“Defol git, geri zekalı.”
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’e açılan bir pankart bu.
Sarkozy bir törende insanların elini sıkarken, bir çiftçi elini uzatmıyor, Cumhurbaşkanının eli havada kalıyor, Sarkozy çok sinirleniyor, çiftçiye “defol git, geri zekalı” diyor.
Üç beş gün sonra bir başka yere gittiğinde, bir Fransız yurttaşı bu davranışından dolayı Sarkzoy’i onun sözleriyle protesto ediyor, açtığı pankarta o sözler yazılı, “defol git, geri zekalı.”
Fransız polisi o kişiyi ne yerlerde sürüklüyor, ne gözaltına alıyor. Sarkozy adamı mahkemeye veriyor, hakaret ettiği gerekçesiyle. Fransız mahkemesi o kişiyi otuz Avroya mahkum ediyor, hapis filan yok.
Adam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuruyor. Fransız Devleti AİHM’e verdiği savunmada Türkiye’yi örnek gösteriyor, “Cumhurbaşkanına hakaret cezasız kalmaz, bakın Türkiye’ye.” Başka örnek yok çünkü.
AİHM savunmayı dikkate almıyor, şu karara bakın:
“Siyasetçi hoşgörülü ve sabırlı olmalı. Aksi halde, özgür tartışmak imkansız hale gelir. Siyasetçinin cezaya başvurması demokratik toplumda ifade özgürlüğünü engelleyici etki yaratır. Siyasetçiye yönelik eleştiriler çok sert olsa bile, siyasetçi tahammül göstermek zorundadır. O eleştiriler medyada yer alabilir, yazı, karikatür olarak. Hakaret zırhına kapılarak, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirilere, çok sert de olsa, ceza verilemez.”
Bizim halimize bakınca, AİHM kararı sanki bir başka gezegende verilmiş gibi.
Işıl Karakaş ziyafette
Terörün kasıp kavurduğu Türkiye’nin dışında bir konferans. Türkiye’nin AİHM’deki yargıcı Işıl Karakaş bugün Galatasaray Üniversitesinde “ifade özgürlüğü” üzerine bir konferans veriyor.
Basın Konseyi ile İstanbul Barosunun ortaklaşa düzenlediği konferansı bugün ben de izliyorum. Karakaş’ın aktardığı her bilgi, her örnekten sonra “şu salonda keşke Türkiye’yi yönetenler ile savcı ve yargıçlar da olsaydı, bu evrensel hukuk dersini asıl onlar dinlemiş olsaydı” diye içimden geçiriyorum.
Bizdeki uygulama nerede, evrensel hukuk nerede, temiz bir yüz yıl var aramızda.
"Kral işkencelerin başıdır"
Işıl Karakaş’ın verdiği diğer örnek İspanya’dan. Kral Juan Carlos bir santralın açılışı için BASK Bölgesine gidiyor. Mondragon adında bölgenin bir milletvekili, Krala “senin bu törene katılman utanç vericidir, İspanya Ordusunun başı sensin ve sen işkencecilerin başısın” diye bağırıyor.
Kral hakaret davası açıyor, İspanya mahkemesi Mondragon’u bir yıl hapse mahkum ediyor. Ancak, ceza erteleniyor.
Mondragon AİHM’e gidiyor. AİHM ilk örnekteki gibi, “bu bir siyasi söylemdir ve ceza verilemez, kaldı ki Kral bile olsa, ülkeyi yönetenler ve siyasetçiler eleştiri karşısında sabırlı olmak zorundadır” diyerek, İspanya’yı mahkum ediyor, Mondragon’u aklıyor.
AİHM devam ediyor:
“Protesto nedeniyle ceza vermek Cumhurbaşkanına ayrımcılıktır. Kral ve Cumhurbaşkanı dahil, siyasetçiyi bu anlamda korumak demokrasi ile bağdaşmaz.”
Evrensel hukuk ve demokratik değerlerden harika örnekler. Dinlerken imreniyorum.
