Atatürk basın toplantısına katılan gazetecilerle (16 Ocak 1923, İzmit)
Bazı isimler sayacağım, biliyorsunuzdur: Michael Collins, James Connolly, Arthur Griffith, Sinn Fein, İrlanda Bağımsızlık Savaşı mesela. Ya da Sverdlov, Troçki, Lenin, Frunze; Sovyet Devrimi. Veya Doktor Muhtar Ahmed Ensari, Gandi, Nehru, Ecmel Han ve Hindistan bağımsızlık hareketi. Antonio Gramsci ve İtalya’da devrimci Bienio Rosso iki yılı. Rosa Luxemburg, Spartakistler, Alman Devrimi süreci. Saad Zaglul ve Mısır bağımsızlık hareketi. Fransız ve İngiliz ordularının isyancı askerleri, donanma ayaklanmaları. Hatta Zapata, Villa, Petra Herrera ve Meksika Devrimi. Bir de antibiyotiğin bile icat edilmediği; büyük bir savaş, işgaller, imparatorlukların yıkılışı ve devrim devrinde; bütün dünyayı kırıp geçiren, 50 milyona kadar can alan 1918-20, hatta artçılarıyla daha da süren “yıkıcı” bir virüs, İspanyol Gribi!
Hemen hepsi, Birinci Dünya Savaşı, işgal yılları, İstiklal Savaşı ve “Türkiye Cumhuriyeti”ne giden yoldaki “bu ahval ve şerait”in çağdaşları, paralelel tarihi!
1916’daki “Paskalya Ayaklanması” ile başlayan, 21 Ocak 1919’da resmen ilan edilen, 1920 “Kanlı Pazar”ı ile şiddetlenen, 1921’e kadar süren, hatta bir “cumhuriyet” kuran mücadele; suikastlarla, pusularla can veren İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nın “kahramanlar”ı. Bizim topraklardan da yardımına koşulan “İngiltere imalatı” kıtlık ve açlığın çocukları. İngiltere Kraliyeti ve İmparatorluğunun, ordusu ile işbirlikçilerin baş belaları.
1917 Sovyet Devrimi. “Çanakkale Geçilmez”in de sayesinde, müttefiklerin yardımını alamayan Çarlık ordusunun yenilişi, Troçki’nin liderliğindeki Kızılordu’nun, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na da yerleştirilen Frunze komutasında “Beyaz Rus” ordusunu Kırım’da ezişi. Sadece Osmanlı’nın değil, İstiklal Savaşı’nın da “Doğu Cephesi”nden kurtuluşu yanında, denizaltıyla İnebolu’ya gönderilen Rus-Sovyet altınları ve silahlarının Milli Mücadele’ye akışı. İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD’nin “kızıl paniği.”
İspanyol Gribi’nden 18 milyon insanı ölen sömürge Hindistan’da, hastalıkla ölümden dönen “barışçı” Gandi’nin bile silahlı bağımsızlık hareketine onay verişi. İngiltere’nin ilk Hintli hekimiyken, Balkan Savaşları’nda Osmanlı askerlerinin yardımına koşmuş Doktor Ensari’nin evinde, yukarıdaki isimlerin birleşmesiyle nihai kararın verilişi. Kendi bağımsızlık mücadeleleri kadar, İstiklal Savaşı’na da yardım. Sadece maddi değil, İngiltere ordusunu meşgul ederek, yıpratarak da.
1922’de Mussolini’nin iktidara yürüyüşüyle bir deri bir kemik cezaevi yıllarına mahkûm olan Gramsci’nin de ilham verdiği iki yıllık Biennio Rosso; İtalyan devrim günleri. Aynı dönemde, bu uğurda suikastla öldürülen Rosa Luxemburg, Karl Liebcknecht gibi teorisyen-devrimci öncülerden ilham alan “Alman Devrimi.”
Ülkeyi Osmanlı’dan almış İngiltere’ye karşı Mısır bağımsızlık hareketinin başlayıp neticelenmesi. Çok uzakta, belki çok alakasız görünen Meksika Devrimi’nin ABD üzerinde de yarattığı baskı.
Bunları sayarken, 1918’de Mondros Mütarekesi’yle bu toprakları işgal edenleri de anmış olduk bir taraftan. Ordusundaki “komünist isyanlar”ı saymazsak, Yunanistan hariç.
İşte “bu ahval ve şerait”i sadece “ulusal ve tecrit halinde bir İstiklal Savaşı” değil, aynı zamanda “enternasyonal bir dalga” olarak da okuyan “parlak” bir komutan, stratejist, diplomat ve politikacının hızla girdiği yolun; sadece savaşı kurgulayışının değil, “ikinci iktidar”ı da Meclis’le kuruşunun 106, 105, 103 ve 102’nci yıldönümlerinin yılı 2025.
Bütün bunları “tarihin öznel ve sadece ulusal akmadığını” da ihsas ettirmek, kolaycı ezberlerin tarihi anlamada çok kısır kalabildiğini sık düşündüğüm için de yazdım. Bir “tarihi dönem ve yıldönümü” vesilesiyle de.
Tarihte İzmit istasyonu ve kasrı
16 Ocak 1923, esasında, yeni rejimin, Cumhuriyet’in ilk ifade bulduğu gün. Büyük Taarruz’un sadece birkaç ay sonrası. İstanbul henüz işgal altında. Yer İzmit. Annesini henüz kaybetmiş olan Mustafa Kemal trenle, Büyük Taarruz’dan sadece iki ay önce de geldiği İzmit’te yine. İstanbul matbuatının önemli isimlerini Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış, bugün müze olan Kasr-I Hümayun’a davet etmiş. O günü isterseniz “belgeselemiz”den izleyelim. Tarih öyle anide akmıyor çünkü; “Arkadaşlar yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz”den çok önce orada kaynamış, akmış zaten:
“16 Ocak 1923. 101 yıl önce. Eskişehir’den gelen tren İzmit istasyonuna girer.
