14 Ekim 2021

AKP usulü bir başka çuvallama: İklim değişikliği

Şimdi soru şu: “Türkiye bu fonları gerçekten iklim değişikliğine karşı alınması gereken önlemlerde mi kullandı, yoksa başka yerde mi?..” Hani şu “müjde” ile kurulduğu söylenen Bakanlık var ya... Onun açıklaması gerek.

“Önlem alınmazsa, New York’taki Özgürlük Heykeli, Paris’teki Eyfel Kulesi, Hindistan’daki Taç Mahal anıt mezarı, pek çok kent ve hatta İstanbul’un bir bölümü sular altında kalabilir”.

Çevreci toplum kuruluşu Greenpeace’in uyarısı bu.

Kuraklık... Sel baskını... Yangınlar... Yıkıp, geçen fırtınalar... Ani yağmurlar...

Ama ve yine kuraklık...

“İklim değişikliği... İklim krizi... Sıcaklıklar artıyor, yağışlar azalıyor... Kuraklık... Ciddi su sıkıntısı köyde, kentte ve tarımda...”

Dünyanın pek çok bölgesi ile birlikte, Türkiye de bunları yaşıyor.

Geride kalan bir, iki ayı düşünün, sel baskınları ve yangınlarla geçen günleri.

Ayrıca...

“Kurumaya yüz tutan akarsular, göller, çölleşen ovalar, kentleri besleyen su kaynaklarında azalma... 

Kuraklık... Kuraklık... En büyük tehlikelerin başında gelen kuraklık...” 

Genel Sekreter uyardı 

Küresel sıcaklık artışına bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği yaklaşık yirmi yıldır her ülkenin temel sorunlarından biri.

2006 yılında “Paris İklim Anlaşması” kabul ediliyor.

Dünyadaki 197 ülkeden 191’i anlaşmayı onaylıyor.

“İran, Irak, Eritre, Yemen, Libya ve Türkiye onaylamıyor”.

Türkiye ile birlikte anlaşmaya karşı çıkan ülkelere bakar mısınız?.. Bir de, bu açıdan hangi ligdeyiz, bakar mısınız?..

Neyse ki, BM Genel Sekreteri Guterres Türkiye’yi sürekli uyarıyor ve geçen hafta Paris Anlaşması’nı nihayet Türkiye de onaylıyor.

Bu onayla birlikte, milli gelirin yüzde 7 artacağı, istihdam artışına katkı sağlayacağı hesaplanıyor.

Guterres ayrıca zorluyor:

“İklim değişikliği bağlamında, siz ne yapıyorsunuz?..” 

 

Bakanlık müjdesi 

Akla gelebilecek, gelmeyecek her konuyu “siyasal hesaplara” dayama adetinden kurtulamayan ve her adımda mutlaka siyasal getiri elde etmeyi uman Tayyip Erdoğan bu konuyu da, kullanıyor:

“İklim değişikliği ve göç konusunda hayata geçirmeyi kararlaştırdığımız yeni yapısal düzenlemelerin müjdesini milletimizle paylaşmak istiyoruz”.

Nedir o “müjde?..”

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adı “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” oluyor.

Bunun nesi “müjde”, anlayan beri gelsin!.. Sonuçta bürokratik bir adım. Oysa, derinde çok daha farklı adımlar atılması gereken sorunlar var.

Ama, önce... 

Yirmi ülkeden biri 

İklim değişikliğinden dünya nüfusunun yüzde 85’i etkileniyor.

Bu etkinin sonucu ortaya kuraklık, sıcaklık artışı, tarımsal ürünlerde üretim düşüklüğü ve zorunlu göçler olarak çıkıyor.

Durum bu iken...

İklim değişikliği karbondioksit salınımındaki artışa paralel olarak yaşamı tehlikeye itiyor.

Türkiye Paris Anlaşması’nı neden ancak BM uyarıları üzerine onaylıyor?..

Ankara’ya göre:

“İklim krizinde bizim tarihsel sorumluluğumuz yok denecek kadar azdır”.

Bu iddia doğru değil.

