18 Mayıs 2019

6 Mayıs YSK darbesi ekonomiyi de vurdu

Geçen hafta başında 5.60’larda dolaşan dolar hafta sonuna doğru 6 lira sınırına dayanıyor. Doları aşağıya çekmek amacıyla Merkez Bankası ve kamu bankaları piyasaya 4.5 milyar dolar şırınga ediyor.

1 Dolar 5.49 Türk Lirası...

Ne zaman?..

1 Nisan’da...

6 Mayıs YSK’nın sivil darbesine uzanan yolun başladığı gün.

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997... Bunlar askeri darbeler.

6 Mayıs 2019 ise, YSK sivil darbesi. 12 Mart, 12 Eylül ve diğerleri nasıl anılıyorsa, bundan sonra 6 Mayıs da, aynı çerçevede anılacak.

Tarihimizde askeri darbelerin yanı sıra, artık bir de sivil darbe var, YSK eliyle, böyle geçiyor artık siyasi tarihimize. 6 Mayıs YSK’nın İstanbul Büyükşehir  Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verdiği gün.

Arada fark var

Garip ama gerçek, askeri darbelere göre, 6 Mayıs 2019 YSK darbesinin genel olarak ekonomiye ve bu arada tek tek hepimize, sana, bana maliyeti hayli ağır.

“İstanbul’u vermem de vermem” zihniyetinin, inadının, demokrasiyle uzak yakın ilgisi olmayan YSK kararının ve elbette arkasındaki AKP çabalarının ekonomik bilançosu feci.

Bu bilançoyu bir kaç gün önce CHP sözcüsü, Hazine eski Genel Sekreteri, ekonominin içinden gelen Faik Öztrak çok net ifadelerle açıklıyor.

Yüzde 9 devalüasyon

6 Mayıs YSK darbe süreci 1 Nisan’da başlıyor. Ekrem İmamoğlu seçimi kazanıyor ve fakat YSK kırk altı gün sonucu onaylamak için oyalıyor, sonunda sivil darbeyle seçimlerin yenilenmesine karar veriyor.

Şimdi başa dönersek...

1 Nisan’da, darbe sürecinin başlangıç gününde dolar 5.49 TL.

Dün bu satırların yazıldığı saatlerde dolar 6.08 TL.

Yaklaşık yüzde 9 oranında bir devalüasyon söz konusu, YSK darbesine giden yolda yüzde 9 oranında değer kaybı.

Bir yılı filan geçiyorum, ona bakarsak, geçen yıl Mayıs ayına göre, devalüasyon oranı yüzde 30’u aşmış bulunuyor.

Buna ne enflasyon dayanabilir, ne bütçe açığı, ne dış borçlar, ne firmalar, ne bizler...

Darbenin ağır bilançosu

6 Mayıs YSK darbesinin başladığı 1 Nisan’dan bugüne kadar 5.49’dan 6.08 TL’ye fırlamasının ardından, sadece kur farkı nedeniyle, Faik Öztrak’ın yaptığı hesap sonucunda:

-Şirketlere toplam 160 milyar lira ek maliyet biniyor. Bunun 105 milyar lirası doğrudan kur farkı zararı, 55 milyar lirası borsanın bu sürede yüzde 6.3 değer kaybetmesi sonucunda, şirketlerin piyasa değerinin 55 milyar lira düşmüş olmasından kaynaklanıyor.

-Aynı sürede dış borçlar 237 milyar lira artıyor.

Hani, yukarıda “tek tek hepimize, sana, bana maliyeti” diyorum ya, işte şimdi Öztrak’ın hesabıyla o maliyet:

Milli gelir cinsinden Türk Lirasının değer kaybından dolayı ortaya çıkan maliyet 72 miyar dolar.

Kişi başına 870 dolar daha yük biniyor hepimize.

Durup dururken 870 dolar, 237 milyar lira ve devamı... Durup dururken... İstanbul uğruna!..

4.5 milyar dolar uçtu

Bu arada bir darbe de, Merkez Bankası ve kamu bankalarına geliyor. Darbenin ekonomik bilançosundan onlar da nasibini alıyor.

Geçen hafta başında 5.60’larda dolaşan dolar hafta sonuna doğru 6 lira sınırına dayanıyor. Doları aşağıya çekmek amacıyla Merkez Bankası ve kamu bankaları piyasaya 4.5 milyar dolar şırınga ediyor.

Piyasa buna üç, dört gün dayanıyor.

İki gün önce dolar yine 6 lira sınırını aşıyor.

Ya 4.5 milyar dolar?..

Uçtu gitti...

Hepimize de 870 dolar girdi...

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"