Bir gösteri ne kadar barışçıl olursa olsun, yetkililerin kalabalığa karşı sert önlemler aldığına dünyanın birçok ülkesinde, en çok da ülkemizde tanık oluyoruz. Özellikle yöneticilerin görüşlerine ters düşen söylemi olan barışçıl gösteriler bundan en çok nasibini alanlar. Sert önlemlerin başında kolluk kuvvetlerinin göstericilere fiziksel müdahalesi yanı sıra kimyasal silahların kullanılması geliyor.
Bu olaylara risk perspektifinden bakacak olursak, örneğin göz yaşartıcı gaz (tehlike) kullanıldığında bireyler, göz yaşartıcı gazın etkisini azaltmak için çeşitli kontrol önlemleri uygulamaktadır. Elbette protestocular bu tür gösterilere katılmadan önce tam kapsamlı bir risk değerlendirmesi yapmıyorlar. Gaz maskesi (kimyasal silahların etkilerini en aza indiren kontrol önlemi) en iyi çözüm olsa da çoğu ülke, kimliklerini gizledikleri iddiasıyla protestocuların gaz maskesi takmasını yasaklıyor. Ama sonuçta olay orantısız ve aşırı şiddetli müdahaleye geliyor, tıpkı Gezi Parkı olayları sırasında olduğu gibi.
Fotoğraf: Bülent Kılıç / AFP
Dünyanın pek çok yerinde neredeyse her gün protestolar meydana geldiğinden ve kolluk kuvvetlerinin protestoculara karşı yaygın olarak kimyasal silah (tehlike) kullandığından, aktivistler kaçınılmaz göz yaşartıcı gaz saldırısına karşı kendilerini daha iyi hazırlamak için çalışıyorlar.
Fotoğraf: Tolga Sezgin
Göz yaşartıcı gaz (resmî tanımda gözyaşı dökücü ajan olarak bilinir) ciddi göz, solunum ve cilt tahrişine, ağrıya, kusmaya ve hatta körlüğe neden olan kimyasal bir silahtır. Genel olarak türleri arasında biber gazı (oleoresin capsicum), GS gazı (2-klorobenzalmalononitril), CR gazı (dibenzoksazepin), CN gazı (fenasil klorür), novivamid (pelargonik asit vanililamid), bromoaseton, ksilil bromür (metilbenzil bromür) ve sin-propanetial-S-oksit bulunuyor. Fişeklerin/kapsüllerin yakın mesafeden ateşlenmesi ve doğrudan protestocuları hedef alması durumunda ölümle sonuçlanabilen travmatik yaralanmalar olabiliyor. Dünyanın birçok yerinde, gözlerini kaybetmiş, kafatasında ve ekstremitelerinde kemik kırıkları olan birçok belgelenmiş protestocu vakası var.
Gezi Parkı eylemleri sırasında 16 Haziran 2013'te polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesiyle 269 gün komada kalan ve 11 Mart 2014'ta hayatını kaybeden Berkin Elvan'ı unutmadık. Bu arada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, Gezi Parkı protestoları sırasında İstanbul-Okmeydanı'nda Berkin Elvan'ı gaz bombası kapsülüyle başından vurarak ölümüne neden olan polis memuru Fatih Dalgalı'ya “olası kasıtla kasten öldürme” suçundan verilen 16 yıl 8 ay hapis cezasını onadı. Cezası Yargıtay tarafından onaylanırsa Dalgalı hapse girecek, ama şu anda dışarıda. Berkin Elvan'ın anne ve babası Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan 8 yıl 8 aya kadar hapis cezasıyla yargılanıyor, ailenin avukatı Can Atalay ise hapiste.
|
Gezi Parkı eylemlerinde kimyasal silahlara karşı korunmaya yönelik, gaz maskesi bulamayanların sıradan deniz gözlüğü ile gözlerini korumaya yönelik bir çaba içinde olduklarını biliyoruz. Bu aşamada ağzı ve burnu kapatan inşaatçı maskesinin kullanılması bir dereceye kadar koruma sağlayabilir. Ev yapımı maskeler ise çok sınırlı koruma sağlar.
2011 yılında, göz ağrısı, körlük ve göz yaşartıcı gaz saldırılarına bağlı solunum sıkıntısına karşı panzehir olarak Maalox ya da diğer sıvı antiasitler (hafifletici kontrol önlemi) içeren bir çözelti öneren, Occupy Wall Street girişimi tarafından bir broşür ve web sayfası Facebook ve diğer sosyal medyada dolaşmaya başlamıştı. Aynı broşür dünya çapında başka dillere de çevrildi. Occupy Wall Street girişimi şu kontrol önlemlerini öneriyordu:
Broşür, göz yaşartıcı gazı burun ve ağızdan uzak tutmak için parçacık filtreleri ve toz maskeleri ile gözleri korumak için koruyucu gözlükler öneriyordu. Bunun yanı sıra su püskürtebilen plastik şişeler ve sıvı antiasit, kimyasal solüsyonlara maruz kalındığında etkiyi en aza indirmek için önerilen en önemli kontrol yöntemiydi. Plastik şişenin içine sıvı antiasit ve su birer ölçek konulup iyice karıştırlıp kimyasal solüsyonlara maruz kalınca bu karışımın gözlere ve ağza püskürtülmesi öneriliyordu.
