“Not indimi esas itibariyle ülkenin dış kırılganlığının önemli derecede artarak bankaları, yatırımcı güveni ve mudi davranışlarındaki değişikliklere karşı daha fazla riske maruz bırakmasını önlemek için...”
Sen boş ver ötesini!..
Ne öfke dolu nutuklar, ne İsmail Küçükkaya, Ekrem İmamoğlu ile şu kadar dakika görüştü” spekülasyonları, ne yersiz, ilgisiz FETÖ suçlamaları, “seçimden sonra hesap verecek” tehditleri...
Sen bunları boş ver!..
Sen asıl yukarıdaki cümleye bak!..
Bu cümle kime ait?..
Uluslararası değerlendirme kuruluşu Moody’s dün bu açıklama ile “Türkiye’de 18 bankanın kredi notunu düşürüyor”.
Dün ayın 19’u...
Beş gün önce, 14 Haziran’da da yine aynı kuruluş “Türkiye’nin notunu düşürüyor”.
Şimdi duyar gibiyim, daha önceki not kırılmalarında olduğu gibi, yine çıkacak “sen kimsin ya” diye gösteride bulunacak, onu izleyenler de alkış tutacak!..
Ama, ne o nutuklar, ne de o alkışlar, gerçeği değiştirmeye yetmiyor.
Artık ters tepiyor
Bir süre sessizliğini koruyan Tayyip Erdoğan bir, iki gündür yine esip savuruyor.
31 Mart seçiminin hemen ardından, “şimdi kızgın demiri soğutmak zamanı” diyerek, siyasal tansiyonu düşürme sinyali veriyor ama, o söz çok sürmüyor.
Günümüz yine “kızgın demir” zamanı.
Neden?..
23 Haziran’da İstanbul’u yeniden ve bu kez daha açık farkla kaybedeceğini gördüğü için... Son çare ‘kızgın demir”...
Ancak o kızgınlık, o öfke AKP seçmeninde artık ters tepiyor.
Sayıştay’a yaptırılan açıklamalar, valilere verilen emirler... Ne varsa, sahiciliğini ve etkisini çoktan kaybediyor.
Şu rakamlara bak
Tam da, seçim öncesi gerçekle bağlantısı olmayan spekülasyonlar, çarpıtmalar ve algı operasyonlarına neden başvuruluyor?..
Ekonomideki rakamlar...
Moody’s’i haklı çıkartan veriler...
Birkaç “resmi veri” aslında bugün nelerin konuşulması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bunları konuşmaktan kaçındığı, gerçekten kaçtığı için “kızgın demir” sahneye çıkıyor.
Nedir o rakamlar?..
-İşsizlik.
Karşımızda dudak uçuklatan rakamlar.
Bir yıl içinde 700 bin kişi işini kaybediyor.
İşsiz sayısı tüm zamanların rekorunu kırarak, 4.5 milyonu alışıyor.
Yıllık işsizlik artış oranı yüzde 14.1. Aydan aya artan bir oran.
Ve en büyük tehlike gençlerdeki işsizlik. Her dört gençten biri işsiz.
Buna çare?..
Henüz tek laf, tek çözüm yok.
-Sanayi üretiminde düşüş.
2019’la birlikte, geçen yıl başlayan ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Bunu sanayi, tarım ve inşaat gibi, ekonominin lokomotif sektörlerindeki üretim düşülerinde görmek mümkün.
Örneğin, sanayi üretimi Ocak’ta yüzde 7.4, Şubat’ta yüzde 5, Mart’ta yüzde 2, Nisan’da yüzde 4 geriliyor.
Sanayi üretimi geçen yılın üretimi ile aynı düzeyde, hiç bir ilerleme yok.
Bu da, işsizliği açıklıyor.
-Perakende Satışlarda Düşüş.
Krizin bir başka göstergesi, tüketimdeki düşüş. İnsanlar artık tüketimi kısmak zorunda kalıyor.
2019 Ocak ayında perakende satışlar, yani tüketim yüzde 6.4 geriliyor. Şubat’ta yüzde 4.9, Mart’ta yüzde 3.4, Nisan’da yüzde 6.9 düşüyor.
Geçim sıkıntısının göstergeleri.
-Yatırım Malı İthalatı.
Üretimin düşmesini, işsizliğin artmasını bir başka yerde daha görmek mümkün.
Yatırım malı ithalatı bir yılda yüzde 28 geriliyor.
Yatırım yok bu ülkede beyler, yatırım yok!..
Bütçe açığı akıl almaz
Yukarıdaki rakamlara, resmi verilere ek pek çok göstergenin yanı sıra, bir de bütçe açığı var.
Israfın, hesapsız harcamanın göstergesi.
Program hedeflerine göre, bütçe açığı ilk beş ayda 2 milyar lira öngörülüyor.
Peki, ilk beş aylık gerçekleşen açık ne kadar?..
Tam 61 milyar lira, 61!.. Hedeflenen açığın 31 katı!..
Nerelere savuruyorsunuz bu paraları?.. Nerelere?..
Bu nasıl bir ekonomi yönetimi?..
Böyle bir açık veren bütçe karşısında, dünyanın neresinde olursa olsun, Maliye Bakanı anında istifa eder!..
Bunları konuşmaktan kaçmak
Böyle bir ekonomide uluslararası değerlendirme kuruluşları senin ülkenin de kredi notunu düşürür, bankaların da...
Bunları konuşamıyor.
Bunlara çözüm de henüz yok.
O zaman gelsin “kızgın demir”!..
Aslında, İstanbul’u kaybetmenin temelinde siyaseten bıkkınlık ve artık güvensizlik olduğu kadar, belki ondan çok daha fazla olmak üzere, bu rakamlar yatıyor.
Gerçek bu rakamlarda yatıyor, gerisi laf-ı güzaf.