesinde Ticaret Bakanı Ross. Kim bilir daha nice ünlü kişi vardır.
İddiaya göre, II Elizabeth’in Malta’daki varlığı on milyon Sterlin. Kraliçeye bakın siz, iyi mi? Haber doğru ise, Kraliçe parasını off-shore hesapta tutuyor.
Yani, Kraliçe vergi kaçırıyor.
1952’de tahta çıktığına göre, tam 65 yıldır Kraliçeliğini sürdürerek tarihi bir rekora sahip olan II. Elizabeth bu haberden sonra artık tahttan ayrılır mı?
İngilizlere göre, “evet, tahtı bırakmalı”.
Amerikalı Bakan Ross’un ise, Rusya’ya uyguladığı yaptırımları yerine getiren bir şirkette hissesi bulunduğu ileri sürülüyor.
Açığa çıkan isimler her ülkede büyük yankılara yol açıyor.
Geçen yıl da, benzer biçimde Panama Belgeleri açığa çıkıyor, o belgelerde beş yüz Türk’ün adının geçmesi bizde kamuoyunu uzun süre meşgul ediyor.
Binali Yıldırım’ın açıklaması
Oğullarının “Cennet Belgelerinde” isimlerinin geçmesi üzerine, sorulan soruya Binali Yıldırım dün şu açıklamada bulunuyor:
“... Çocuklarım kendi işlerini yapıyor. Ben siyasete başlarken, çocuklarıma bir tavsiyem oldu, devlet bankalarından kaynak kullanmayacaksınız, dedim. Denizcilik küreseldir, onlar denizcilik faaliyetinde bulunuyor. Bunun gizli saklı bir yanı yok. Bu şirketler açık şirketlerdir”.
“Cennet Belgelerinde” zaten, oğullarının devlet bankalarından kaynak kullandıklarına ilişkin bir not yok. Konu o değil. Dolayısıyla, o cümle yersiz, öyle bir iddia yok.
Yıldırım daha sonra asıl şu önemli cümleyi söylüyor:
“Benim dokunulmazlığım var, ama oğullarımın yok. Her türlü araştırma ve inceleme yapılabilir. Vergi vermiyorlar, diye itham ediyorlar. Geçen yıl en yüksek vergi ödeyenler arasında yer aldılar”.
Yıldırım açıkça meydan okuyor, “araştırılsın, incelensin” diyor. Çok iyi, çok güzel.
CHP’den önerge
Binali Yıldırım’ın bu açıklamasından bir kaç saat sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu grup konuşmasında:
“Binali Yıldırım’a içten teşekkür ediyorum. Şimdi arkadaşlarım vergi cennetinde kimin ne kadar parası var, kimin ne kadar şirketi var, ortaya çıksın diye, araştırma önergesi verecekler. Umarım Sayın Başbakan verdiği sözün arkasında durur”.
Binali Yıldırım meydan okuyor, CHP bu resti görüyor ve konuyla ilgili araştırma önergesi veriyor.
HDP’den de önerge
Benzer biçimde, HDP ayrıca bir araştırma önergesi veriyor. Dün Meclis’te konuşan HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu kürsüde:
“Sayın Binali Yıldırım’ın konuyla ilgili açıklaması olmuş, benim dokunulmazlığım var ama çocuklarımın yok, her türlü araştırma yapılabilir, demiş, Öncelikle, yargı ne kadar bağımsız ve bunu yapabilir, bu bir soru işareti.
Yine de, biz size şimdi hayata geçirebileceğiniz bir fırsat sunuyoruz. Yarın bir araştırma önergesi veriyoruz. Bu belgelerdeki tüm iddiaların tüm yönleriyle araştırılması için bir önerge. AKP milletvekilleri de buna destek versin ve hep birlikte bir sonuca varalım”.
“Evet” mi “Hayır” mı
İddialar ortada, Binali Yıldırım’ın da meydan okuması ortada.
CHP ve HDP araştırma önergesi veriyor.
Ama, bu önergenin kabulü, AKP’ye bağlı.
AKP böyle bir önergeyi kabul eder mi?
Kabul edilmesi için AKP milletvekilleri serbest bırakılır mı? Serbest bırakılırlarsa, “evet” oyu kullanırlar mı? Vicdanlarının sesini dinleyerek.
Yoksa, serbest bırakılma görüntüsü altında, çaktırmadan “red oyu” verilmesi için AKP Genel Merkezi'nden milletvekillerine talimat gider mi?
Gitmese bile, “ne olur, ne olmaz” diyerek, önergeyi kendi iradeleriyle geri çevirirler mi?
AKP bu sınava girer mi, girmez mi?
Sadece Binali Yıldırım’ın değil ama, onun şahsında AKP’nin de sınavı bu.
Mesela, Binali Yıldırım AKP milletvekillerine açıktan çağrıda bulunarak, “önergeyi kabul edin arkadaşlar, incelensin” der mi?
Der mi, demez mi?