Önemli bir ayrıntı, gözleri iyi koruyan bir koruyucu gözlük kullananların, atılan göz yaşartıcı kapsülleri tekmeleyerek alandan uzaklaştırmaları, mümkünse kapsülün etkisini en aza indirmek için kapsülü kanalizasyon giderlerine atmaları ya da suyla ıslatmalarının öneminin altını çiziyordu.
Broşürdeki en ilginç nokta ise protestoculara dikkatli olmaları, birlikte hareket etmeleri gerektiği, doğru bilgiyi paylaşmalarının önemi yanı sıra basına güvenmemeleri konusunda yapılan uyarıydı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), 2011 yılında yayımladığı Kimyasal Silahlar – Gösteri Kontrol Ajanları başlıklı kitabında, sokaklardan meydanlara, tutukevlerinden hastane bahçelerine dek uzanan bir yelpazede halka karşı kullanılan bir silaha dönüşen biber gazının, yöneticiler tarafından basit, zararsız, geçici etkilere sahip gibi nitelemelerle kamuoyuna sunulan ve kullanımı savunulan bu gazların insan sağlığına olan geçici ve kalıcı etkilerinin detaylı bir analizini sundu.
Risk perspektifi açısından, tehlikenin her zaman için erken etkilerinin yanı sıra orta ve geç dönemde ortaya çıkacak hatta sekel bırakabilecek etkilerinin de göz önüne alınması gerekir. Örneğin, biber gazı gözlerde hemen yaşarma, yanma hissi, ağrı, göz kaslarında ileri derecede kasılma, ışığa karşı aşırı duyarlılık ve kornea ödemine neden olmakla birlikte, ileri dönemlerde korneada ülserlere, göz içi kanamalara neden olabilmekte, son kertede de katarakt ya da glokom gibi sekel bırakabilmektedir. Biber gazı yine, solunum yollarıyla ilgili olarak hemen ciddi burun akıntısı, hapşırma, öksürük ve nefes darlığına neden olmakla birlikte ileri dönemlerde akciğerlerin kana yeterli oksijen sağlayamaması ve akciğer ödemi gibi klinik tablo ile astım benzeri tablonun süregeldiği reaktif havayolu disfonksiyon sendromuna neden olabilmektedir.
Yine TTB'nin 2013'te gösterilerde kolluk kuvvetleri tarafından kullanılan kimyasal gösteri ajanlarına maruz kalan 11.115 katılımcı içeren Kimyasal gösteri kontrol ajanlarıyla temas edenlerin sağlık sorunlarını değerlendirme raporu önemli bir kaynaktır. Katılımcıların, sadece yüzde 14'ünün gözlük ve yüzde 11'inin ise profesyonel maske kullandığı dikkate alınırsa, kimyasal gazlara maruz kalan kitlenin bu konularda ne denli hazırlıksız ve deneyimsiz olduğu da anlaşılmaktadır.
Risk kontrol yaklaşımında kuskusuz en etkin önlem, tehlikenin tümüyle elimine edilmesidir. Kuşkusuz bu birçok durumda olanaksızdır. Örneğin, karşıdan karşıya geçen yayalara seyir halinde olan araçların (tehlike) çarpmasına önlem olarak araç trafiğinin yasaklanması mümkün olmayan bir eliminasyon yöntemidir. Bu noktada başka önlemler gündeme gelmektedir, yaya geçitleri, trafik ışıkları, hız yavaşlatıcı platformlar ya da kasisler gibi. Oysa, kolluk kuvvetlerince kullanılan ve insan sağlığına etkileri nedeniyle bir kimyasal silah olduğu kabul edilen göz yaşartıcı gazların ve kimyasal gösteri kontrol ajanlarının tümüyle yasaklanması mümkün.
Önümüzdeki hafta risk yazıları dizisinin sonuna geliyoruz. Dokuz haftadır devam eden yazılarda vurguladığımız tehlike, maruz kalındığında olabilecek etkiler, tehlikeye maruz kalma olasılığının azaltılması, maruz kalındığında da insan sağlığına, mala, cana olabilecek zararın en aza indirilmesine yönelik getirilebilecek kontrol önlemleri açısından son sözü Murphy Kanunu açısından tartışacağız.
Ümit Kartoğlu kimdir?
Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı.
Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı.
İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı.
2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi.
2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor.
Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor).
Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/
|