03 Şubat 2024

Hayatınızı, emeğinizi, canınızı reddeden iktidar!

Bu ülkede can alan, can yakan, can sıkan ne varsa, milletin meclisinde araştırılmasını, topluca çözüm aranmasını tek tip parmakları, tek tip zarfları ve tek tip boyun eğip sırıtışları ile reddettiler

Belki hatırlarsınız. Soma'da 300 kadar can alan maden katliamından 15 gün önce ana muhalefet CHP "Soma kazalarını araştırma önergesi" vermişti Meclis'te. Bugünkü başkanı, o günlerin de Manisa Milletvekili Özgür Özel imzasıyla.

Kimler desteklemişti, biliyor musunuz: MHP ve BBP.

15 gün sonra "kaza" oldu.

AKP iktidarı, reisiyle tayfasıyla istememiş, reddetmişti "kan"kası ve bankası madencilerin araştırılmasını.

O Soma katliamının sorumlusu patronun tahliye edildiği ülkenizde, o kurbanların, işçilerin, ailelerin hakkını aramış olan avukat, hani şimdi AKP, MHP ve payandaları marifetiyle seçilmiş milletvekilliği de milletten çalınan Can Atalay hapiste!

Sağ olsun, Muhalefet Hareket Partisi olduğu dönemde MHP "Siyasilerin yani AKP'lilerin vergi cennetlerindeki varlıkları" veya "Atatürk Havalimanı saldırısı" gibi önergeleri de desteklemişti. AKP reddetmişti mesela Binali Yıldırım ile mahdumlarının araştırılmasını. Maalesef Hareket Partisi olunca MHP, o servetlerin, o binlikalilerin, efendilerin kârlarının "milliyetçi muhafazakârlık" adına muhafaza edilmesinden sorumlu oldu!

"Darbe karşıtı" iktidar, darbecilerin siyasi bağlantılarının araştırılmasına dair İyi Parti önergesini de reddetmişti. O siyasi bağlardan, bağımlılardan, bağcıklardan biri, daha dün, ezilenlerin avukatı bir seçilmiş milletvekilinin hapiste kalması için milletvekilliğinin düşürülmesinin teşrifatçısı oldu!

Aslında zaten ne araştırılacaktı ki:

Darbecilerin milletvekilleri, polisleri, yargıçları, işadamları, gazetecisi, hocası, locası, subayları ve bayları bayanları hep bu iktidarla iş tutmuş, atama bulmuş, imtiyaz edinmiş, korunmuş; en yetkili ağızdan duyduğumuz üzre "Ne istediler de vermedik" olmuştu!

6 Şubat geldi. Bir yıl geçti. 51 bin resmi ölü. Onca kayıp. Kayıp çocukların akıbetinin araştırılmasını da reddediyorlar.

İstanbul adayı olmadan önce deprem sonuçlarının sorumlularından biri olan, elinde kaçak ve yetersiz yapı aflarının kan kırmızısı mürekkebi kurumamış olan Kurum'un ağzından çıkıp sonra "tarih boyu canım" diye düzelttiği 130 bin ölü sayısı!

Deprem öncesi reddettikleri bir yana, Saadet Partisi'nin deprem sonrasına dair önergesini bile reddedip Meclis'te bu felaketin konuşulmasını engellediler.

Evet MHP'liler, sizinkiler de!

AKP'ye oy verenler, yani bir kısmı diyeyim, sanıyor ki, muhalefet bozgunculuk yapıp önerge veriyor, iktidar da milletini ve onun meclisini koruyor!

Ya sırf muhalefet milletvekilleri "kabul" dedi diye, kendi hazırlayıp teklif ettikleri "Taşradaki sağlık personeline ilişkin" kanunu bile reddetti Akıllı Kalkınma Partisinin "zarfta keklik" mebusları!

Sonra fark edince bu sefer kendi oylarına itiraz ettiler!

Esnaftan işçiye, köylüden memura, emekliye, gençlerden kadınlara, ağaçlardan hayvanlara, hastalardan sağlık çalışanlarına; bu ülkede her kesime, her ezilene, her hırpalanana, her yağmalanana, her maddi manevi şiddet görene dair ne kadar önerge, teklif varsa milletin meclisinde reddettiler.

Sizin oylarınızla sizin hayatınızı reddettiler.

Sizin oylarınızda sizin emeğinizi reddettiler.

Sizin oylarınızla sizin hakkınızı reddettiler.

Sizin oylarınızla sizin huzurunuzu reddettiler.

Sizin oylarınızla sizin canınızı reddettiler.

İçlerinde kadına şiddet de vardı bunların, cinayet de. İşçi hakları da vardı, emeklinin durumu da. Hayvan hakları da vardı, ağaçların, ormanların. kıyıların peşkeş çekilip katledilmesi de. 

KYK yurtları ve borçları da vardı, 7 işçiyi öldüren havai fişek fabrikası ve benzeri seri cinayetler de.

Vurgunlar da vardı soygunlar da.

Bu ülkede can alan, can yakan, can sıkan ne varsa, milletin meclisinde araştırılmasını, topluca çözüm aranmasını tek tip parmakları, tek tip zarfları ve tek tip boyun eğip sırıtışları ile reddettiler.

O yüzden, bilhassa kalbi temiz, aklı muhakemesi yerinde, evladını, ailesini, ülkesini düşünen, canı cananı yanan kim varsa; bir elindeki oy pusulasına bir de karşısındaki haksızlık piramitleriyle firavunlarına bir bakmalı.

Bir de "simitle doymaya muhtaç ettikleri" milletten oy almak için Simitçiler Odası Başkanı'na "Zammı seçimden sonra yapın" diyen ikiyüzlülerin suratına bakmalı.

Günde üç öğün simit yeseniz 4 kişilik ailede, aylık 4500 TL tutacağı gününüzü siz oy verdikten sonra gösterecek çünkü size.

Sonrası aklına, vicdanına kalmış Hocam.

Bu kadar kötülüğü, fesadı, hinliği, zalimliği hazmetmek zor olsa da!

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Vicdan enternasyonali!

Orleck ve gibiler bize şunu da anlatıyor: Tamam kimlikler var ve doğuştan insanı kavrıyor, kuşatıyor, kişiliğinin temellerini de oluşturuyor ama, istisnai kimi durum dışında… Öyle herkesi içine alan bir "kimlik kişiliği" yok. "Bütün Yahudiler, bütün İsrailliler" yok. "Bütün Araplar" yok. "Bütün Amerikalılar" yok."Bütün Türkler" yok. İyiler ve kötüler var kabaca

Sirkte şirk!

Kim size milyonlarca çocuğun zihnini, kalbini, duygularını, ancak gelecekte olgunlaşabilecek inancını veya inançsızlığını, kişiliğini, ruhunu sorgulama, deşme, didikleme hakkını verdi?

Aklı ve duyguları esir düşürmemek!

Bu dayatmalara, bu esaret zincirine, bu zihinsel ve duygusal işgale karşı, gerçekten ülkeleri ve çocukları için özgür, adil, hakkaniyetli, bilime ve eleştirel düşünceye dayalı bir gelecek isteyen aileler "evde eğitim"e de önem vermeli. Ne yapıp edip önce öğrenerek belki; zaman ayırarak sıkılmadan