15 Ekim 2022

2 bin 772 yıl sonra utanç kapısı

Tarihte bu yasakları getirenler günümüzde nasıl anılıyorsa, bunlar da öyle anılacak ve daha önemlisi...

"Dezenformasyon" mu istiyorsunuz?..

Yani "kasıtlı olarak çarpıtma, gerçek olmadığını bile bile söylemek" mi istiyorsunuz?..

Alın size bazı örnekler, Tayyip Erdoğan'dan muhteşem örnekler:

"Gezi direnişi sırasında camiye ayakkabılarla girdiler, içki içtiler, görüntüler elimizde, bu cuma yayınlayacağız."

Hâlâ bekliyoruz, bu sözleri üzerinden yirmi, otuz cuma geçti, o görünteler hala ortada yok!..

"Ben okurken CHP iktidardaydı, sınıflarda 75 kişi vardı."

Kendisi 1954 doğumlu, okula gittiği tarih en erken 1960. O tarihlerde CHP iktidarda değil!..

"Bütün dünyada enflasyon var."

Enflasyon Amerika'da yüzde 8.5, Fransa'da yüzde 5.9, İtalya'da yüzde 9.5, Almanya'da yüzde 10.9, İspanya'da yüzde 9.3, savaştaki Ukrayna'da yüzde 17, savaştaki Rusya'da yüzde 14, Türkiye'de o da TÜİK verileriyle yüzde 83!..

"Van'daki üniversiteyi biz kurduk."

AKP iktidara 2002'de geliyor, Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesi 1982 yılında kuruluyor!..

"İzmir'de Adnan Menderes Hava Alanını, Muş ve Adıyaman Hava Alanlarını biz yaptık."

Adnan Menderes 1987'de, Muş 1992'de, Adıyaman 1998'de açılıyor!..

"Biz iktidara gelmeden önce 30 yaşından küçükler oy kullanamıyordu."

Seçmen yaşı 1982'de 21'e, 1987'de 20'ye, 1995'te 18'e indiriliyor!.. 30 yaşından küçükler tam kırk yıldır oy kullanıyor!..

"Biz iktidara gelmeden önce ambulans yoktu, buzdolabı yoktu, troleybüs yoktu, tomografi yoktu, toplu iğne bile yoktu" ve benzeri incilere halk artık gülüp geçiyor.

Erdoğan dişini biraz daha sıksa, "ateş ve tekerlek de" kendi döneminde icat edilmiş olabilir!..

Sadece kendisi değil, yandaş medya da "dezenformasyon" konusunda hayli iddialı.

Son örneklerden biri, İstanbul'da bir metrobüs kazası. İstanbul Büyükşehir Belediyesini suçlamak için "çok ölü, binlerce yaralı" var diye canlı yayın yapıyorlar. O kazada ölü yok, ‘binlerce yaralı" değil, 99 yaralı var!..

Roma hukuku

Hukukun temel taşlarından, evrensel hukuka giden yolun başlangıcı, bir efsane.

Roma Hukuku.

Ne zaman uygulanıyor?..

"Milattan Önce 750 yılında, yani 2 bin 772 yıl önce Roma'da hayata geçiyor."

Efsane haline gelen, dünyanın bütün hukuk fakültelerinde okutulan Roma Hukuku'nun temel felsefesi ne?..

"Devleti eleştirmek!.. Devleti yönetenleri sürekli sorgulamak, onlardan hesap sormak...

Ve...

Düşünce özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne sonuna kadar sahip çıkmak."

Milattan Önce 750 yılında Roma'da temeli atılan bu özgürlükler, 2 bin 772 yıl sonra Türkiye'de sansür yasasıyla sadece gazetecilerin değil, bütün halkın elinden alınıyor.

"Doğru haber yazan gazetecileri, gerçekleri söyleyen herhangi bir yurttaşı hapse atmak gibi, yüz karası bir yasa çıkartılıyor."

Yolsuzluk, yoksulluk

Neden?..

Seçime kadar yolsuzluk iddialarının önünü kesmek için.

Seçime kadar yoksulluğu ve sefaleti gizlemek için.

Seçime kadar evini, tarlasını korumak için kendisini siper edenlerle polisin çatışmasını saklamak için.

