O kadar değildi tabii: Baktım, otele ruhsat veren ve denetimle de yükümlü bulunan Turizm Bakanlığı’nın turizmci bakanının büyük turizm acentesi de bu oteli pazarlamıştı ve alevler arasında pazarlama (bir süre) yerli yerinde kalmıştı.
Sadece o turizm şirketinin web sitesi değil, yine aynı grubun nedense otelleri puanladığı ayrı bir web sitesinde de bu otelin kalıntıları bulunuyordu. Otel dumana, küle; insanlar, çocuklar cesede dönüşürken. Hemen bu pazarlama izlerini silme telaşına düşmüşlerdi.
Yazı günüm değildi, normalde bugündü. Fakat gece, sabaha karşı uyku tutmayınca, kalp acı ve akıl öfke dolu ya, bir yazı yazmaya karar verdim. Bunları da vurgulayarak. Fakat bir hata yaptım, ki tamamen bana ait. “Pazarlama ve cilalama” üslubu aynı olduğu halde, benzer, ama bir başka otelin görselini kullanmışım. Kendi sersemliğim! Bunu gün içinde düzelttik. Tekrar özür dilerim tabii. Fakat işin aslı ve özü değişmedi.
Yine gün içinde, yazı işlerindeki arkadaşlar “Bakanlığın bir açıklama yaptığını” söylediler. Heyecanla “Bakan istifa mı etmiş” diye sordum. Heyecanla ama esasen aptalca! Koskoca bakanlık, Bakan’ın turizm şirketi adına açıklama yapmıştı adeta: “Görseldeki otel yanan otel değil!” Öyle ya, bakanlık şirkete, şirket hızla bakanlığa dönüşebiliyordu!
Şimdi, öfkemizi nasıl yeneceksek, acımızı nasıl bastıracaksak, bilmiyorum tabii ancak sadede geleyim:
Benim hatam doğru yazıda yanlış görsel kullanmak. Umarım bu hatayla kimseyi uykusunda yakmadım, dumanlara ve dumanlarla boğmadım, çocukları alev alev ya da karbonla zehirleyerek öldürmedim!
Peki düzenin taammüden “hatası” ne bunun yanında? Şu cümleyle tekrar tekrar özetleyeyim; siz de tekrar tekrar okur ya da lanet okursunuz belki:
Turizm Bakanı’nın başında bulunduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ruhsat verip denetimle yükümlü bulunduğu bu oteli aynı Turizm Bakanı’nın patronu olduğu büyük turizm şirketi de pazarladı, öve öve. Ve kaç kişidir, kaç ailedir, şu anda bilmiyoruz ama, ölenlerden, yaralananlardan, kurtulabilenlerden bazıları, belki de “erken rezervasyon”la bu acente üstünden o paraları yatırıp karın beyazı diye, layıkıyla denetlenmemiş, tedbirleri palavra bir otelde yangının alevine, dumanına gittiler!
Felaketin esas özü elbette onca can kaybı, onca acı… Lakin “işin, piyasanın, düzenin, iktidarın özü” de bu işte. Ruhsatı ver, doğru dürüst denetleme, şirketinle öve öve pazarla, yangında onca ölü varken hemen başkalarını suçla, alevler sırasında pazarlaman önce sürsün ama sonra uyan, hemen izleri temizlemek için internette “404 Error” sayfasına geç!
İsterseniz bakanlık-şirket-iktidar ilişkisini 2018’deki bir “Yeni Akit” haberiyle de taçlandıralım. Referansım sağlam işte!
“Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararına göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcılığına Neşe Çıldık atandı. ETS Grubu Yatırım ve Planlama Danışmanı olarak görev yapan Neşe Çıldık, ETS Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy’un Maxx Royal Otel zincirlerinin turizm yatırım ve planlama çalışmalarında sağ kollarından biri olarak görev aldı.”
Neşe Hanım’ın turistik veya kamusal yeteneklerini elbette bilemem ama manzara şöyle: Cumhurbaşkanı, büyük ve pahalı turistik tesisler ile ülkenin en büyük turizm acentelerinden birinin patronunu kaç dönemdir Turizm Bakanı atamakla kalmamış, onun “sağ kollarından biri”nin de bakanlıkta önemli bir göreve atanmasına dair karar çıkarmış. Artık, “Yenidoğan çetesi” gib, bu otelin sahibinin de Cumhurbaşkanı ile fotoğrafının olmasına da şaşmayız belki. “Patronlar için otelde özel tünel vardı” iddiasına mı şaşırmalıyız peki!
“Sağ kollarından”ın çoğul olması da mantıklı. Çünkü bu vicdansız ahtapotlar düzeninde, siyasetten ticarete, bir dolu kolları var önemli şahsiyetlerin. Deprem enkazından sonra şu yangının yas gününde bile Nebati ve benzerlerinin sırıtabilmesi de bu yüzden olmalı!
78 insan, 36 çocuk öldü, 32 yıl sonra bile suikastı aydınlatamadan andığımız Uğur Ağabey. Öyle işte Hrant. Sizi katleden ocak aylarına, 36’sı çocuk, 78 kişiyi katleden bu düzenin cehennem alevleri de eklendi. Biliyoruz ki çok ama çok kahrolurdunuz. Hrant Dink’in gözyaşları yüreğimize akardı, Uğur Mumcu hemen hakikatin peşine düşerdi, buğulanmış gözlüklerini silip.
Suçlu düzenin ve düzenbazlıkların aktörleri ise izleri yok etmekle, telaşla pislikleri örtmekle, bir sorumluluk dahi üstlenemeyecek kadar korkak, yalancı ve ikiyüzlü, hatta vicdansız olmakla malul.
Bir kendilerine baksınlar, bir de yangından kurtulduğu halde can kurtarmak için alevlerin arasına “Yiğitçe” dalıp orada can veren intern Doktor Yiğit ile arkadaşı Alp’e. Bir kendi utanmaz seslerini dinlesinler, bir de alevler arasındaki kızı Şevval ile telefonda ölümüne atlayıp atlamaması kararını vermek zorunda kalmış babaya. Şu annelerin, babaların, alevlerdeki çocuklar ile bu acı hayatlarına, kalplerine miras kalmış okul arkadaşlarının çığlıklarına; duyabiliyorlarsa artık!
Etinden sütünden, karından kanından “istifade” düzeninde, siz de belki utanırlar diye, “istifa” bekliyorsunuz ya…
Umur Talu kimdir?
Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.
Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.
Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.
Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.
İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.
Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.
Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.
Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.
Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.
|