Hukuk skandallarının bol bol yaşandığı 2019’un son haftası yine iki hukuk skandalına sahne oluyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) "derhal tahliye edilmeli, hak ihlali var" kararı yine hiçe sayılıyor, Osman Kavala’nın tutukluluk hali devam ediyor.
Sözcü gazetesi yazar ve yöneticileri, FETÖ ile yüzlerce kez hesaplaşmış olmalarına rağmen, "FETÖ’ye üye olmamakla birlikte, yardım ve yataklıktan" çeşitli hapis cezalarına çarptırılıyor.
Hukuk 2019 yılında Anayasa, her türlü yasa ve mantık sınırlarını çoktan geride bırakıyor. 'Adalet' mi geçiniz, vicdanları karartan, akılları dışlayan mahkeme kararları birbirini izliyor.
Kavala ve Sözcü kararları dışında, alın 'Cumhuriyet' gazetesi davasını, tecavüz/taciz sanıklarına 'iyi halinden dolayı' ceza indirimlerini, alın cinsel istismar sanıklarının 'çocuk da pek suçsuz değilmiş' saçmalığı üzerinden ceza azaltmalarını, alın bildiriye imza attı, Cumhurbaşkanı'nı eleştirdi gerekçeleriyle cezaya çarptırılan sanatçı, akademisyen, gazeteci ve sokaktaki insanları... Hepsi tek tek hukuk skandalı.
2019 Türkiye’de hukukun en kara yıllarından biri, adaletin mumla arandığı bir yıl.
Demokrasiyi alt eden uygulama: Kayyımlar
Son on yedi yılda en sık duyduğumuz siyasi sözlerin başında 'sandık ve demokrasi' geliyor.
Son dört, beş yılda en sık siyasi uygulamaların başında 'demokratik olarak sandıktan çıkanların görevden alınmaları' geliyor. Özellikle HDP’li belediye başkanlarının yerlerine kayyım atamaları sıradan uygulamaya dönüşüyor.
'Sandık ve demokrasi' 2019’da birileri için var, birileri içinse geçerli değil.
İzahı yok bunların
2019’da herhangi bir olay üzerine yapılan 'resmi açıklamalar' zaman zaman gerçeği yansıtmıyor. En son Çevre Bakanı "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kanal İstanbul projesine imza attı" diyor, sonradan anlaşılıyor ki, atılan imza 'toplantıya katılım imzası', her toplantıdaki rutin imza!
Belediye seçimlerinde son anda oy toplamak amacıyla, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan bile TRT’ye çıkartılıyor. 'Kırmızı bültenle arandığını' kimse bilmiyor! Osman TRT’de abisinin, yani Apo’nun HDP’yi uyardığını söylüyor. Sonra elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. 'Kırmızı bülten' iktidar karşıtları için 'kırmızı', iktidar destekleyicileri için 'yeşil' renge bürünüyor.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül şeyhlerin, tarikat liderlerinin elini öpüyor, kendisini "O sırada ben milletvekili değildim" diye savunuyor. Sanki fark ediyormuş gibi!
Enflasyon emir - komuta zinciri içinde düşük ilan ediliyor. TÜİK dünya rekoru kırıyor. Yayımladığı fiyat istatistikleri ne pazarla uyuşuyor ne halkın harcamalarıyla.
Konu ekonomiden açıldığında 'kriz miriz yok' kızgınlığı, bir de bakıyorsunuz 'sıkıntıyı geride bıraktık' aldatmacasına dönüşüyor, bu sahne 2019’da defalarca gündeme oturuyor.
"Yine aldatıldık"
Görkemli törenler, ülkeyi dış politikada uçuran açıklamalar, aman o ne muhteşem manşetler, terörle mücadelede 'Amerika ve Rusya ile ortak devriye uçuşları, mutabakat, teröristlerin otuz kilometre geriye gitmeleri' filan derken...
En yüksek düzeyden ve ilgili bakanlardan defalarca "Bunlar sözünde durmadı" yakınmaları, Amerika ve Rusya’yı şikayet eden sözler... Sanki o imzaları biz atmışız gibi!
