"- İş sözleşmesi yazılı yapılacak
- Ücret sözleşmesi yazıya dökülecek
- Çalışanlar sendikalı olacak
- Ücretler toplu sözleşme ile belirlenecek."
4 Ocak 1961 yılında kabul edilen bu yasaya patronlar 10 Ocak’ta isyan ediyor. Hangi patronlar? Gazete patronları.
Çünkü, yasa sadece gazetecilerle ilgili, gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen, onların haklarını veren, gazetecilerin insanca yaşamalarının, çalışmalarının önünü açan 212 sayılı yasa.
Patronların isyanı, basın tarihine "Dokuz Patron Olayı" olarak geçiyor. 10 Ocak günü dokuz gazete patronu, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Akşam, Tercüman, Yeni İstanbul, Vatan, Dünya ve Yeni Sabah gazetelerinin patronları yasayı protesto amacıyla 'üç günlük boykot' ilan ediyor, gazetelerin üç gün yayımlanmayacağını ilan ediyorlar.
Gazeteciler ne yapıyor? Üç gün boyunca "Basın" adında bir gazete çıkartarak, patronlara bir anlamda misilleme yapıyor.
Sonuçta, hem o yasa olduğu gibi kalıyor, hem de patronlar gazetelerin yeniden yayımlanmasına karar veriyor.
10 Ocak günü gerçekleşen bu eylem basın tarihine "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak geçiyor ve yıllar yılı kutlanıyor.
10 Ocak kimlere kutlu olsun?
1961... Altmış yıl önce... Gazetecilerin elde ettiği haklara ve bu hakları savunmak için patron boykotuna karşı verdikleri mücadeleye bakar mısınız? Altmış yıl sonra bugün, hayal bile edilemiyor. Bugün:
-Gazetecinin kaderi patronun iki dudağı arasında,
-Patronun kaderi "Reisin" iki dudağı arasında,
-Ne ücret pazarlığı, ne yazılı sözleşme, hak getire,
-"Reisin" hoşuna gitmeyen haber ya da yorum yazdın mı, doğru kapı dışarı,
-Üstelik, gazetecinin hakkını koruyacak hiç bir kurum bugün artık yok,
-Gazeteci dayanışması zaten akla bile gelmiyor,
-Yandaşların, kendilerinin çalıp, kendilerinin oynadıkları"parçalanmış bir medya" var artık.
Basın özgürlüğü çoktan 'lüks', uzun süredir tarihin karanlıklarında kaybolmuş bir kavram.
Tek başına "bugünkü 10 Ocak fotoğrafı" bile demokrasinin, basın özgürlüğünün Türkiye’deki durumunu gösteriyor.
1961... 2020... Az gidiyoruz, uz gidiyoruz, AKP iktidarı sayesinde 1961’e bile gelemiyoruz!
10 Ocak kutlu olsun mu, olsun! Kimlere?
Başı dik, kalemini satmamış, demokrasiden asla vazgeçmeyen, hukukun üstünlüğünü savunan bugün için azınlıkta kalan değerli meslektaşlarıma.
Ya ötekiler? Devran değiştiğinde, merak etmeyin, koşa koşa yanımıza geleceklerinden kimsenin kuşkusu olmasın.
* * *
Milli Piyango Bilmecesi
Nasıl bir rastlantı ise, Kasım 2019 tarihi itibariyle, geriye doğru...
Son on bir haftanın onunda büyük ikramiye sürekli satılmayan biletlere çıkıyor!
Gerçi, büyük ikramiyenin bir bilete isabet etmesi, istatistik olarak, yedi milyarda bir olasılık. Buna rağmen, yine de bir bilete çıkıyor. Ancak, Kasım 2019’dan geriye doğru üst üste on hafta satılmayan biletlere çıkması garip bir istatistik, garip bir rastlantı.
Satılmayan biletlere isabet eden toplam ikramiye ne kadar? CHP milletvekili Tahsin Tarhan’ın yaptığı hesaba göre, 19 milyon 750 bin lira, bu miktarda para birikmiş bulunuyor. Soru şu:
Bu para nerede?
Aradığınızda karşınıza Varlık Fonu çıkıyor. Neden? Çünkü:
Milli Piyango Varlık Fonu’na devredilmiş bulunuyor.
Birikmiş ikramiyelerin toplamı 19 milyon 750 bin lira Varlık Fonu’na mı devredilmiş yoksa Hazine’ye mi aktarılmış, bilinmiyor.
Valık Fonu’na aktarılmış ise, bunu en iyi yanıtlayacak kişi Tayyip Erdoğan, çünkü o fonun yönetim kurulu başkanı kendisi.
Hazine’ye aktarılmış ise, bunu en iyi yanıtlayacak kişi Bakan Damat Bey, çünkü Hazine Bakanı.
Diğer talih oyunlarındaki gibi, örneğin Süper Loto ya da Sayısal Loto’da büyük ikramiyeyi kazanan (bilen) yoksa, ikramiye bir sonraki çekilişe devrediliyor. Oysa, Milli Piyango’da böyle bir devir yok.
Öyleyse, 19 milyon 750 bin lira nerede?
Bir de, hâlâ geçen yılbaşı 80 milyon liranın isabet ettiği biletin sahibi ortaya çıkmıyor. Birisinin biletine 80 milyon lira gibi olağanüstü bir servet çıkıyor, aradan bir yıl geçiyor, para henüz alınmıyor! Bu nasıl oluyor? 80 milyon lira nerede? Bilmece içinde bilmece.
Arada Milli Piyango on yıllığına, İtalyan ortaklığında Demirören Grubu'na kiralanıyor. Hani, şu bir anda Hürriyet, Milliyet, Posta, Kanal D, CNN Türk grubunu ele geçiren Demirören ailesine.
Milli Piyango ile ilgili dikkat çeken gelişme bir kaç gün önce yaşanıyor. Tayyip Erdoğan Milli Piyango Genel Müdürü'nü, bazı personelle birlikte görevden alıyor. Milli Piyango’nun 900 milyon lira zarar ettiği iddiasıyla. Zarara bakar mısınız, 900 milyon lira!
1. Bu zarar nasıl oraya çıkıyor?
2. Bu ölçüde zarar oluşurken, Milli Piyango hiç mi denetlenmiyor?
3. Milli Piyango madem bir ortaklığa kiralanıyor, o zaman Genel Müdürü'nü hâlâ nasıl iktidar sahipleri görevden alıyor? Aynı işlemi neden ortaklık yöneticileri yapmıyor?
Eyyyy şeffaflık neredesin? Pek çok alanda olduğu gibi, yine mi kayıplardasın?