“-Hukuka aykırı dinlemeler,
-Hukuka aykırı aramalar,
-Hukuka aykırı kanıtlar,
-Adil olmayan yargılama,
-Tanık ifadelerinin doğru olup olmadığı incelenmeden, kabul etme,
-Konutlarda, işyerlerinde ve diğer kapalı alanlarda yapılan aramaların kural olarak gece yapılmaması gerekirken, buna aykırı aramalar yapmış olma,
-Aramalarda avukatların bulunması gerekirken, bu kurala uymama,
-Bir çok sanığa tanık ifadelerine karşı beyanda bulunma imkanı tanımama,...”
Yok yok, henüz bitmedi, devam ediyor, hem de ne biçim devam ediyor:
-Yargı dışındaki kişilerin yargıçlar üzerinde emredici ve etkileyici konumda olmasının yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı hakkında endişeye yol açma,
-Hakimlerin mahkemede ve mahkeme dışında tarafların güvenini sarsacak davranışlarda bulunmalarına yol açma,
-Hakim yargı görevini yerine getirirken, herhangi bir kimsenin kendisini etkileyeceğine ne kendisi yol açmalı ne de başkalarının böyle bir izlenime kapılmasına izin vermemelidir. Aksi halde, hakimlik mesleğinden kaynaklanan yetki ve görevin kötüye kullanılması demektir,
-Yargılamanın makul sürede bitmesi gerekmektedir, aksi hak ihlali olur”.
Sanki Mars’dan gelmiş gibi, tam evrensel hukukun, bizim çoktan unuttuğumuz “hukuku devleti” kurallarının kısa bir demeti. Sanki bir başka ülkenin kuralları, sanki hukuk kitaplarında kalmış sözler gibi.
Bunlar Ergenekon davasını çökerten hukuki gerekçelerin bazıları.
İnanmak güç ama, bugün bu ülkede hala yazılabilen bir gerekçe manzumesi.
Savcılığın bu değerlendirmesi sonucunda, dokuz yıldır süren Ergenekon Davası çöküyor.
Hayatlar karardı
166 sayfa tutan savcılığın Ergenekon Davası ile ilgili görüşleri son yıllarda özlemini çektiğimiz tam bir evrensel hukuk belgesi.
Cesur, hukuki, tarafsız ve davayı her açıdan çökerten görüşler manzumesi.
Oysa, 2007’den itibaren, savcılık görüşüne göre, “suçlanan insanların savunmaları engellendiği gibi, gerek devleti, gerekse medyayı kullanarak, suçlanan insanlar linç edilmiştir”.
Bu toplumsal linç sırasında:
“Terör örgütüne üye olmak ve anayasal düzeni yıkmak” suçlamasıyla 60 bin kişi dinleniyor, 3 bin kişi takip ediliyor, 588 kişi tutuklanıyor.
Bu sırada 7 kişi ölüyor, 7 kişi kansere yakalanıyor.
Yine aynı dönemde yüzlerce insanın geleceği elinden alınıyor, hayatları karartılıyor, mesleklerine son veriliyor, kendileri ve aileleri perişanlığa sevk ediliyor.
Sözüm ona, “hukuk” diye diye felç edilen hayatlar, ölen insanlar, olan biteni kabullenemeyip intihar eden insanlar...
Dokuz yıl sonra ortaya çıkıyor ki, bunların hepsi “YALAN”, hepsi “UYDURMA”, hepsi ‘KUMPAS”.
“Devlet” ve “medya”
Savcılığın görüşünde suçlanan insanların “devlet ve medya tarafından linç edildikleri” yazılıyor.
“Devlet” kim?.. Kimler o insanları suçluyor?..
Kimler o yargıçlar üzerinde tarafsızlığı ortadan kaldıracak girişimlerde bulunuyor?..
O baskıya boyun eğen yargıçlar ve savcılar kimler?.. Onlar şimdi nerede?.. Nerede olacak, bir bölümü yurt dışına kaçmış bulunuyor.
Ya medya?..
“Linç ettiği” açıkça yazılı olan “bir bölüm medya”, şimdi o attığı manşetlerden, o köşe yazılarından, yargıya o baskılardan hiç utanmıyor mu?..
Hayatı ellerinden alınan o suçsuz insanlar karşısında hiç vicdan azabı duymuyor mu?..
Hiç olmazsa, bugünden sonra “vicdan muhasebesi” yaparak, pek beklenmez ama, yine böyle bir iç hesaplaşma ile kendine bir parça çeki düzen vermeyi düşünmüyor mu?..
Hiç bir şey olmamış gibi, bugün de başka davalarda başka insanları vicdansızca suçlamayı sürdürmüyor mu?..
Hiç bir olaydan ders çıkartmıyor mu?..
Pek çok dava için geçerli
166 sayfalık belge aslında sadece Ergenekon Davası için geçerli değil.
Son yıllarda, toplumu yakından ilgilendiren pek çok davada geçerli gerekçeler var o belgede. “Artık bu da olmaz ya” diyerek, insanları yerinden zıplatan, bıktıran, güven sarsan pek çok olayda, davada bugün hala geçerli itirazlar içeren bir belge.
“Yargı bağımsızlığının ihlali, uzun süren davalar, hukuka aykırı aramalar, gizli tanıklar, linç edilen insanlar” son yıllarda pek çok davanın, hiç de tesadüf olmayan kara gerçekleri.
Ve kim bilir, kaç dava aynı gerekçelerle açılıyor, kim bilir kaç insan aynı gerekçelerle suçlanıyor ve hapis yatıyor.
Bu belge bundan sonrası için “ibret” olur mu?..
Savcılar ve yargıçlar bu belgeyi önlerine koyarak, önlerindeki dosyalara böyle bakar mı?..
Bir dönemin ve günümüzün hukuki özeti bu belge.
166 sayfanın tamamını okumak gerek.
“Hukuka” dönüş açısından, “vicdanları” yeniden seslendirmek açısından.
Ümidim çok az ama, o belge bir “çağrı”.