Bizde ve dünyada bir cumhurbaşkanına yazılmış, eşine rastlanmayan en ağır mektup... Yine de, Beyaz Saray’a hiç bir sonuç vermeyen ziyaret...
Libya ve Kanal
Yılın son ayına girerken ortaya aniden "Libya macerası" çıkıyor. Suriye batağından ders almayanlar, bu kez yine başka bir ülkenin iç işlerine karışarak, Libya’ya asker gönderme peşinde koşuyor. Bize ne Libya’daki iç çekişmelerden? Durup dururken başımızı neden derde sokuyoruz?
2019’un son ayında ortaya bir de, yedi yıldır unutulan Kanal İstanbul çıkıyor. Çevresindeki arsaların Araplar tarafından satın alındığı, hatta Arap ülkeleri TV’lerinde iki yıl öncesinden bu arsalarla ilgili satış reklamlarının yayınlandığı öğreniliyor.
Bütün bilim insanları, istisnasız hepsi, Kanal İstanbul projesininin "İstanbul’u mahvedecek, kuşaklar boyu perişan edecek" yönlerini bilimsel verilerle saya saya bitiremiyor, İstanbul halkının yüzde 72’sinin buna karşı olduğu belirleniyor, ama kim söz dinler! İlle de, yapılacak!
Medyanın çöküşü
2019’a damga vuran bir başka olay, aziz ve leziz medya! Tam anlamıyla çöküyor...
Gazete ve TV’lerin yüzde doksanını AKP elinde tutuyor, tarihin görmediği 'yandaş medya' oluşturuluyor.
O yüzde doksanın yüzde yüzüne ne inanç kalıyor, ne güven.
AKP’liler bile söylüyor, "Medyanın yandaşlığı artık AKP’yi vuruyor" diye raporlar yazıyorlar.
Geriye kalan yüzde on dolayındaki düzgün ve doğru haber veren, yorum yapan medya hem gazete satışlarında, hem TV yayınlarında başı çekiyor.
TV’lere 'yorumcu' diye çıkartılan 'gazeteci kılıklı' birilerini ne kimse tanıyor, ne biliyor, ne de onların gazetecilik adına faaliyetlerinden kimsenin bilgisi var.
Yazılı ve görsel medya çökerken, sosyal medya yükseliyor. Sosyal medyadaki haber ve yorumlar AKP - MHP ortaklığını zorluyor, gündem oluşturuyor.
31 Mart ve 23 Haziran
Pek çok açıdan 'en karanlık yıllardan biri' olan 2019’da hepimize umut aşılayan iki tarih var:
31 Mart ve 23 Haziran, 2019’da çiçeklerin açtığı ve ilerde de açacağına ilişkin umut tazeleyen iki gün.
31 Mart yerel seçimlerinde AKP yirmi beş yıldır yönettiği büyük kentlerde, Ankara ve İstanbul’da hezimete uğruyor. Büyük kentlerin önemli bölümünde CHP iktidara geliyor.
Yüksek Seçim Kurulu damgalı yine bir hukuk skandalı sonucu, tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde 23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu, AKP adayı eski Başbakan Binali Yıldırım ile arasındaki on üç bin oy farkını 800 bine çıkartıyor. 23 Haziran on yedi yıllık AKP iktidarının en büyük yenilgisi olarak kayıtlara geçiyor.
Türkiye’de çiçek açıyor.
Bu karanlığa rağmen, umutları ayakta tutan bir başka gelişme, halkın tepkisi karşısında iktidar sahiplerinin geri adım atmaları.
İşte, termik santralların bacalarına takılması gereken filtreleri iki buçuk yıl daha erteleyen yasanın veto edilmesi... Kendileri hazırlıyor, kendileri veto ediyor. Çünkü, halkın tepkisi.
Ya da Simit Sarayı’nın bir kamu bankası üzerinden kurtarılması... Tepkiler, o kararı da geri aldırıyor.
Geliyoooor, 2020 yeni çiçeklere gebe olarak geliyoooor!..
17 Nisan 2019/ 31 Mart yerel seçiminin ardından Ekrem İmamoğlu görevi devraldıktan sonra İBB önü