Işıl Karakaş ekliyor:
“Bu kararlara ve bir de bugün Türkiye’ye baktığımızda, dünyada eşi, benzeri olmayan uygulamalar görüyoruz. Türkiye’de daha önce hiçbir dönemde görülmemiş davalar açılıyor, mahkumiyetler veriliyor. Bunlar ifade özgürlüğü ile asla bağdaşmıyor.”
Türkiye ve Azerbaycan
Sadece AİHM değil, Avrupa Konseyinin de aralarında bizim de bulunduğumuz ülkelere tavsiye kararı var:
“Hakaret ediliyor diyerek, yurttaşlara hapis ve tazminat cezaları verilmesini kaygıyla izliyoruz. Bu alanda en fazla uygulama maalesef Türkiye ve Azerbaycan’da var. Cumhurbaşkanına ve siyasetçilere açılan hakaret davalarından hemen vazgeçilmeli, onlara hakaret suçu yasalardan derhal kaldırılmalıdır.
Avrupa Konseyi o yasaların kaldırılmasını istemekle yetinmiyor, uygulamaları da eleştiriyor ve hatta “keyfi” buluyor. Özenle ve büyük bir vurgu ile yargıçların dikkatini çekiyor.
52 ülke arasında Türkiye ve Azerbaycan, en antidemokratik, eleştiriye tahammülü en az iki ülke olarak, kayıtlara geçiyor.
Karne çok zayıf
İş geliyor, Türkiye’de ifade özgürlüğü kısıtlamalarında tıkanıyor.
AİHM’de Türkiye aleyhine açılan 8.450 dava var. Ukrayna ve Rusya’dan sonra üçüncü sıradayız.
Aslında eskiden beri karnemiz hep zayıf, ancak son yıllarda sürekli sınıfta çakan bir ülke haline geliyoruz.
İfade özgürlüğü ihlali ile ilgili AİHM’e açılan toplam dava sayısı 619. Bunun 258’i Türkiye aleyhine açılıyor. Eski yıllarda kötü muamele, işkence, yaşam hakkı, adil yargılamayı ihlal davaları daha fazla iken, son yıllarda ifade özgürlüğü ihlalleri ağır basıyor ve bu anlamda diğer ülkeleri geride bırakıyor. Karakaş’ın deyimiyle, “diğer ülkelerle aramızda uçurumlar var.”
Yirmi beş yıl önce
Bu çarpıcı konferansı verirken, Işıl Karakaş kendinden bir örnek aktarıyor:
“İfade özgürlüğü, insan hakları ihlalleri ile ilgili yirmi beş yıl önce bir gazeteye yazı yazmıştım, Türkiye’deki yasalar ve uygulamanın sakatlıklarını, bunların demokrasiyle bağdaşmadığını yazmıştım, şimdi bakıyorum da, aynı yazı bugün hala geçerli.”
Az gidiyoruz, uz gidiyoruz, hukukun üstünlüğünde, siyasal hoşgörüde, ifade özgürlüğünde, temel hak ve özgürlüklerde arpa boyu yol alamıyoruz. Hele de, son yıllarda.
Teşekkürler Işıl Karakaş. Basın Konseyine ve Baroya da böyle bir konferans düzenlediği için teşekkürler.
Basın Konseyine şimdi bir görev düşüyor. Bu konferans metnini yasaları yapan Türkiye Büyük Millet Meclisine, Adalet Bakanlığına ve yüksek yargı organlarına göndermek. Hani, belki işe yarar, umuduyla.
NOT: Dışişlerinden bir açıklama var. Geçenlerde yazdığım bir yazıda, “Dışişleri sözcüsünün Türkiye’nin Amerika’yı protesto ettiğini söylediğini, bu sözlerin daha sonra Dışişleri sitesinden kaldırıldığını” yazmıştım.
Dışişleri nazik bir açıklama göndererek, “açıklamanın siteden kaldırılmadığını” belirterek, bunun düzeltilmesini istiyor. Ben de, cevap hakkına saygı gereği, bunu yerine getiriyor ve düzeltiyorum.