28 Haziran 1921’de, İngiliz işgalinin ardından gelen Yunan işgalinden kurtulmuştur İzmit. Trenin geldiği Eskişehir kurtulmuş, İzmir kurtulmuş, Büyük Zafer kazanılmış, İstanbul dışında, 4 seneyi geçen işgalden kurtulmuştur ülke. Büyük Zafer de İzmit’e gelir. Mustafa Kemal’in İstiklal sonrasının planlarıyla.
İstanbul matbuatından ve İzmit’ten gazeteciler, muharrirler gelecek; onlara fikirlerini soracak, düşüncelerini anlatacaktır. Büyük Zafer ardındadır ama hemen bitişikte İstanbul’da işgal fiilen bitmemiş, “işgalciler” tamamen çıkıp gitmemiştir.
Lozan’a, TBMM Hükümetiyle birlikte; çökmüş, çürümüş İstanbul, yani Padişah hükümeti de davet edildiği için, Ankara’da, Meclis’te sadece bir karşı oyla saltanat kaldırılalı 2,5 ay olmuştur. İzmit’i bir sınır yapan, o sınırı Körfez’de Darıca’dan Şile’ye çizen Mudanya Mütarekesinin üzerinden 3 ay geçmiştir ama Lozan’ın tam ortasıdır. Tam masadan kalkıldığı, anlaşmaya varılamadığı günlerdir.
Mustafa Kemal’in çantasında yeni devletin biçimi, başkent meselesi, Hilafetin geleceği, bir partinin kuruluşu, kadınların toplumsal ve siyasi hakları gibi maddeler peş peşe dizilidir. İstanbul’un ve Hilafetin kaderi de, Ankara’nın başkentliği de, Lozan’a mesajlar da, kadınların geleceği de, ordunun Büyük Zafer sonrası durumu da şimdi Kasr-ı Hümayun’da bir masadadır.
Pendik’ten kalkan vapur Cumhuriyet öncesindeki ilk ve tek basın toplantısının, İzmit zirvesinin gazeteci, yazar konuklarını İstanbul’dan taşır.
Biri İzmit’in evladıdır zaten. İleri Gazetesi İzmit Muhabiri Kılıçzade Hakkı Bey. Bir diğeri Ankara Hükümeti İstanbul Siyasi Temsilcisi Adnan Adıvar ve cepheden cepheye gazeteci olarak koşmuş eşi, yazar Halide Edip Hanım. Ki Mustafa Kemal ile gardak fotoğrafı ünlü Time dergisinin kapağına yerleşecektir.
Vakit Başyazarı Ahmet Emin Yalman. İleri Gazetesi’nden Suphi İleri. İkdam’dan Yakup Kadri Karaosmanoğlu. Tanin’den İsmail Müştak Bey. Akşam’dan Falih Rıfkı Atay da oradadır. “Hangi konuları öğrenmek istiyorsunuz. İstediğiniz her şeyi sorabilirsiniz.” 16 Ocak o günden sonra Basın Onur Günü de olacaktır.
Söylenenlerin bazısı “şimdilik” gizli kalacaktır çünkü İstanbul’da saltanat kalkmış ama hala halifelik vardır ve belli ki halifelik kalkacaktır. Çünkü belli ki TBMM Meclisinden yeni bir devletin müjdesi çıkacak, o devlet Cumhuriyet olacaktır. Çünkü İstanbul’da hala işgal kuvvetleri vardır ve Lozan kesintiye uğramış, sonuçlanmamıştır. Henüz geldikleri gibi gitmemişlerdir tamamen.
Çünkü İstanbul hâlâ başkenttir ama bağımsızlığa Ankara’daki Meclis hükümetiyle ulaşan liderin kafasında Ankara’nın başkent olması vardır.
Sorulara tek tek cevap veren Mustafa Kemal, bağımsızlık sonrasındaki yeni devletin niteliklerini ilk kez İzmit’te ihsas ettirir, hatta ilk kez açıklar. Ankara’daki “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz”den 9 ay 12 gün önce İzmit’te “Efendiler biz Cumhuriyet ilan edeceğiz” der adeta.
16 Ocak akşamı 9.30’da başlayan toplantı 17 Ocak saat 03’te biter. Gazeteciler gece uyuyamaz, Paşa’dan duyduklarını aralarında konuşur, yeni bir Türkiye İzmit’te de şekillenmektedir. Ahmet Emin Yalman “İlk şahitleri olduğumuz tarihi inkılap hazırlığı o kadar mühimdi ki, uzun zaman gözlerimizi kapatamadık, münakaşalar devam etti. Bunlar belli ediyordu ki Mustafa Kemal Paşa hedefine varmıştı. Büyük tarihi inkılabı benimsememizi sağlamıştı.”
Tarih ne içeride ne dışarıda… Ne içeriden dışarıya ne dışarıdan içeriye öyle ezbere akıyor. Ulusal olan her şeyin enternasyonal bir bağı, uluslararası olan her şeyin de ulusal bir imzası olabiliyor. Bu yazıdaki iki bölüm de birbirinden hiç kopuk değil! İlham, fikir ve cesaret ile mücadele, yeryüzünü dolaşabilen, sınırları aşan şeylerdir.
Umur Talu kimdir?
Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.
Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.
Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.
Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.
İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.
Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.
Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.
Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.
Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.
|