2021 yılının son günü, 31 Aralık...
Tayyip Erdoğan Ankara'da konuşuyor:
"Tasarruflarınızı kendi paramızda tutmanızı, tüm işlerinizi kendi paramızla yürütmenizi istiyorum."
Bu önerinin ardından gelen cümle tam teşhis:
"Biz kendi paramızı ölçü olarak almadığımız sürece, her zaman batmaya mahkûmuz."
Ardından rotanın altını yeniden çiziyor:
"Türk Lirası bizim paramız, onunla hareket edeceğiz. Yok şu dövizmiş, bu dövizmiş, bunlarla değil."
Kimsenin itiraz edemeyeceği bir politika.
Kavcıoğlu aynısını söylüyor
Üç ay önce söylenmiş bu sözleri şimdi neden hatırlatmak gereği var?..
Çünkü, iki gün önce Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu aynı politikayı vurguluyor:
"Tüm uygulamalarda ve enflasyonla mücadelede mali sistemin liralaşması öncelik taşır."
Merkez Bankası da, Türk Lirası'nı temel alıyor, dövizden uzaklaşıyor.
Ekonomide her şey Türk Lirası ile!..
Yoksa, Erdoğan'a göre, 'her zaman batmaya mahkûmuz'.
Peki... O halde...
"Geçmediğimiz köprü ve yollara, kullanmadığımız havaalanlarına, şehir hastanelerine neden dolar ve Euro cinsinden garanti veriyorsunuz?..
O anlaşmalar, Türk Lirası yerine, neden dolar ve Euro üzerinden garanti ediliyor?..
Son örnek, Çanakkale Köprüsü!.."
Sadece verilen garantiler mi?..
"Kur Korumalı Mevduat" hesapları Türk Lirası'nı değil, döviz tasarrufunu garanti etmiyor mu?..
Ne söylüyorlar, ne yapıyorlar?..
Ne yapacaklar:
"Varlıklı sınıflara çıkar sağlıyorlar."
Toprak Ana'da KDV
Davullar çalınarak duyurulan "KDV indirimlerine" gelince...
Belli ürünlerin dışında, o indirimlerde dikkat çeken iki unsur var.
"Biri arazilerle, diğeri konutlarla ilgili."
Önce araziler...
Erdoğan indirimleri açıklarken, arazilerle ilgili şunu söylüyor:
"Arsa ve arazilerin KDV oranlarını yüzde 8'e indirerek, inşaat sektörünün üzerindeki finansman yükünü azaltıyoruz."
Daha açıklamasını yaparken, amacını da söylüyor.
Neresi 'arazi?..'
Arsadan ayrı olarak arazi, yani toprak, yani "tarım arazisi, tarımsal toprak".
O arazi üzerindeki KDV oranını düşürerek, kendisi söylüyor, 'inşaat sektörünün finansman yükünü azaltmak' ne demek?..
"Tarım arazilerini bir kez daha betonlaşmaya açmak demek!.."
Son yirmi yılda Hollanda büyüklüğünde 'tarımsal arazi' yok edilmiş, şimdi o kayıp biraz daha artıyor.
Bu karara kendi partisinin eski Tarım Bakanı bile karşı çıkıyor.
Neden KDV'yi indiriyor?..
"Müteahhitlere, varlıklı sınıflara çıkar sağlamak amacıyla."
"Kendine yeterlik" mi?
KDV'yi ne zaman indiriyor?..
"128 ülkeden tarımsal ürün, gıda maddesi ithal edilirken!.."
Yani, tarım arazilerine en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde...
Erdoğan geçen gün Kayseri'de "gıdada kendimize yetiyoruz" diyor.
Oysa, Arjantinden tutun, Hindistan'a, Kanada'ya, Avrupa ülkelerine kadar her yerden, her türlü gıda ürünü ithal ediyoruz.
Hemen bir örnek, buğday, arpa, çavdar, mısır gibi un üretmeye yarayan hububat ithalatı 2016 yılında 1 milyar 400 milyon dolar iken, 2021'de aynı ithalat 15 milyar 600 milyon dolara yükseliyor.
Nasıl bir kendine yeterlik ise!..
Ve Binali Yıldırım... Tarım arazileri KDV indirimi ile betonlaşmaya açılırken, o "ekin, deliler gibi ekin" diye, nutuk atıyor.
Ekilecek toprak azalırken.
Konutta vergi sekiz kat arttı
Bazı ürünlerin ve arazinin dışında, diğer temel KDV indirimi konut satışlarında.
"150 metrekareye kadar olan konutlarda KDV yüzde 1 iken, yüzde 8'e yükseltiliyor.
Bu büyüklüğü aşan konutlarda, ilk 150 metrekare için yüzde 8, 150 metrekareyi aşan bölümü için ise, yüzde 18 olarak belirleniyor."
Böylelikle 150 metrekareye kadar ev alabilecek olan halkın büyük çoğunluğuna:
"Çok büyük kazık!.. Düşük ve orta gelirli çoğunluğun ev satın alabilmesi iyice zora giriyor, durup dururken kazık!.. Satın alma vergisi sekiz kat artıyor!.."
Ama, 150 metrekareden büyük, bu arada lüks konut alacak olanlara:
"Onlara kıyak çekiliyor!.."
Yüksek gelirlilerin satın alabileceği konutların KDV'si yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülüyor.
Durup dururken, neden?..
"Varlıklı sınıflara çıkar sağlamak amacıyla!.."
İktisat dilinde, buna:
"Düşük gelirliden yüksek gelirlilere gelir transferi deniyor."
Esnafa vergi
Liraydı, indirimdi, tarımdı derken, bu masallar aleminde bir başka masalın bugünlerde tam zamanı.
"Salgın nedeniyle esnaflara toplam 350 milyon liralık destek sağlanıyor. Esnaf başına ayda bin liradan, üç ayda, üç bin lira destek."
Adı üstünde, 'des - tek'.
Aziz iktidar ortakları esnafımızı düşünüyor, ona 'des - tek' veriyor.
Bugünlerde ne oluyor?..
"Destek diye verdiği üç bin liradan, yüzde 15 gelir vergisi üzerinden, esnaftan 450 lira vergi istiyor!.."
İnsaf be!..
Ayıp be!..
"Varlıklılara çıkar, esnafa durup dururken vergi!.."
Bir "Nebati" var
Ekonominin nasıl yönetildiğine ilişkin genel durumdan son birkaç kesit bunlar.
Kararların "kimler için" alındığını gösteren son örnekler.
Bu tablo içinde "Nebati" ihmale gelmez, gözleri ışıl ışıl parlayan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati.
O ekonomiye yukarıdan şöyle bir bakıyor ve hükmünü veriyor:
"Türkiye ekonomisini kurtardık, Elhamdülillah!.."
Sadece son örneklere bakmak yetiyor.
Kimleri kurtardığı ortada.
AKP'nin her kararında MHP'nin katkısı var, her kararda onlar ortak. O halde:
"AKP - MHP ortaklığı dar ve orta gelirli, geçim derdiyle sarsılan halkın değil, varlıklı sınıfların iktidarının ta kendisi."
AKP'nin MHP ile el ele vererek, Nebati'nin 'kurtardık' dediği, işte o varlıklı sınıflar.