14 Nisan 2016

Rakı balık yetmiyor, Ayvalık elden gidiyor…

Taşkahve kuşatma altına alınmış, bütün büyü kaybolmuş...

"Rakı balık Ayvalık" tümcesinin ardında uykuya dalanlara bir şey söylemek istiyorum: Ayvalık  elden gidiyor.

Abartmıyorum. Rakı ve balığın artık yetmeyeceği günlere varılıyor.

Ana tarafından Ayvalıklı olarak değil, dışarıdan bir haftalığına gelmiş  yabancı gözüyle kısa satır başları paylaşmak istiyorum.  Bir işe yarar mı bilmiyorum.

İzmir yönünden Ayvalık'a ilk giriş yaptığınızda solunuza bakmayın bence. Çam ormanlarının arasında yükselen çöp dağı moralinizi bozabilir. Gerçekten bir dağ oluşmuş ve giderek de büyüyor.

Deniz kenarına vardığınızda İzmirlilerin geçmiş yıllarda epeyce alışık olduğu o keskin kokunun yavaş yavaş Ayvalık'ı da teslim almaya başladığını hissedersiniz. Ayvalık'ı Cunda'ya bağlayan yola menfezler açılması, iç denize soluk aldırılması uzun yıllardır konuşulan, tartışılan ancak hiçbir şey yapılmayan en acil sorun. Deniz kırmızıya dönüştüğünde artık çok geç olacak.

Her sokakta eskiyi anımsatan çok güzel ve bakımlı yapılar var ama ayakta durmakta zorlanan taş evlerle kuşatılmışlar. Ucuz hem de çok ucuz kredilerle bu evler yeniden yaşama, turizme kazandırılabilir.

Ayvalık  ve Cunda'daki iki Taksiyarhis Kilisesi dışında neredeyse bütün kiliselerin önüne bir minare dikilerek camiye dönüştürülmüş. Bu yapılar yalnız bizim değil, tüm dünya insanlarının kültür mirası. Başkalarından kalanlara ne çok acımasızız. 

Cunda'daki kiliseyi restore ettiren ve yaşama kazandıran Koç Vakfı, burasını kendi müzeleri haline getirip adını da Rahmi M. Koç Müzesi olarak değiştirmişler. Tamam, sağolsunlar bir kültür mirasını yaşama kavuşturmuşlar, ama bir dini mekânda at arabalarının, eski otomobillerin, dalgıç elbiselerinin ne işi var? Tarihle özdeşleşmeniz mümkün değil. 

Ayvalık'taki Ayazma diye bilinen Faneromani Kilisesi'nin kapısına neden kilit  vurulup kaderine terk edilmiş? Rumların buradan çıkan suyu kutsal saydıkları mekân neden din turizminin kullanımına açılmaz?

Cunda girişindeki eski çocuk yuvası, Despotevi, rakı, balık yapanların gözleri önünde çürürken ne bekleniyor?

Cunda sahilinin yeni düzenlenmesi acaba kimin fikri? Tüm restoranlar kara tarafına sıkıştırılmış, Taşkahve kuşatma altına alınmış, bütün büyü kaybolmuş. 

Yığınla butik otel yaz aylarının kalabalığını bekliyor. O kalabalıklar diğer turistik yerlerde olduğu gibi bir gün kayboluverir.

 Hele yaz trafiği...

Ayvalık merkezinden başlayıp Cunda'ya kadar konvoy olan özel araçlar. Bence, İzmir tarafından gelenler yeni hastane yolu üzerinden Cunda'ya yönlendirilmeli. Hatta hastane çevresindeki büyük alanlar açık otopark yapılıp, Ayvalık merkeze toplu taşıma araçlarıyla gidilmeli. Zaten iki adımlık yol, gerekirse yürünmeli. Ayvalık'ın merkezi araç kirliliğinden arındırılmalı.

Bir de yeni yapılaşmalar var. Çanakkale yönünden kente girenler, sıkış tepiş beton yığınlarına bakıp yolu şaşırdıklarını sanabilirler. 

Geçenlerde Tuz Gölü etrafındaki zeytinlikleri geziyordum. Zeytinlikler arasında yazlıklar engel tanımamış. Hele yeni yapılmakta olan bir kooperatif, kayıtlı ve üzerinde numaraları olan görkemli ağaçları kökleyip sözüm ona başka yere taşımışlar. Kandırmacanın da böylesi. 

Ayvalıklı çevrecilere ve ilgililere bu yöreyi gezmelerini öneririm. Yol kenarında zeytinlikler arasındaki kara binaları ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Merak ettim. Ayvalık'taki çevre ve sivil toplum örgütleri neler yapmış diye internet sayfalarında gezindim. 

Ayvalık Park Formu, Ayvalık Çevre Platformu, Ayvalık Kent Konseyi, Kadın Meclisi, Ayvalık Bağımsız Kadın İnsiyatifi, Ayvalık Tabiat Platformu sayfalarını titizlikle araştırdım. Ayvalık'ın çok acil sorunlarıyla ilgili dişe dokunur bir şey göremedim. Meydanda bazen küçük grupların basın açıklamaları yaptığını izliyorum. Sonra herkes evine...

Artık Ayvalık'ın mahallesi haline gelen Altınova'nın çok az yörede rastlanabilecek kumadası var. Karaya köprü ile bağlı. Karşınızda Midilli. Kumu harika.  Gelin görün ki sahile ulaşan tüm yollar bakımsız ve delik deşik. Geçen yıllara göre biraz daha iyi, ama burası daha çok ilgi bekliyor. Avrupa'da böyle bir yer olsa tüm dünya tanırdı.

Geçenlerde, bir dost internette "Birleşmiş Milletler Unicef, Ayvalık'ı korunması gereken insanlık değerleri sınıfına acilen sokmalı!" çağrısı yaptı.

Avukat Senih Özay da çağrıyı yanıtlamış: "Oturup, konuşup bir dernek bile değil bir örgüt kurup (bu işi kotarmaca örgütü) kamuya çıkıp, 'SOS' verip, dış dünya dirsek temasları ile devleti hizaya sokmaya çalışarak sonuç alınmalı..."

Gerçekten bu yörenin acilen korunmaya ihtiyacı var. Ama öncelikle görev burada yaşayanlara, bize düşüyor.

Diyarbakır'ın Sur'unu Toledo yapmaya sıvananlar Ayvalık için de neden bir şey yapmasınlar diyeceğim, ama buraları da TOKİ'ye havale etmelerinden korkuyorum.

Evet, epey uzadı biliyorum...

Ama, acilen bir şeyler yapılmalı ve hemen başlanmalı...

Yoksa, rakı, balık da kurtaramayacak.

Ayvalık elden gidecek...

Yazarın Diğer Yazıları

"Sözlerim varsa, var demeksin"

Eğer dokunamıyorsak, içine akamıyorsak, anlaşılmadığımızı sanıyorsak, anlayamıyorsak, iletişim kurmayı başaramıyorsak sözcüklerimizi yeniden gözden geçirmeye, daha derinlere inmeye ihtiyacımız var demektir

Şifreli aşklar...

Kafelerde iki sevgili oturuyor. Siz öyle görüyorsunuz. Aslında onlar çok kalabalık. İki sevgili de ellerindeki "sevgiliye" gömülmüş. Yani masada gezinen yığınla insan, yığınla söz var. İki sevgilinin sözleri arada kim vurduya gidiyor. Gözler zaten birbirini görmüyor

Yarım kaldık, sakat kaldık...

Hayallerimin orasını burasını didikleyip öykülere çeviriyordum. Güzel bir film izlemeye hazırlanıyordum. Ta ki, Birhan Keskin'le burun buruna gelinceye kadar

"
"