“Türkiye mevcut oranlara bakıldığında, en çok emisyona sahip yirmi ülkeden biri olarak görünüyor”. (Tarih Dergisi, Eylül 2021 sayısı, s.28). 

İklim fonu parası 

Türkiye’nin ikinci bir itirazı daha var.

Ankara, az gelişmiş ülkelerin kullandığı “Yeşil İklim Fonun’dan” yararlanmadığını öne sürüyor.

Bu iddia da, doğru değil.

Yeşil İklim Fonu’ndan değil ama...

“AB kurumlarının iklim fonlarından en fazla yararlanan ülke Türkiye, yılda ortalama 667 milyon Avro alıyor”. (Tarih Dergisi, aynı yerde, s.29).

Şimdi soru şu:

“Türkiye bu fonları gerçekten iklim değişikliğine karşı alınması gereken önlemlerde mi kullandı, yoksa başka yerde mi?..”

Hani şu “müjde” ile kurulduğu söylenen Bakanlık var ya...

Onun açıklaması gerek.

“O paralar nerede kullanıldı?..”

Zaman zaman belli amaçlarla toplanan paraların başka yerlerde kullanıldığı iddialarının yaygın olduğu bu ortamda, böyle bir soru kaçınılmaz hale geliyor. 

Tarıma “müjde” nerede 

Göller ve akarsular kururken, kuraklık nedeniyle tarımsal üretim hızla düşerken, AKP iktidarı iklim değişikliğine karşı “bürokratik müjde” vermenin ötesinde, ne yapıyor?..

Halen dört milyon hektar tarım arazisi işlenmiyor. Bu çok yüksek bir alan.

Neden işlenmiyor?..

“Gübre, mazot, tohum gibi girdi maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle, çiftçi üretimden vazgeçiyor. Üretimin artması, dolayısıyla gıda fiyatlarının düşmesi için çiftçinin desteklenmesi gerekiyor.

Maliyet artışlarına kuraklık eklendiğinde, tarımsal üretimde şimdiye kadar görülmeyen düşüşlerle karşılaşılıyor”.

Eğer bir “müjde” verecekse, Erdoğan asıl çiftçiye “müjde” vermek zorunda ki, o “müjde” aynı zamanda gıda fiyatlarını dizginleyecek etkilere sahip bir “müjde”.

Ne var ki, desteklemek yerine, gübrede, mazotta, tohumda arka arkaya zamlar birbirini izliyor. 

AKP’nin görevi 

Bolca siyaset... Saçma sapan gündem bolluğu... Ekonomik kriz... Demokrasinin askıya alınması...

Bunlarla boğuşan Türkiye günümüzü ve gelecek kuşakları etkileyecek iklim değişikliğine karşı, kuraklığa karşı ne yapıyor?..

Belli değil.

Erdoğan CHP’nin kazandığı büyükşehir belediyelerdeki muhtemel su sıkıntılarını dile getirerek, yine “siyasal polemik yapmaktan” kendisini kurtaramıyor.

Oysa, olay polemik yapılacak, günlük politikanın aleti olacak bir sorun değil.

“Bu sorun Türkiye’de her alanda yönetimiyle felç eden AKP iktidarının görevi”. 

Türkiye’nin önerisi var mı? 

31 Ekim - 12 Kasım arasında İskoçya’da Glasgow kentinde dünya liderleri, kamu ve özel sektör temsilcileri iklim değişikliğini görüşmek üzere bir araya geliyor.

Bu zirve Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana toplanacak olan ilk zirve.

2006 yılından bu yana iklim değişikliğine karşı tek tek ülkeler ne yaptı?.. Sivil toplum kuruluşları bu yönde hangi çabaları harcadı?..

Ay sonunda İskoçya’da bunlar konuşulacak.

Peki, o zirveye Türkiye hangi tezle katılıyor?..

Bir tezi var mı?..

İklim değişikliğine karşı ne yapıyor?...

“Sıcaklık artışını körükleyen, yağışları azaltan, Türkiye’nin her yerinde su kaynaklarını yok eden, ormanların ortasına taş ocakları açan, ormanları yok eden ve de rant uğruna ısrar edilen betonlaşma  düzenini mi anlatacak?..”

Sefaletin bir başka yüzü!..

 

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi