13 Haziran 2016

Oh olsun, herkes bizi kıskanıyor

Şu gencecik çocuklara, gençlere bakalım da belki biraz yüzümüz kızarır

Herkes…

Ama herkes…

Eeeee...

Bizi kıskanıyor…

Kim bu herkes?

Herkes işte…

Yolsuzlukta dünya ikincisi, Avrupa'da şampiyon olmuşuz. Kadına şiddette sınır tanımıyoruz, her gün bir kadın erkeklerin kurbanı oluyor.

Nasıl bir kıskançlık bu?

Kıskanıyorlar işte...

Bir lisede öğrenciler müdürleri konuşurken sırtlarını dönüyor. Diğerinde akli dengesi yerinde müdür aranıyor. Ülkenin çeşitli yerlerinden liseliler, "Kara mürekkebi dağıtmak için ışığa koşacağız", "Gelin karanlığa sırtımızı dönelim, aydınlığa birlikte yürüyelim" bildirileri yayınlıyor.

Bak işte liseliler de bizi kıskanıyor…

O kentlerin hali ne? Taş üstünde taş kalmamış. Şu kadına bak, kucağında çocuk olan kadına, nasıl da çaresiz, nasıl da bitkin…

Yok yok öyle değil. Sen gazete okumuyor musun? Evi yıkılanlar çok mutlu. "İyi ki evimizi yıktınız" diye bize dua ediyorlar. Sen yaptıklarımızı kıskanıyorsun. Fesatlık yapıyorsun, bölücülük yapıyorsun…

Muhalefet partisinin başkanının önüne kurşun atılıyor. Sicillerinde her türlü pislik yazılı "insanlar"  hoop dışarı, sen abiye bir şey mi dedin hooop içeri. Sanırım en çok bunu kıskanıyorlar.

Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasaklarının ve çatışmaların sürdüğü mahallelerden  en küçüğü 2, en büyüğü 12 yaşında olan 8 çocuk hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı  "örgüt üyesi olmak" talimatıyla soruşturma kararı verilmiş, bunu da mı kıskanıyor herkes?

Bu haberleri kim yayıyorsa onların kanları ölçülmeli, kesin bizden değil onlar...

İbrahim Tatlıses bile sinirlenmiş gidişata, "Valla kimse kusura bakmasın, şehitler ölüyor, vatan da bölünmeye doğru gidiyor. Gelin dünyayı kendimize güldürmeyelim" demiş.

Halt etmiş. Ne gülmesi ya, dünya bize bakıp hasetten ölüyor.

Nelerimizi kıskandıklarını alt alta yazmaya kalksam sanırım okurken uykunuz gelir.

Çok ciddi söylüyorum, bu ülkede aklımıza mukayyet olmak gerçekten çok zorlaştı.

Önce inanasınız gelmiyor. "Birileri mutlaka şaka yapmıştır" diyorsunuz. Sonra gerçeğe tosluyorsunuz. Bir, iki, üç derken beyin bir tuhaf oluyor, içine zeytinyağı dolmuş gibi bir hal alıyor, mideniz bulanıyor.

Bereket son günlerde gençler bizi şöyle bir silkeledi de kendimize gelir gibi olduk.

O kadar güzel bildiriler yayınlıyor, o kadar güzel şeyler yapıyorlar ki, biz abilerinin, amcalarının alacağı çok ders var.

Yerimizden kımıldamadığımızı iyi gözlemiş olacaklar ki, çağrılarının son bölümlerini bize ayırmışlar:

"Emin olun ki önümüzde sonsuz mavilikler var. Maviliklere vardığımız o günü kutlarken yanımızda olacaksınız. Gönül ister ki motorları maviliklere sürerken de birlikte olalım ey yaşı büyükler…"

Biz yaşı büyükler, çocukluk hastalıklarımızı çok sevdik. Oralara takıldık. İki üç bildiri, bir-iki slogan yetiyor da artıyor bize.

HDP'liler Meclis'ten atılıyor…

Ama…

Bari referanduma gitseydi…

Ama…

Hiç olmazsa imza verin de, bakalım yüksek mahkememiz ne diyecek.

Ama, ama, şey…

Ney anam ney…

Şu gencecik çocuklara, gençlere bakalım da belki biraz yüzümüz kızarır.

Kızarır mı?

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Sözlerim varsa, var demeksin"

Eğer dokunamıyorsak, içine akamıyorsak, anlaşılmadığımızı sanıyorsak, anlayamıyorsak, iletişim kurmayı başaramıyorsak sözcüklerimizi yeniden gözden geçirmeye, daha derinlere inmeye ihtiyacımız var demektir

Şifreli aşklar...

Kafelerde iki sevgili oturuyor. Siz öyle görüyorsunuz. Aslında onlar çok kalabalık. İki sevgili de ellerindeki "sevgiliye" gömülmüş. Yani masada gezinen yığınla insan, yığınla söz var. İki sevgilinin sözleri arada kim vurduya gidiyor. Gözler zaten birbirini görmüyor

Yarım kaldık, sakat kaldık...

Hayallerimin orasını burasını didikleyip öykülere çeviriyordum. Güzel bir film izlemeye hazırlanıyordum. Ta ki, Birhan Keskin'le burun buruna gelinceye kadar

"
"