15 Haziran 2024

Al hüznünü, götür bayram yerine!

Alın tüm sevginizi, tüm neşenizi, bayramı bayramlara götürüverin. Yoklarınızı anarak; varken yok olanlarınızı, varken sizi yok edenleri, yoktan var olanları; bir merhaba esirgeseler bile hep aynı kalple sevdiklerinizi, özlemleri, tutkuları, aşkları, ruhunuza sarılanları sarıp sarmalayarak

Hazırlayıverin bavulunuzu...

Bir bayram kaçışı içindeyseniz mekân değiştirerek, ne kadar kaçabileceksiniz ki?

Döndüğünüzde yeniden, yine aynı biçimde sizi bekliyor bulmaktansa, alıverin yanınıza hepsini.

Acıysa acı...

Hüzünse hüzün...

İhanetse ihanet...

Zulümse zulüm...

Yalnızlıksa yalnızlık...

Yalansa yalan...

Nefretse nefret...

Boyun eğdirişlerinizi, boyun eğişlerinizi, hayal kırıklıklarınızı, kırdığınız hayalleri...

Kaybettikleriniz, kaybedebilecekleriniz...

İşte ne varsa, bir köşesine onları koyuverin.

Bir köşeyi de ayırıverin:

Dolu dolu sevgileriniz, varsa eğer...

İyi ki varlarınız...

Üstüne titredikleriniz...

İnsana dair inandıklarınız, sarıldıklarınız...

Umutlarınız, hayalleriniz, emin olduklarınız...

Bir köşeden bir köşeye vicdanınız, ruhunuz, aklınız, bedeniniz; bir köşeden bir köşeye muhasebeniz, bilançonuz, dökümünüz.

İster bir dost evine, ister bir otel odasına, ister bir deniz kıyısına...

Taşıyıverin neyiniz varsa "içiniz"e dair; açıverin. Hesaplaşıverin.

Yok, hiçbir yolculuk halinde değilseniz de...

Yine hazırlayıverin bavulunuzu...

Bir köşesinden diğer köşesine dolduruverin.

Şimdiki zamandan tüm zamanlara, tüm zamanlarınıza yayılıverin.

Aklarla karalar, bembeyazlarla simsiyahlar, açıktan koyuya rengârenkliğiniz, ne umdular ne buldular, ne istedi ne oldular, pek öğündükleriniz, vah dövündükleriniz, ah geçmiş günler, ey parlak gelecek...

Karıştırıverin, birbirine çarpıverin.

Hayatla ölümü...

Sevinçle acıyı...

Sevgiyle hüznü...

Umutlarla yıkımları...

Başka bir gücü değil, yüreğinizdeki güç ile güçsüzlüğü...

Çarpın, bölün, toplayın, çıkarıverin.

Ne kaldığına bakıverin.

Doldurun, taşıyıverin neyiniz varsa "içiniz"e dair.

Her neredeyseniz, açıverin dökümünüzü. Kendinize hesap verin.

Her kurbanın ardında bir bayram, her bayramın ardında bir kurban...

Hayatla ölümünün, bayramla kurbanın iç içeliğinde, birlikteliğinde, bir de kendinizi buluverin.

İster mekândan mekâna, ister zamandan zamana uçuverin, ister hep aynı yerde, aynı vakitte durup bekleyin, bekleyin...

Kendinizden kaçamazsınız!

Kaçamazsınız!

Alın kendinizi de yanınıza, iyilik ve umutla taşıyıverin.


(Bu yazı, 26 yıl önceden, Milliyet’teki Dipsiz Kuyu köşemdendi.)


Not: Siz bakmayın yazana, yaza yazıya... Alın tüm sevginizi, tüm neşenizi, bayramı bayramlara götürüverin. Yoklarınızı anarak; varken yok olanlarınızı, varken sizi yok edenleri, yoktan var olanları; bir merhaba esirgeseler bile hep aynı kalple sevdiklerinizi, özlemleri, tutkuları, aşkları, ruhunuza sarılanları sarıp sarmalayarak.

Bir zamanlar gazete emekçilerinin direnişinin mirası olan, patronların çalışan haklarını ezmek için makineleri durdurmak istemesine inat, gazetelerini onurla çıkaranlara saygı olan "işsiz gazetecilerin bayramı Bayram Gazetesi"nin hatırasıyla, bir gecede o dayanışmayı yok edenleri hiç unutmadan; işte o eski gelenekle de, bayramda yazım olmayacak. İzninizle. Sevgiyle, bayram gibi bir bayram dilerim.

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aklın vicdanı, vicdanın aklı!

Chomsky 96 yaşında. Dün ölmedi, yarın ölecek elbette. Aklımızla da hissetmemiz gereken, o ve onun gibilerin, "üstlerine vazife" sayılmayanları da mesele edinip insanlık tarihine, ortak zihnine ve kalbine kattıkları. Bu tür insanların sadece fikri ve sözü sınırları aşmakla kalmıyor; o sınırları ve sınırlamaları yıkarak, bir "vicdan enternasyonali" de inşa ediyorlar bıkmadan!

Beka probleminden zekâ problemine!

Başka şeyler bir yana, önce düşük faizle tuzağa düşürdüğünüz, cebindekini, sofrasındakini döviz ve enflasyonla götürdüğünüz, borçtan borca mahkûm ettiğiniz yoksulluk nüfusunu, şimdi de artan faiz, kısılan kredi kartlarıyla tuttuğunuz gibi öptüğünüz bir sürecin “ileri analitik şeyi” nasıl olacak?

Bir çocuk gördüm uzaklarda…

Bu “psikolojik” çoraklık ülkesinin suçluları hangi “hayvanlar”; sokak köpekleri mi?