Seçime kadar hakkını arayan işçinin protestosunu gözden kaçırmak için.

Seçime kadar sağlıkçıların ve kadınların direnişini yok saymak için.

Seçime kadar gerçek enflasyon verilerini halktan kaçırmak için.

Seçime kadar her alanda gerçeklerin üstünü örtmek için.

Ama, aynı dönemde iktidar sahipleri, yukarıda bazı örneklerini verdiğim gibi, gerçekleri çarpıtmaya sürekli devam edecekler.

Bir gazeteci ya da herhangi bir yurttaş ‘ya bu yanlış, doğrusu şu" dediği anda, başına ne geleceği belli:

"Bir yıldan üç yıla kadar hapis."

16 yılda 227 cezaevi

Hapis deyince...

Törenlerle cezaevi açmak da, yine AKP iktidarına nasip oluyor. En çok cezaevi yapmak yine onların döneminde.

2002'den 2021 yılına kadar...

"AKP 227 cezaevi yapıyor."

2022 yılı için ise, iki milyar lira ayrılıyor, 36 yeni cezaevi açmak için.

Yani, hazırlık önceden tamam!..

Türkiye zaten açık bir cezaevi, şimdi bu kapalı cezaevleriyle pekiştiriliyor.

Uganda ve Zimbabve

Yeniden yasaya dönersek, bu yasa öyle yüz karası bir düzenleme ki...

Görevde olduğu zaman, bir kaç yıl önce öldü, kırmızı bültenle aranan diktatör Mugabe'nin ülkesi Zimbabve'de...

"İktidarın hoşlanmadığı düşüncelere ceza getiren, düşünce özgürlüğüne set çeken bir yasayı Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere aykırı bularak iptal ediyor."

Bir zamanlar bir kabile ülkesi olan, haritada bile yerini milyonlarca kişinin gösteremeyeceği bir Afrika ülkesi Zimbabve'de!..

Zimbabve'yi geçiyoruz.

Uganda'ya geliyoruz.

Benzer bir sansür yasası orada da, Anayasa Mahkemesi tarafından geri çevriliyor.

Yine, milyonlarca insanın haritada yerini gösteremeyeceği bir Afrika ülkesi olan Uganda'da.

Bizde kabul edilen sansür yasası Uganda ve Zimbabve'yi geride bırakıyor.

Muhalefet bu yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıklıyor. Bakalım, bizim Anayasa Mahkemesi Uganda ve Zimbabve mahkemeleri kadar demokrasiye düşkün mü?..

18 kez düzenleme

İnternet... Sosyal medya... Twitter... YouTube... Instagram... Hatta, WhatsApp grupları...

AKP 2007 yılında bir yasa çıkartıyor.

"İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi" başlığı ile çıkartılan yasa, adından da anlaşılabileceği gibi, Interneti ve sosyal medyayı zapturapt altına almayı amaçlıyor. Daha 2007'de.

 Ve...

"2007'den bugüne kadar o yasada tam on sekiz kez düzenlemeye gidiliyor, interneti ve sosyal medyayı on sekiz kez engelleme denemesi!.."

Engelleyebilmiş mi?..

Hayır!..

Bu topraklar alışkındır

Özgürlüklerin kısıtlanması, düşüncelerinden dolayı insanların hapse atılması, sürülmesi, farklı cezalara çarptırılması bu ülkede o kadar çok yaşanmış ki...

Bu konuda koca bir edebiyat oluşmuş, romanlar, tiyatro eserleri, öyküler, şiirler...

Edebiyatın yanı sıra, dergiler ve gazetelerle yürütülen direnişler ve de elbette siyasal mücadeleler...

"II. Abdülhamit'le zirve yapan yasaklar ve sansür yüz yirmi, yüz otuz yıl yıl sonra günümüzde yeniden arz-ı endam ediyor!.."

Yüz küsur yıl önce o yasaklar çare olmuyor tam tersine, özgürlük mücadelesi daha da ateşleniyor. Padişahlar devriliyor.

Tarihte bu yasakları getirenler günümüzde nasıl anılıyorsa, bunlar da öyle anılacak ve daha önemlisi...

Ne yaparlarsa yapsınlar...

Bir daha asla gelmemek üzere seçimde Gİ - DE - CEK - LER.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

"
"